Sayın Bakan'ın sıkıntısı da şu. Bakan, 'biz bu kanunu yaklaşık 21-22 aydır gündemde tutuyoruz. Ama başta basın olmak üzere, yeni akılları başlarına geldi. Bağırıp çağırıyorlar' dedi. Biz de basın özgürlüğünü engelleyici maddeleri Sayın Bakan'a saydık."
"Başta basın olmak üzere, yeni akılları başlarına geldi. Bağırıp çağırıyorlar" denildiğine göre "aklımıza başımıza" toplayacak nitelikte bir şeyler yapmışsınız ve gazeteciler 21- 22 aydır fark etmemiş...Şimdi kalkıp "bağırıp çağırıyor"lar.
Demek ki yaptıklarınız gazetecilerin aklını başına toplatacak nitelikte. O halde yapılanlar hiç iyi değil...Bağırıp çağırıyorlar. ATO Başkanı Sinan Aygün'e İmar Kanunu ve ruhsata ilişkin çıkabilecek sorunlar konusunda bir yanlışlık varsa düzeltilebileceğini söyleyen Adalet Bakanı basın özgürlüğünü engelleyici düzenlemeler hakkında ise; "bağırıp çağırıyorlar" diyor.
Ne diyelim! Der...
Ayrıca bağırıp çağırmanız neye yarar! Her şey yapıldı bitti. Susun ve basın olarak "halkın huzurunu" bozmayın. Türk toplumunun kafasını karıştırıyorsunuz. Karıştırmayın...Yollarda, sokaklarda yürümeyin. Basın özgürlüğünü korumak size mi düştü!.
Korunacak bir özgürlük varsa onu da adalete bakan adamlar korur. Düzeltilecek bir şeyler varsa onlar düzeltir. Basın özgürlüğünü korumak gerekirse de kanun yapan adamlar korur. Size ne? 22 aydır aklınız neredeydi? Şimdi bağırıp çağırıyorsunuz...Adaletle uğraşan adamlar haklı (!?)...Vakit geçmiş. Tasar tartışılmış. Bitmiş. Türk Ceza Kanunu Resmi Gazete yayınlanmış. 1 Nisan 2005 tarihinde TCK yürürlüğe girecek. O halde Adalet Bakanı haklı. Aklınız nerede(!?)
İkinci haber 27 Mart 2005 tarihli Milliyet Gazetesinin birinci sayfasından yayınlandı. "Çiçek: Basına hapis getiren hükümleri değiştireceğiz. Yeni TCK'ye Avrupa ayarı".
Gazeteci Nedim Şener Adalet Bakanı ile söyleşi yapmış. Gazeteci soruyor: "Bundan sonra hareket planınız nedir?".
Adalet Bakanı yanıtlıyor: " Bana bu görüşler geldi. Kanunlar Genel Müdürü'ne gönderdim. Evet olabilir, geç kalınmış da olunabilir. Bunu niye geç kaldılar ithamı için söylemiyorum. Doğruyu kabullenmek için hiçbir zaman geç olmaz. Onun idraki içinde olan bir insanım. Kanunlar Genel müdürüne dedim ki; bu talepleri alın, Avrupa hukukunda ne var karşılaştırın. Düzenlemeler bize mahsus mu, Almanya'da, Fransa'da, İspanya'da var mı bakılacak. Ayrıca AİHM kararlarını alalım. Çünkü itiraz edilen maddeler özgürlüklerle ilgili. AİHM kararlarını da koyalım yan yana. Ona göre karar verelim"
Demek ki bazen "bağırıp çağırma" işe yarıyor. Sokaklarda yürümekle sokaklar aşınmıyor ama; yürüyüşler dikkat çekiyor.
Artık zamanında yazılıp çizilenleri ve yeni TCK daha taslak olarak Adalet Komisyonunda tartışıldığı zaman Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin gönderdiği yazılı raporların gönderilme tarihlerini verme gereği duymuyorum.
Veya "Açın bakın TBMM Tutanakları veya Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/593) sayfa 225'de Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin görüş, düşünce ve önerilerinin 28 Haziran 2004 tarihine kadar Adalet Komisyonuna ulaştığını yazan 24 ve 25 inci satırları okuyun" da demiyorum.
Bağırıp çağırmanın faydası yok...Adalet Komisyonu Raporunun 126 ıncı sayfasında; Komisyon çalışmaları sırasında Hükümet Tasarısı üzerinde yapılan değişikliklerde, münhasıran bir ülke kanunun dikkate alınmadığı yazılıdır.
Yani başka bir ülkenin ceza kanunu iktibas edilmemiş. İspanya ile Rusya Federasyonu arasındaki yelpazede yer alan devletlerin ceza kanunları göz önünde bulundurulmuş. Cümle şöyle bitiyor:"Bu bakımdan Komisyon çalışmaları sonunda ortaya çıkan metin, ceza hukukuna ilişkin Türk Doktrin ve uygulamasının bir ürünü niteliğindedir".
Adalete bakan adamlara "Daha önce bakmak aklınıza gelmedi mi?" demek çok ayıp olur. Ama onlar gazetecilere "yeni akılları başlarına geldi" derler...Bu ayıp değildir... Sayın Adalet Bakanı diğer ülke kanunlarına ve AİHM kararlarına "şimdi" bakma gereğini duyuyor.
Tuhaf ama olsun. Ne kadar iyi...Evet, doğrudur ve gazeteciler geç kalmış olabilir. Seslerini herkesin ifade özgürlüğü için duyurdular. Hatalar giderilebilir. Adalet Bakanı "Doğruyu kabullenmek için hiçbir zaman geç olmaz. Onun idraki içinde olan bir insanım." demiş.
Gerçekten doğruyu kabullenirseniz hiçbir zaman geç kalmış sayılmazsınız. Karşılaştırmalı hukuk gazetecilerin de hatalı olduğunu ortaya koyabilir. Fikirlerin karşılıklı tartışılmasından ortaya çıkan doğrularla temel hak ve özgürlükler korunabilir. Eğer isterseniz...
Bağırıp çağıran gazetecilerin aklı başındadır. Geç kalmış olsalar da herkesin temel hak ve özgürlüklerinin korunduğu bir Türk Ceza Kanunu için "bağırıp çağırarak" çaba gösteriyorlar.
Gazeteciler ifade özgürlüğünü sınırlandıran bazı maddelerin değiştirilmesini istemenin hiçbir zaman geç olmayacağının idraki içindeler. Onların haklı olduğunu kanıtlayan ceza davaları açılmadan önce çözüm bulmanın idrakine ulaşmanın herkese yararı vardır. (Fİ/BA)