Başından beri bu kavramı destekleyen Prof. Dr. Faruk Şen'in yönetimindeki Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin (TAM) "Euro İslam" araştırması, Avrupa'da yaşayan Müslüman topluluklara arasında farklar olduğunu gösteriyor.
"Avrupa'da yaşayan tüm göçmen Müslümanların gelecekte ortak bir Euro-İslam anlayışında buluşacakları şu anda kesin olarak söylenemez"
13 milyonu aşkın Müslüman
Almanya'daki Müslüman göçmenleri esas alarak gerçekleştirilen araştırma, bu belirsizliğe rağmen Avrupa'daki Müslümanlar arasında dinsel bir hareketlilik yaşandığını ve bu hareketin köktendinciliğe yönelmediği sonucuna vardı.
"Euro-İslam" olgusunu,
* Şeriat anlayışına karşı çıkmak,
* Laikliği benimsemek,
* İslami yaşam tarzını sanayi toplumunun normlarına uyarlamak,
* Yaşanılan ülkenin anayasasına sadık kalmak,
* Çoğulcu demokrasiyi benimsemek
temelinde kavrayan araştırmaya göre, 15 Avrupa Birliği ülkesindeki 13 milyonu aşkın Müslümanın büyük bölümü günlük yaşam tarzını ve dini inancını bu şartlara uydurmuş durumda.
Ancak araştırmacılar bu tezi açıklarken ihtiyatlı davranıyor ve "Buna rağmen, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yaşayan Müslümanlar aralarında da farklılıklar yok denemez" uyarısında bulunuyorlar.
Alman toplumu bilgisiz
Avrupa Birliği'nin Berlin'deki temsilciliğinde dün açıklanan araştırmanın asıl önemli yanı ise Alman toplumunun bu ülkede yaşayan Müslümanlar hakkında yetersiz ve yüzeysel bilgilere sahip olduğunu ortaya çıkarması.
Araştırmaya göre, Alman toplumu, bu ülkede yaşayan tüm Türkleri koyu birer dindar olarak görüyor ve Türklerin dini vecibelerini harfiyen yerine getirdiklerine inanıyor.
Oysa araştırmaya katılan Türklerin sadece yüzde 7'si kendilerini "koyu dindar" olarak niteliyor. 2000 kişiyi kapsayan araştırmaya katılanların üçte ikisi ise kendilerinin "dindarlığa eğilimli" olarak tanımlıyor.
Almanya'daki 2 bin 400 civarındaki cami derneğinden yüzde 71'i Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı olarak faaliyet gösteren Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'ne (DİTİB) üye ve bu durum da "Türk İslamı"nı öne çıkarıyor.
Araştırma raporu, göçmenlik süresi uzadıkça dindarlığın da arttığını belirtiyor. Araştırmacılar, bunun Müslüman olmayan bir çevrede uzun süre yaşayan göçmenlerin kendi dinlerine daha sıkı bağlanmalarından kaynaklandığı görüşünde.
Ankete katılanların en çok, çocukların Müslüman olmayan biriyle evlenmesi, başörtüsü ve kız ve erkek öğrencilerin spor derslerinde ve gezilerde birlikte olup olmaması konusundaki sorulara yanıt verirken zorlanmaları da, kafalarında Euro-İslam projeleri olan çevrelerin daha çok uzun süre beklemeleri gerektiğinin göstergesi olarak alınabilir.
Araştırmanın TAM tarafından yapılan özeti şöyle:
Euro-İslam
Avrupa`daki Göçmen Müslümanların Yeni İslam Anlayışı
Avrupa Birliği`nin son genişlemesinden önceki üye sayısından yola çıkılırsa, 15 üye ülkede yaşayan toplam Müslüman sayısı 13,2 milyondur. Müslümanlar, AB'nin toplam nüfusunun yüzde 3,5'ini oluşturmaktadır. Bunların büyük bir bölümünü önceki yıllarda göç etmiş olan Müslümanların çocuk veya torunları oluşturmaktadır.
Müslüman sayısı en yüksek olan AB ülkelerinin başında 5 milyon ile Fransa, 3,4 milyon ile Almanya ve 1,6 milyon ile İngiltere gelmektedir. Yine önemli sayıda Müslüman Hollanda ve İtalya'da yaşamaktadır.
Almanya`da İslam
Federal Alman kamuoyunda hakim olan görüş ve yayımlanan eserlerde, uyum sorunun kültür ve dini inançlardan kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Bu ülkede yaşayan Müslümanlar, kendi ülkelerinde faaliyet gösteren kökten dincilerle aynı kapsamda gösterilmekte, özellikle de 11 Eylül`den sonra, birçok ülkede din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmış (Türkiye`de 1923) olduğu göz ardı edilmektedir.
Müslümanlar, Almanya`ya bundan 40 yıl önce göç etmeye başlamasına rağmen, Alman toplumu hala İslam hakkında yeterli bilgiye sahip değildir. Örneğin, bu ülkede yaşayan tüm Türkler`in koyu birer dindar oldukları ve dini vecibelerini harfiyen yerine getirdikleri gibi bir genel görüş hakimdir.
