Baki Koşar Nefret Suçlarıyla Mücadele Haftası'nın üçüncü günü beş yıldan bu yana tekrarlanan Geleneksel Nefret Suçlarıyla Mücadele Yürüyüşü'yle başladı.
Saat 13.00'te başlayan yürüyüş, yağmur altında 100'den fazla LGBT aktivisti, feminist aktivistler, basın mensupları, bir köpek, birkaç utangaç hetero ve görevli sivil polislerin katılımıyla gerçekleşti.
Yürüyüş, Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nin girişindeki meydanda İstanbul'dan misafir trans aktivist Şevval Kılıç'ın okuduğu basın açıklamasının ardından atılan sloganlarla sona erdi.
* Fotoğraf galerisi için tıklayın.
Medya ve aktivizm
5. Baki Koşar Haftası'nın üçüncü günü, "Medya ve Aktivizm" ve "Özgürlükçü Medya ve Alternatif Akımlar" panelleriyle devam etti.
Bilgi Üniversitesi'nden Aslı Tunç, "Sanal alemdeki aktivizmi sokaklara nasıl taşırız?" sorusuna yanıt aradığı sunumda, iletişim teknolojileriyle halk hareketleri arasındaki ilişkiye dikkat çekerken, teknolojik gelişmelerle beraber muhalif hareketlerin hızlı haberleşme ve örgütlenme, yurttaş gazeteciliği gibi avantajlar ele geçirdiğini ancak slacktivizm ya da kliktivizm denilen rahatlıktan kaçınılarak bu avantajların sokağa aktarılması gerektiğinden bahsetti.
İsveç Araştırma Enstitüsü'nden Asa Elden ve Berna Akal, "Medyada Erkek Şiddetinin Temsili" başlıklı araştırmalarını ve elde ettikleri bulguları paylaştı. Son yıllarda kadınlara yönelik erkek şiddetinin medyada daha görünür olmaya başladığını, "üçüncü sayfa haberi" olmaktan çıkıp birinci sayfaya taşınabildiğini belirten Elden ve Ekal, bu görünürlüğün kadın cinayetlerini tek tek ele almak yerine aralarında bir bağ kurarak değerlendirilmesi açısından önemli olduğunun altını çizdiler.
Galatasaray Üniversitesi'nden İdil Engindeniz söz aldı ve yakın zamanda İstanbul Avcılar'da Meis Sitesi sakini trans bireylere karşı yürütülen linç kampanyasını, 1996 yılında İstanbul'da yaşanan Ülker Sokak ve 2006 yılında Ankara'da yaşanan Eryaman olaylarını da anımsatarak ve aralarındaki benzerlikleri ve farklılıkları vurgulayarak değerlendirdi.
Engindeniz, aileyi ve aile hayatını kutsayarak gelen öyle sunulan ama gerçekte Eryaman ve Ülker'de olduğu gibi rant peşinde üretilmiş devlet destekli birer yaygara olan bu tür saldırıların, kişinin anayasal güvence altındaki en temel haklarından biri olan "barınma hakkı"nı elinden aldığının da altını çizdi: "Peki, bu insanlar nerede yaşayacak?"
Son olarak Kaos GL derneğinden Seçin Tuncel Siyah Pembe Üçgen İzmir ve Kaos GL tarafından ortaklaşa hazırlanan LGBT 2012 Medya İzleme Raporundan veriler ve deneyimler paylaştı. Medyada LGBT'lere yönelik nefret söylemine karşı yargı yoluna da gidildiğini belirten Tuncel, Türkiye'de yargının bu tür durumlarda kişi ya da kurum adı geçmişse kişilik haklarına saldırı olarak alıp ceza verebildiğini ama isim belirtilmeden yapılan nefret söylemlerinde davayı düşürme yolunu seçtiğini aktardı.
Yaygın medyaya alternatif akımlar
Moderatörlüğünü İzmir Ekonomi Üniversitesi'nden İrem Özgören Kınlı'nın yaptığı "Özgürlükçü Medya ve Alternatif Akımlar" başlıklı günün ikinci oturumunda konuşmacılar bianet'ten Çiçek Tahaoğlu ve Ekspres'ten İrfan Aktan'dı.
Ana akım medyaya alternatif bir habercilik projesi olan bianet'in yapısı ve çalışma yöntemi üzerine bilgi veren Tahaoğlu, hak ihlallerine karşı hassasiyetin ve alanında uzmanlaşmış editörlerin hak odaklı habercilik açısından önemli olduğunu, ana akım medyadaki yaygın hataların tekrarlanmasını engellediğini belirtti.
bianet'in erkek şiddeti çetelesinin hem bu konudaki veri eksikliğini gidermek hem kadın cinayetleri arasındaki ilişkiyi göstermek amacıyla bundan beş yıl önce başlatıldığını ve bugün yaygın medya için bir kaynak oluşturduğunu aktardı. Medyadaki alternatif akımlar açısından STÖ'lerle ilişkilerin çok önemli olduğunu, birbirlerini hem haber hem haber kaynağı olarak beslediklerini ve STÖ'lerin birbirlerini takip edebilecekleri bir platforma dönüşebileceklerini belirtti.
İrfan Aktan ise konuşmasına bir süre uzaktan da olsa çalışma olanağı Baki Koşar'dan ve 2010 yılında kaybettiğimiz Kürt/Kadın/Alevi gazeteci Evrim Alataş'tan bahsederek başladı. İsimlerini "sesi olmayanların sesi olmayı" bilen hak temelli gazeteciliğin erken kayıpları olarak bir kez daha hatırlattı.
Sunumunda muhalif sesler/farklı renkler olarak ana akım medyaya sızmanın önemi üzerinde duran Aktan, Kaos GL'deki Yerel Muhabir Ağı eğitimlerindeki deneyimlerini paylaştı. Ana akım medyanın muktedirlerin elinde olduğunu unutmamak gerektiğini söyleyen Aktan, ana akım medyadan şikayet ederek vakit kaybetmenin yersiz olduğuna işaret etti.
Ezilen kesimlerin iletişim teknikleri konusunda muhafazakar olma lüksleri olmadığının, en yeni, en devrimci araçları hızla kendi lehlerine kullanmaya başlamak zorunda olduklarının altını çizdi ve kısa etkili haber metinleriyle insanlara ulaşmak için ana akım medya da dahil tüm yolların kullanılması gerektiğini belirtti. Ana akım medyayı dönüştürmenin şimdilik en mümkün en gerçekleştirilebilir yolunun bu olduğunu söyleyerek bitirdi.
Baki Koşar Ayrımcılıkla Mücadele Günleri'nin üçüncü gününün son etkinliği saat 19.30'da yine Fransız Kültür Merkezi'nde tiyatro sanatçısı ve yazar Esmeray'ın sergilediği "Yırtık Bohça" isimli oyunu oldu. (BK/ÇT)