Güney Kore "KBS" televizyonunun muhabiri Mihye Kim, Aubervilliers'te ateşe verilen bir deponun yakınındaki bir aile ile röportaj yaptıktan sonra 5 Kasım akşamı, beş genç tarafından dövüldü.
Kadın gazeteci hastanelik edildi
Olayı RSF'ye aktaran gazeteci, "Bana kendi bölgelerinde çekim yapamayacağını söyleyerek, para vermem istendi. Karşı çıktım. Ardından kameramanımın elindeki kamerayı almaya çalıştılar ve onu dövdüler. Kamerayı ele geçirdim ama kafama şiddetli tekmeler yedim. Bir önceki gün, röportaj önerilerimi tüm mahalle sakinleri geri çevirmişti. Niçin korktuklarını daha iyi anladım" dedi.
Kadın gazetecinin çığlık atması üzerine olayı yerine polis geldi ve saldırganlar kaçtı. Baygın halde hastaneye kaldırılan Mihye Kim, ertesi gün taburcu edildikten sonra şikayetçi oldu.
4 Kasım'da ise, "France 3" televizyonu kameramanı Mady Diawara'nın yüzüne, Ramazan ayının bitmesiyle ilgili Montfermeil'de bir röportaj kaydettiği sırada taş isabet etti.
RSF'ye bilgi veren kameraman, "Söyleşinin tam ortasında idim. Yüzüme taş isabet edene kadar bir şey farkında olamadım" diye konuştu.
Korkudan banliyölere daha az gazeteci gidiyor
2 Kasım gecesi ise, "France 2" televizyonunun gazeteci, kameraman ve ses teknisyeni bulunan ekibi, Aulnay-sous-Bois'da onlarca genç tarafından hedef alındı. Gazeteciler araçlarından çıkmaya zorlanırken, araçları ters çevrildi ve ateşe verildi.
Alman "ARD" televizyonun bir muhabiri, "Artık gece çalışmayı bıraktık" dedi. "Le Parisien" gazetesi Haber Merkezi müdürü Emmanuelle Maurel, "Eylemcilerden bazılarının portrelerini yayımlayabildik ama hiç iletişim kurulamayan siteler var. RTL radyosunun bir çalışanı ve başka gazeteci, güpegündüz hedef alındı. Geceleri de nöbet tutarak çalışıyoruz" diye konuştu.
Amerikan "CBS" televizyonundan Elaine Cobbe de RSF'ye şöyle konuştu : "Tehlikeli olduğu için artık çatışma bölgelerine eskisi kadar çok kameraman göndermiyoruz. Ajans görüntüleri kullanıyoruz" dedi.
İsviçre'de Fransızca yayın yapan bir radyonun çalışanı Jacques Allaman, olayların ilk çıktığı Clichy-sous-Bois'da bir röportaj yaptığını söyledikten sonra "Le Monde" gazetesine şu açıklamayı yapıyor : "Eylemcilere İsviçreli olduğumu söylemekten memnundum. Onlar da bana, 'iyi ki değilsin' dediler".
Portekizli gazeteci Daniel Rosario de, röportaj yapmak istediği gençlere, peşinen Fransız olmadığını söylediğini doğruladı.
RSF: Fransız gazetecilere açık nefret üzüntü verici
Habercilerin hedef alınmasına tepki gösteren RSF, "Gazetecilerin, polisin oluşturduğu şeridin arkasında veya saldırı korkusuyla görev yapmaya zorlanmaları olağan karşılanamaz" diye açıkladı.
Fransız gazetecilerin karşılaştıkları "açık nefreti" üzüntüyle karşılayan RSF, basınla devlet yetkililerinin birbirine karıştırıldığını açıkladı.
Haberciliğin kısmi şekilde engellenmesinin ilk olarak banliyölerde oturan insanları cezalandırdığını savunan RSF, bunun haber alma hakkının hazin şekilde tartışılmasına da neden olduğunu bildirdi.
Belma Akçura ve İhsan Çakıroğlu da tehdit edildi
Fransa'daki banliyö olaylarını izlemek için Nancy'ye giden "Milliyet" gazetesi muhabiri Belma Akçura ve Doğan Haber Ajansı (DHA) foto-muhabiri İhsan Çakıroğlu, eylemcilerce tehdit edildiler.
Gazeteci Akçura, yaşadıklarını gazetesine şöyle aktarıyor : "Pislik ve yanan araçların dumanıyla kaplı dar bir sokaktan geçiyoruz. Sokak, belli aralıklarla gruplar halinde, sessiz ama son derece gergin bekleyen göçmenlerle dolu. Göçmenlerin fotoğrafını çekmek isteyince oradan sağ çıkamayacağımız konusunda uyarılıyorum. Birkaç göçmenle konuşmaya çalışıyoruz. İşlerinin olmadığını, belediyelerin kendilerine hizmet vermediğini, Fransızların ırkçı bir tutum sergilediğini söylüyor." (EÖ)