Haberin İngilizcesi için tıklayın
Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu’nun, bir toplantıdaki açıklamaları nedeniyle "terör örgütünün propagandasını yapmak" suçundan mahkum edilen eski HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in "ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiğine" ilişkin kararının gerekçesi açıklandı.
Genel Kurulun oy birliğiyle aldığı kararın gerekçesi, internet sitesinden duyuruldu. Gerekçeli kararda özetle şöyle denildi:
Çözüm süreci
"Başvuruya konu düşünce açıklamasının yapıldığı tarihlerde PKK'nın gerçekleştirdiği şiddetin ve terör olaylarının sona erdirilmesi amacıyla devlet tarafından bir dizi idari ve siyasi açılım başlatılmıştır. Çözüm süreci olarak da isimlendirilen bu süreçte şiddet ve terör olayları önemli ölçüde azalmıştır.
"Kürtlerin lideri" sözü
Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi'nin açıklayıcı raporunda belirtildiği gibi, yapılan açıklamanın bir terör suçunun işlenmesi tehlikesine neden olup olmadığı değerlendirilirken açıklanan düşüncenin muhatabının niteliği yanında suçun hangi bağlamda işlendiği de dikkate alınmalı, tehlikenin önemi ve inandırıcılığı iç hukukun gereklerine uygun olarak değerlendirilmelidir AİHM de pek çok kararında Abdullah Öcalan’ın “Kürtlerin lideri” olarak ifade edilmesinin tek başına şiddeti teşvik etmediği kanaatine ulaşmıştır
Benzer sözlerin değerlendirilmesine ilişkin olarak Yargıtay da bir yöntem belirlemiştir. Yargıtay sanığın terör örgütünün kurucusu lehine slogan attığı olaylarda eylemin gerçekleştirildiği yer, koşullar ve muhatapları, dinleyici kitlesi ve bu kitleyi harekete geçirme potansiyeli bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerektiğine karar vermiştir
"Şiddet" unsuru
Tespit edilmesi gereken mesele, Abdullah Öcalan’ı lider olarak benimseyen, onu öven sözler gibi tartışmalı açıklamaların tarihsel bağlamda ve konuşmanın bütünü içinde şiddete teşvik edip etmediğidir. İçinde kişileri şiddete başvurmaya yönlendiren ifadeler yer almayan ve terör suçlarının işlenmesi tehlikesine yol açmayan açıklamaların terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerine başvurmayı teşvik etme olarak kabul edilemeyeceğinin altı bir kez daha çizilmelidir
Başvurucunun mahkûm edilmesinin ikinci nedeni ise konuşmasında "Kürdistan" ifadesini kullanmasıdır. “Kürdistan” kelimesinin ne anlama geldiği ancak konuşmanın bütününde kullanılan ifadelerle birlikte konuşmanın yapıldığı özel koşulların değerlendirilmesi ile belirlenebilir.
"İnsanları bilgilendirdi"
Başvurucu bahse konu konuşmasında bir bütün olarak sürdürülmekte olan ve barış süreci olarak nitelendirdiği çözüm süreci hakkında kalabalığı bilgilendirmektedir.
Başvurucu, Halkların Demokratik Kongresi olarak gelecekte de barış isteyeceklerini, Türkiye'yi bütün toplumun katılımıyla ve tam bir demokrasiyle yeniden inşa etmenin yollarına bakılacağını ifade etmiştir. Başvurucu ayrıca tam demokratik bir ortamda yaşama imkânı oluşana kadar mücadelenin barış azmi ve iradesini devam ettireceklerini ifade etmiştir.
Başvuruya konu kararı veren ilk derece mahkemesi başvurucunun "Türkiye Cumhuriyeti Devletinin güvenlik güçlerince yürütülen meşru ve haklı terörle mücadele operasyonları ile ilgili olumsuz bir algı oluşturmaya çalıştığı" sonucuna ulaşmıştır. Herhangi bir düşünce açıklamasının şiddete teşvik ettiği gösterilmeden soyut olarak algı yaratılmaya çalışıldığından bahisle terör örgütünün propagandası olarak kabul edilmesi hukuksal bir değerlendirme olarak kabul edilemez. İlk derece mahkemesi ise başvurucunun hangi sözünün bu kanaate ulaşmasına neden olduğuna ilişkin hiçbir açıklamada bulunmamıştır.
Başvuruya konu konuşmanın yapıldığı tarihsel bağlam, başvurucunun kullandığı ifadelerin nesnel anlamı ve konuşmanın tamamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun başkalarınca aynı suçların işlenmesi amacıyla terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini savunduğu değerlendirilmemiştir.
Ayrıca başvurucunun güvenlik güçleri ile çatışmaya giren örgüt üyelerini övdüğü, terör örgütünü yücelttiği, çatışmalara doğrudan katılan güvenlik gücü mensuplarına karşı özellikle bir nefret aşıladığı veya şiddete başvurmayı cesaretlendirdiği değerlendirilmemiştir.
Somut başvuruda ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulaşıldığından tüm bu şikâyetlerinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir."
Önder hala cezaevinde
AYM dün (3 Ekim) tarihli kararıyla “terör örgütü propagandası yapmak” suçundan 3 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti.
Karar sonrası Önder’in ailesi ve HDP milletvekilleri Filiz Kerestecioğlu, Meral Danış Beştaş ve avukatların da olduğu çok sayıda kişi Önder’i karşılamak üzere Kandıra Cezaevi’ne gitti.
Ancak saatler geçmesine rağmen Önder, serbest bırakılmadı. Avukat Ramazan Demir, Twitter'dan şu açıklamayı yaptı.
“AYM’nin Sırrı Süreyya Önder kararı İstanbul 26. Ağır CezaMahkemesine ulaşalı saatler oldu. Karardan haberleri olmalarına rağmen mahkeme heyeti ve kalemi adliyeden ayrıldı. Derhal serbest kalması gereken Önder kararı uygulayacak hakimler adliyede olmadığından serbest kalamıyor.”
Ne olmuştu?
HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile eski Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder hakkında 2013 Newroz'undaki konuşmaları nedeniyle dava açılmıştı.
İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, 7 Eylül 2018'de Demirtaş'a 4 yıl 8 ay, Önder'e ise 3 yıl 6 ay hapis cezasına hükmetti.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi, iki siyasetçinin mahkumiyet kararını 4 Aralık 2018'de onadı. Önder 6 Aralık 2018'de cezaevine girmişti. (TP)