Coğrafya insanın ufkunu, hayalini, yaşam yolculuğunu şekillendiriyor. Nerede yaşıyorsanız oranın kültürüne, tarihine benzersiniz. Bizim gibi coğrafyada her çocuğun babaannesi veya dedesiyle unutulmaz hikâyeleri olur. Bu hikâyeler yaşamımızın her zamanında acı, tatlı, iyi, kötü anılar olarak tazeliğini hep korur. Çocuk edebiyatının usta kalemlerinden Ahmet Büke, "Babaannem, Kurbağalar ve Hayat" romanıyla bizi yaşanmış benzer anılara götürüyor.
"...çok tuhaf ama mutlu zamanlar" olarak özetleyeceğimiz kitap, yine çocuk edebiyatı alanında harıl harıl çalışan Günışığı Kitaplığı tarafından çocuklara armağan edildi. Yazar ve yayınevinin bütünlüğünü yansıtan eser, dokuz yaşında babaannesiyle birlikte yaşamak zorunda kalan bir çocuğun anılarından oluşuyor.
Komik ve umut dolu öyküler
Ödüllü öykücü Büke, coğrafyadan beslenen kaleminden çocuklara, adeta bir hayat armağan ediyor. Her anı, dünyanın en ilginç kasabasında, dünyanın en sıradışı babaannesiyle yaşanan sürprizlerle dolu bir çocukluktan, komik, umut dolu ve anlamlı öyküler fısıldayan kitap, çocukluğun acı tatlı günleri, hayatın gerçek bir armağan olduğunu duyumsatıyor.
Babaannesinin "Bu hayat bir armağandır. Eninde sonunda onun tadını çıkaracağız" öğüdüyle hediye defterine bir yıl boyunca hiç dokunmayan çocuk, bir yaz gecesi, evin yanındaki dereden ve penceresi açık odadan kafasını şişiren kurbağa vıraklamalarıyla defteri eline alır ve "Uzaya gitmek isteyenler, uçurtma meraklıları, deniz sevdalıları, dağdan kar toplayanlar, pilot teyzeler, oymakbaşına hayran izciler, toprağını dünyalara değişmeyenler"in hikayeleriyle doldurur.
Zihni Abi'nin denemeleri
"(...) Ve bir gün, boş bir çizgisiz defterle çıkageldi yanıma. 'Mutluluktan poponun bulutlara değdiği, hem tuhaf hem de hoş günlerinin notlarını tut lütfen,' dedi." cümleleriyle okuru meraklandıran kitapta, uzaya çıkma tutkusu ve inancında olan Zihni Abi'nin inatçı denemelerine götürüyor:
"Zihni Abi, üst kat komşumuzdu. Uzun boylu, fırça saçlı, şişe dibi gözlüklü, sarsak bir adamdı. Sarsak diyorum, çünkü benim bildiğim en az üç kere, boydan boya cam olan apartman kapısına kafasıyla bindirmişti. Sonuncusunda babaannemle aşağıya koşmuştuk. 'Kesin kamyon çarptı, o ne sesti öyle!' diye söylenmişti babaannem. Ama aşağıda büyük bir kazayı değil, Zihni Abi'yi bulduk, cam kırıkları içinde. Yarı baygın halde, bize gülümseyerek bakıyordu..."
Zihni Abi'nin bitmek bilmeyen denemeleri babaannenin sopasıyla belirsizliğe karışırken, yeni bir hikâyede buluyorsunuz kendinizi.
Başak Taşkıran'ın resimlediği 104 sayfalık kitap, 8- 12 yaş arası çocuklar için ideal. Kitabı okuyan her çocuğun babaannesiyle olan anılarını da şimdiden toplamaya başladığından emin olabilirsiniz.
(SYZ/AÖ)