* Fotoğraf: Anadolu Ajansı.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, Hürriyet Gazetesi'nin etkinliğinde LGBTİ+ karşıtı miting/yürüyüş ve İstanbul Sözleşmesi'nin fesh kararıyla ilgili Hürriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Hande Fırat'a açıklamada bulundu.
Hande Fırat'ın aktardığına göre Saraçhane'deki LGBTİ+ karşıtı yürüyüşle ilgili "Yıllar önce 'E-5 Sendromu' olarak adlandırılan, karınları deşilerek yol kenarına atılan transları hatırlayın. Bunlar yaşanmamalı. Yanlış, günah görebilirsiniz hatta aykırı bulabilirsiniz. Nefret söylemi, kime karşı olursa olsun kabul edilemez. Çünkü nefret söylemi ile yaşam hakkını engellersiniz," diyen Yanık'ın açıklamaları şöyle:
- Herkesin bir değerler sistemi vardır. Bu değerler sistemi çerçevesinde eleştirebilme özgürlüğünüz vardır.
- Hükümetimizin de doğal olarak değerleri var. Eşcinselliği normalleştirmek ya da normal görmek gibi bir lüksümüz yok.
- Ancak devletin ve hükümetin, her vatandaşın temel insan haklarını korumak ve teslim etmek yükümlülüğü bulunuyor.
- Her grubun protesto hakkı vardır.
- Nefret söylemini yanlış buluyorum. Ben bir hukukçuyum ve mesleğimin büyük bölümü insan hakları temelinde geçti. Nefret söylemini kime karşı olursa olsun yanlış buluyoruz.
- Hükümetin hiçbir vatandaşından vazgeçme lüksü de hakkı da yoktur.
- Otoriteler, cinsiyet konusunun biyolojik bir patoloji değil, psikolojik olduğuna dikkat çeker. 3 yaşına kadar cinsel kimlik belli olmaya başlar, 5 yaşında kesinleşir. Eğer anne baba modelinde sorun var ise patoloji gelişiyor. Bu nedenle erken çocukluk dönemi anne- baba rol modeli üzerine çalışma yapıyoruz.
"İstanbul Sözleşmesi kutsal bir metin değil"
Bakan Yanık, aynı etkinlikle İstanbul Sözleşmesi ile ilgili de konuşarak şunları dedi:
- İstanbul sözleşmesi ile ilgili Türkiye 25 senedir değişmez denen temel kanunlarını değiştirdi. İmzalarsınız, sonra sosyal yapı değişir. Unutmayalım, İstanbul sözleşmesi kutsal bir metin değil, değişebilir, çıkabilirsiniz.
- Ben şu anda İstanbul Sözleşmesi'nin yorumlanma biçiminden ürküyorum. Hukukun bir disiplini vardır. Bir hukukçu olarak bir metni hangi sınırlar içinde yorumlayacağınızı bilirsiniz. Fakat öyle bir yorumlandı ki; sonuçta 'bence böyle hukuku' doğdu. Bu mantıkla gittiğinizde Türkiye'de hiçbir metin kalmaz.
- Verilen temel zarar, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak değil. Hukuk metinlerinin nasıl yorumlanacağı ve nasıl kabul edileceği ile ilgili.
- Sözleşmeye geri dönme ihtimali yok artık. Bir tarafta İstanbul Sözleşmesi olmazsa yıkılacağız diyenler var, öbür tarafta İstanbul Sözleşmesi'nden çıkarak aile, nesil kurtuldu diyenler... İkisi de doğru değil. Yasalarımız, kanunlarımız var. Bunların uygulanması çok önemli.
- Ancak bazı çevreler İstanbul Sözleşmesi'ni kullanarak; kadın ve genç seçmeni AK Parti'den blok halinde koparma çalışması yürüttü. Bir nevi sözleşme üzerinden de siyaset mühendisliği yapıldı.
(TY)