Anayasa Mahkemesi (AYM), Türkiye’nin Cemal Kaşıkçı’nın davasını Suudi Arabistan’a devretmesiyle ilgili nişanlısı Hatice Cengiz’in başvurusuna verdiği ret kararının gerekçesini açıkladı.
Türkiye’nin anayasal yükümlülüklerini yerine getirdiğini belirten yüksek mahkeme, “Kaşıkçı davası kapsamında Suudi Arabistan’da yargılanan sanıkların, Türkiye adli makamlarının çabası sayesinde ceza aldığını” savundu.
Yüksek mahkeme kararında, cinayete ilişkin soruşturma ve kovuşturma aşamalarına değindi. İki ülke arasında adli iş birliğine yönelik herhangi bir sözleşme olmadığını hatırlattı.
Adli makamların henüz Kaşıkçı'nın öldüğü bilinmeden soruşturma başlattığını, suç mahallini araştırmak istediğini ancak Suudi Arabistan makamlarının buna izin vermediğini kaydetti.
Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosu Muhammed el Uteybi’nin de ülkesine kaçtığını ifade etti.
"Türkiye'nin çabasıyla dünya kamuoyu duydu"
Suudi Arabistan’dan konsolosluktaki suç delillerini yok etmek üzere özel bir ekip geldiğini de belirten AYM, bu kişilerin maddi delil niteliğindeki tüm kanıtları yok ettiklerine atıf yaptı.
“Bu nedenle konsoloslukta Cemal Kaşıkçı ile ilgili olarak örneğin DNA incelemesine esas alınabilecek türden bir kanıt ya da başkaca bir iz tespit edilememiştir” dedi.
Buna karşın savcılığın, Kaşıkçı'yı öldürmek üzere Suudi Arabistan’dan gelen 15 kişiyi tespit ettiğini belirten AYM kararda “Türk makamlarının çabası ve olayın üzerine ısrarla gitmesi sonucu tüm dünya kamuoyu bu bilgilere sahip olmuştur” dedi.
Türkiye, Suudi Arabistan'ın sözüne güvendi
AYM kararda gelişmeler üzerine Suudi Arabistan’ın Türkiye’ye olayı araştırması için bir başsavcı ve adli soruşturma ekibi yolladığını aktardı.
Suudi Arabistanlı yetkililerin “Kaşıkçı'nın konsoloslukta yaşanan bir arbedede yaşamını yitirdiğini ancak cesedinin nerede olduğunun bilinmediğini açıkladıklarını” ifade etti.
Bunun üzerine de Suudi Arabistan’ın “Cemal Kaşıkçı'nın ölümünde payı olan herkesten hesap sorulacağını, bu kişileri adalete teslim edileceklerini açıkladığı” bilgisini verdi.
"Sorumluluk Suudi makamlarında"
Ardından yakalanan kişiler hakkında Türkiye’de dava açıldığını belirtip süreci özetledi ve şöyle dedi:
“Konsoloslukta yapılamayan incelemelerle ilgili Türk makamlarına izafe edilecek bir kusur bulunmamaktadır. Bu konudaki ilgili mevzuatta konsolosluklara tanınan ayrıcalık ve dokunulmazlıklarla ilgili istisnalar bakımından ağır cezalık bir suçun varlığı şartı aranmaktadır.
“Olayın kesinlikle bir cinayet olduğunun hemen ve kısa sürede ortaya çıkmadığı gözetildiğinde, bu konudaki sorumluluğun Suudi makamlarında olduğunu söylemek gerekir. Dahası cinayetin ortaya çıkmasında Türk soruşturma makamının yoğun çabasının etkili olduğunu vurgulamak gerekir. Bu çaba sayesinde dünya kamuoyu Kaşıkçı’nın öldürüldüğünden ve olaya ilişkin diğer gelişmelerden haberdar olmuş, mesele uluslararası pek çok kurum ve kuruluşun gündemine oturmuştur.”
Türkiye üzerine düşeni yapmış
AYM ayrıca Hatice Cengiz’in başvurusuna konu olan ‘dosyanın etkili soruşturulmaması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği’ iddiasına ilişkin de “Türk adli makamının yükümlülükleri bağlamında yaşam hakkı kapsamında etkili ceza soruşturması yürütülmesi yükümlülüğünün gerektirdiği tüm kriterleri karşıladığı sonucuna varılmıştır” dedi.
AYM, dosyanın Suudi Arabistan’a devriyle ilgili de şunları kaydetti:
“Türk adli makamları, sanıkları uzun süren çabalarına rağmen hazır edememeleri engeli ile karşı karşıya kalmaları ve bu engeli aşamalarından dolayı kovuşturmayı devrederek sanıkların ilgili yabancı devlette kovuşturulması yönünde gerekli girişimlerde bulunmuştur. Türk adli makamları, bu girişimlerinin ardından Suudi makamlarınca yeniden yapılan değerlendirmeler ve öncesinde verilmiş mahkumiyet hükümleri ile sanıkları hazır edememelerini de dikkate alarak kovuşturmayı sonlandırmıştır.
“Türk adli makamlarının yaşam hakkı kapsamındaki anayasal yükümlülükleri doğrultusunda bir uluslararası iş birliği sağlama ve kovuşturmanın sanıkların tamamı hakkında olmasa da bir kısmının uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezalarla karşı karşıya kalmasıyla aleyhlerine sonuçlanmasına yönelik gereken çabayı gösterdiği, başka bir deyişle anılan cezaların Türk adli makamlarının çabaları sonunda verildiği dikkate alınmalıdır.
“Dolayısıyla başvuru bir bütün olarak ele alındığında Türk adli makamlarının etkili bir uluslararası iş birliğine ve etkili ceza muhakemesi yürütülmesi için gerekli bütün makul tedbirleri almaya ilişkin yaşam hakkı kapsamındaki anayasal yükümlülüklerini yerine getirdiği sonucuna varılmıştır.”
(HA)