Koç: Suçsuzluk karinesi, meslek sırrı ve adil yargılama ihlal edildi
Koç, Ceza Muhakemeleri Yasası (CMK) gereği zorunlu savunman olarak atanan avukatların savunmanlıktan vazgeçerken basına yaptıkları açıklamanın "suçsuzluk karinesini" ihlal eder nitelikte olduğunu, ayrıca avukatların müvekilleriyle yaptıkları görüşmelerin içeriğini basın açıklayarak "meslek sırrını" da ihlal ettiklerini savunuyor.
Avukatların basına açıklamalarında, "şüphelilerin suçlu oldukları intibaını yargılama başlamadan yarattığını" da söyleyen Koç, böylece avukatlar Namalan ve Kaya'nın " adil yargılanma hakkını da daha ceza muhakemesi işlemlerinin ilk basamağında savunma tarafı olarak ihlal ettiğini" söylüyor.
Ali Koç, avukatlardan Ufuk Namalan'ın durumunun daha da özel olduğunu belirttiği dilekçesinde, Namalan'ın basına yaptığı açıklamada şüphelilerin birbirlerini suçladığını, menfaat çatışması olduğu için birinin savunmanlığından çekildiğini, diğerinin savunmanlığınaysa devam ettiğini açıkladığını anımsatarak, "Menfaat çatışmasını diğer şüpheliyle öğrendikten sonra avukatın yapması gereken şey sadece bir sanığın müdafiliğinden değil, tüm şüphelilerin müdafiliğinden çekilmektir. Avukat Ufuk Namalan ise sadece bir sanığın müdafiliğinden çekilip diğerinin müdafiliğine devam ederek menfaat çatışmasına dair kuralları ihlal etmiştir" dedi.
"Açıklamalardan sonra savunmayı üstlenen avukat 'vicdansız' addedilecek"
Koç dilekçesinde, Namalan'ın basına çekilme gerekçesi olarak "Vicdanın elvermediğini" söylediğini anımsattı ve "Bu düşünce savunma hakkını ihlal eden ve avukatlık mesleğinin itibarını sarsan bir açıklamadır. Bu açıklamadan sonra söz konusu şüphelilerin müdafiliğini hangi avukat üstlenirse üstlensin 'vicdansız' addedilecektir. Ayrıca bu davranış, avukatın müvekkili ile özdeşleşmesi ve özdeşleştirilmesi yasağına da açıkça aykırıdır."
Zaman gazetesinin 26 Ekim'de yayınladığı Alper Sancar imzalı "Katilleri savunmaya vicdanımız elvermedi, davayı bırakıyoruz" başlıklı haberde şu satırlar yer aldı:
Üç günde 7 kişiyi vahşice öldüren seri katillerin yaptıkları, kendilerini savunacak avukatları da isyan ettirdi. Devlet tarafından görevlendirilen avukatlar Ufuk Namalan ve Saadet Ayan, 'Vicdanımız elvermiyor.' diyerek davaya bakmayı reddetti.(...)
Zanlılar Yiğit Bekçe ve Mehmet Karahasan'ın yaptıkları karşısında vicdanının dayanamadığını söyleyen avukat Namalan, "Anlatılanlar ve yaşananlar benim de yüreğimi kanattı. Trilyonlar verseler bu işi devam ettiremeyeceğimi anladım. Savunmayı bırakıyorum." ifadesini kullandı. Yiğit Bekçe'nin avukatı Saadet Ayan ise zorunlu müdafilik kanunu çerçevesinde görevi kabul ettiğini; ancak bundan sonra yer almayacağını açıkladı. Cinayetlerin işlenmesinin ardından baronun kendisini aradığını ve katil zanlılarından birini savunacağını söylediğini belirten Saadet Ayan, "İlk aradıklarında gidip itiraz ettim; fakat zorunlu olduğunu, daha sonra devam edip etmeyeceğimin bana bağlı olduğunu belirttiler. Mecbur kaldık." diye konuştu.
(...)
Avukat Ufuk Namalan, eşinden ve çocuklarından katil zanlılarını savunduğu için tepki almadığını; ancak bırakma kararına ailesinin sevindiğini ve destek verdiklerini ifade etti. Namalan, "Biz Anadolu insanıyız. Aynı duyguları paylaşıyoruz. İnanmadığım bir davaydı ve sürdürmemin anlamı olmadığını gördüm." dedi. Ufuk Namalan, bu kararından, daha sonra zanlıları savunacak avukatların vicdansız olacağı anlamınının çıkarılmaması gerektiğini sözlerine ekledi. Türkiye'de eşine az rastlanır bir katliamı gerçekleştiren zanlılarla uzun süre zaman geçirdiğini ve psikolojilerini iyice tanıma fırsatı bulduğunu aktaran avukat Namalan, olayların arkasında ve başlangıcında çok büyük olasılıkla Yiğit Bekçe'nin olduğunu kaydetti. Mehmet Karahasan'ın daha arka planda olduğunu iddia eden Namalan, bire bir görüşmelerde edindiği bilgiye göre Mehmet Karahasan'ın, Adana'da ve Gölbaşı'nda işlenen cinayetlerin sonrasında kullandıkları arabayı yolun kenarlarına vurarak kaza yapmaya çalıştığını söyledi. Namalan, "Şunu söylemeliyim ki; Mehmet'in bu işi zorla yaptığı ortada. 'Yiğit seni tehdit etti mi?' türünden sorulara net cevap vermiyor; ama bariz bir korku ve pişmanlık seziliyor. Tabii ben Mehmet'i korumuyorum. Nihayetinde savunmalarını yapmayacağım. Ancak Yiğit'le yaptığım konuşmalar ile Mehmet'le yaptığım konuşmaların sonuçları arasında fark var." diye konuştu. Yiğit Bekçe'nin kameralara 'Suçsuzum, kimseyi öldürmedim!' diye bağırmasının inandırıcı olamayacağını belirten Namalan, Bekçe'nin her şeyi hiç teklemeden soğukkanlılıkla anlattığını belirtti. "Bu az çok iki zanlının psikolojisini ortaya koyuyor." diyen Namalan, Mehmet Karahasan'ın ise defalarca ağladığını, 'Ben nasıl yaptım, nasıl bu duruma düştüm?' gibi bir pişmanlık hali yaşadığını belirtti.
Namalan, Karahasan'ın konuşabilmesi için 4 saat beklediklerini ve şokun etkisinde olduğunun bariz bir şekilde sezildiğini dile getirdi. Yiğit Bekçe'nin sadece kollarında değil, vücudunun çeşitli yerlerinde jilet kesikleri bulunduğuna ve saldırgan bir yapısının olduğuna değinen Namalan, oysa Karahasan'ın daha sakin ve perişan bir karakter izlenimi verdiğini belirtti. Avukat Namalan, Karahasan'ın annesini arayamadığını, bu isteği kendisinin yerine getirdiğini belirtti. (TK/KÖ)