Fotoğraf: Bangladeş'in başkenti Dakka'da 2020 "Dünya Anadili Günü" kutlamaları/The Daily Star
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Genel Kurulu'nun 1999'da 21 Şubat'ı "Uluslararası Anadili Günü" olarak kabul etmesi ve 2000'den başlayarak dünya çapında kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla "21 Şubat Dünya Ana Dili Günü" olarak BM öncülüğünde kutlamasını derslerde işleyen öğretmenlere Milli Eğitim Eğitim Müdürlüklerince verilen cezalar Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından onaylandı.
Arka plan
Eğitim-Sen 2016'da, "Uluslararası Anadili Günü" kapsamında üye öğretmenlerin bağlı oldukları sendika şubelerinin belirleyeceği biçimde konuyu derslerde işlemesi yolunda karar aldı. Sendikanın çağrısına uyarak derslerinde "anadili" konusunu işleyen bazı öğretmenlere Milli Eğitim Müdürlüklerince "kınama" ve "aylıktan kesme" cezası verildi.
Öğretmenlerin cezalara karşı açtığı bazı idari davalarda, eylem "sendikal faaliyet" olarak değerlendirildi ve kınama cezası iptal edildi. Ancak idarenin kararları istinafa taşıdığı kimi durumlarda öğretmenlerin aldıkları cezaların iptaline yönelik kararlar, "Müfredat dışı ders işleme eylemi diğer bir demokratik ve anayasal hak olan eğitim hakkını engelleme sonucunu doğuracaktır" gerekçesiyle bozuldu.
AYM: Öğretmenler ile devletin meşru menfaatleri
arasında çatışma doğdu, ceza kaçınılmaz
İstinafta haklarında olumsuz karar verilen 23 öğretmenin Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunması üzerine AYM konuyu değerlendirdi ve aşağıdaki gerekçelerle, cezalandırılan öğretmenlerin Anayasanın 26 Maddesinde koruma altına alınan "ifade özgürlüğü" haklarının ihlal edilmediğine oybirliğiyle karar verdi:
◾ Başvurucuların ifade özgürlüğü ile mevzuat gereği yürütmekle yükümlü oldukları devlet görevi dolayısıyla devletin meşru menfaatleri arasında bir çatışma meydana gelmiştir.
◾ Öğretmenler de diğer kamu görevlileri gibi düşüncelerini ifade etmekte serbest olmakla birlikte öğretmenlerin ifa ettikleri görev gereği diğer kamu görevlilerinden farklı olarak küçük yaştaki bireyleri etkileme ve doğrudan bilgi aktarımında bulunma güçleri bulunmaktadır.
◾ Mevcut başvuruda öğretmen olan başvurucular, görevleri esnasında müfredatta yer almayan bir konuyu -üstelik devletin bu alandaki politikalarına ve belirlediği esaslara aykırı olarak- derste işlemek suretiyle dile getirmiştir.
◾ Sendikaların demokratik hayatın yaşamsal bir unsuru olarak kamuoyuna ve kamusal yetki kullanan kişilere seslerini duyurmak ve taleplerini dile getirmek için sayısız fırsatı bulunmaktadır.
◾ Söz konusu sonucun ağırlaşmasında daha farklı yöntemlerle kamuoyunun yönlendirilmesi ve devlet gücü kullanan kişi ve kurumların etkilenmesi mümkün iken müfredat dışına çıkarak ders işleme biçiminde öğrencileri doğrudan etkileyen bir yöntemi benimseyen sendikanın ve sendika kararları doğrultusunda hareket eden başvurucuların payının büyük olduğu değerlendirilmiştir.
◾Başvurucuların eylemleriyle ilgili olarak en ağır ceza yerine daha hafif cezaların tesis edilmesi karşısında orantılı bir müdahalede bulunulduğu sonucuna ulaşılmıştır.
(AEK)