"Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar" atasözü gereğince, aynada boyunu bosunu beğenen herkes "Benim diğerinden neyim eksik" diyerek kendince bir çalışma başlattı.
Biz de bu vesileyle kimin kim olduğunu, nerede ne zaman hangi toplantıda hazır bulunduğunu, kimin alnının ak, ayaklarının kokmaz olduğunu, kimin camide mescit, şehrin ortasında park (yeri belli değil) yapabileceğini, kimin plan program ve yapılacak çalışmaların devlet sırrı olduğunu söyleyerek şimdilik toplumdan gizlediğini ve daha birçok şeyi öğrenmiş olduk.
Karşılarındaki en büyük engel, mevcut başkanın takdir edilen hizmetlere imza atmasıydı. Ama bu ne kendilerinin ne de başkalarının adaylık düşünemeyeceği anlamına gelmezdi, gelmemeliydi...
Ama vatandaşın ağzı da torba değildi, büzülmüyordu.
Vatandaş soruyordu, başkan adayı cevaplıyordu:
"Neden belediye başkanı olmayı düşünüyorsunuz?"
"Aslında bunu hiç düşünmedim."
"Nasıl düşünmediniz?"
"Bunu başkan olduktan sonra düşünecektim."
"Nasıl yani?"
"Çünkü ben Adıyaman'ı çok seviyorum. Memleketimi, bayrağımı seviyorum. Sizi çok seviyorum. Size hizmet etmek için çalışıyorum. Yaşasın Türkiye."
"Biz de memleketimizi çok seviyoruz. Seni seviyoruz. Senin 'seviyorum' dediklerini de seviyoruz. O zaman biz de mi aday olsak acaba?"
"Siz cahilsiniz. Anlamazsınız. Ben bu partiye tam iki yıl, üç yıl, beş yıl hizmet ettim. Bensiz bu partiye parti bile denmez. Benden çok partinin ve sizin bana ihtiyacınız var. Oyunuzu bana verin ve neler olacağını görün."
"Neler olacak?"
"Şimdi söylemem. Söylersem eğer, bir anlamı kalmaz. Hemi de çalarlar."
"Biz göreceğimiz kadarını gördük o zaman. Eğer kazanırsan Allah yardımcımız olsun."
Başkan adayı içinden "Allah belanızı..."
Bunlar adayların moralini bozmamalı. Vatandaşın ağzı torba değil ki, büzesin. Hem bunlar nedir ki... Kim bilir daha neler söylenir, neler... Onlar her türlü zorluğa şimdiden göğüs germeli. Her nimetin bir külfeti vardır, değil mi?
Adaylar çoğalıyor dedik ama, bu çoğalma aklınıza mantarı getirmesin. Hepsi değilse bile, çoğu okumuş çocuklar.
Her ne kadar mahalli idareler ve çağdaş şehircilikle ilgili yapmak istediklerini şimdilik bize açıklamasalar da, hepsinin hizmete susamış olduğu kesin.
Memleket de hizmete susadığına göre, neden olmasın değil mi? Herkes her şeyi anasının karnında öğrenmez ki... Belediyecilik de ilgili zaten zamanla öğrenilen bir iş. Tıpkı marangozluk, tornacılık ve tamircilikte olduğu gibi.
Sınavlarda dört yanlış bir doğruyu götürür.
Seçimler beş yıllıktır.
Ve belediye seçimleri sınavlara benzemez.
"Mevla görelim neyler / neylerse güzel eyler."(NA/NM)