Almanya`daki İslami yapılanma
Almanya`daki İslami topluluklar, devlet tarafından dini bir kuruluş olarak tanınmamakta, bu topluluklara öze okul açma, üyelerine devlet desteğiyle sosyal hizmetler sunma gibi olanaklar verilmemektedir.
Ama bu topluluklar, demokratik düzen içinde seslerini duyurabilmek, ortak çıkarlarını koruyabilmek için değişik şekillerde yapılanmaya gitmişlerdir. Çok sayıda üye derneklerin yanında bazı çatı örgütleri de oluşmuştur.
Merkezi çoğunlukla Almanya`da bulunan ve başta Almanya olmak üzere, Avrupa çapında faaliyet gösteren çatı örgütlerinin yanı sıra, bölgesel hatta yerel olarak faaliyet gösteren İslami kuruluşlar da vardır. Müslümanların tümünü temsil etme açısından kendi aralarında büyük bir rekabet oluşmuştur. Bu kuruluşların faaliyet ve sorumlulukları Almanya`daki klasik dernekler gibi üye sayısı veya önceden belirlenen faaliyet alanları ile sınırlı olmayıp, daha çok İslami vakıflar gibi, tüm topluma açık olarak çalışırlar ama bu çatı örgütlerinin, Almanya`daki tüm Müslümanları temsil ettikleri konusunda görüş ayrılıkları vardır.
Günlük yaşamda din faktörü
Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) Vakfı'nın Almanya'da yaşayan Türk kökenli 2 bin göçmenle yaptığı anket şeklindeki araştırma, din faktörünün günlük yaşamdaki etkilerinin değişik boyutlarını ortaya çıkarmıştır.
Dindarlık, dine bağlılık ve din üzerine kurulu organizasyonlar hakkında ilginç sonuçlar içeren bu araştırmada, kuşaklar arasındaki dinsel davranış farklılıklarına özel önem verilmiştir.
Almanya'daki Türkler'in yüzde 93'ü İslam dinine mensup. Bunların yüzde 88'i Sünni, yüzde 11'i de Alevi inancına sahip. TAM Vakfı'nın yapmış olduğu ankete katılanların üçte ikisi kendilerini, dindarlığa eğilimli olarak tanımlarken, sadece yüzde 7'si de koyu dindar olduklarını açıklamıştır.
Almanya'da uzun süredir yaşıyor olanlar daha dindar
Anket sonuçları, yaşlılar arasındaki dindarlık oranının, genç nesile göre daha yüksek olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bir diğer önemli nokta da Almanya'da uzun yıllar ikamet edenlerin dinlerine daha sıkı bağlı olduklarının gözlenmesi. Bu sonuç, Müslüman olmayan bir çevrede uzun süre yaşamanın, göçmenlerin kendi dinlerinden kopmalarına neden olmadığı anlamı taşımaktadır.
İslam dini vecibelerinin birçoğunun, kendilerini dindar olarak tanımlamayan gençler tarafından da yerine getirilmesi, dini inançlardan kaynaklanan örf ve adetlerin, toplumsal yaşamdaki kültür boyutunu ortaya koymaktadır. İslamiyetteki bazı kuralların yerine getirilmesi, inançtan öte örf ve adetlerin yerine getirilmesi olarak yorumlanmaktadır.
İslami eğilim sosyo-ekonomik duruma bağlı
Ankete katılan Müslüman göçmenlerin çoğu okullarda kız ve erkek öğrencilerin ayırımı ve başörtüsü zorunluluğu gibi konularda liberal bir tutum sergilemiştir. Kendi çocuklarının Müslüman olmayan birisi ile evlenmesi konusunda ise büyük çoğunluk kolay cevap verememiştir.
Pek çok konuda modern görüşe sahip olanların, bu konuda dinin etkisinde kaldıkları görülmüştür. İkinci kuşak, din konusunda daha aydın bir tavır sergilemesine rağmen Türk İslam kültürünün yaşam tarzlarının merkezini oluşturduğu ortaya çıkmıştır.
Ankete katılanların eğitim durumları da din konusundaki görüşleri hakkında etkili olmuştur. Eğitim durumları yükseldikçe din konusundaki görüşleri de daha ılımlı ve modern cevaplar içerdiği ve eğitimin aynı zamanda meslekle ilgili olduğu da öne çıkmıştır.
İşçi konumundakiler bütün sorulara tutucu cevaplar verirken, diğer meslekler ve kendi işini kurmuş olanlar arasında ki cevaplar daha modern olarak belirlenmiştir. Kişinin İslami eğiliminin, eğitim, sosyal ve ekonomik durumuna bağlı olduğu çıkan önemli sonuçlardan biridir.
Almanya'da Türk İslam`ı öne çıkıyor
Almanya'da 1980'li yıllara kadar, yalnızca dini vecibelerin yerine getirilmesi amacıyla kurulan cami dernekleri, 1980 sonrası Almanya'daki toplumsal ve sosyal yapıdan kaynaklanan sorunlara çözüm yolları aramaya, bu konuda üyelerine danışmanlık hizmeti vermeye de başlayarak farklı bir misyon üstlenmişlerdir.
Almanya'da, sayıları 2 bin 400'e ulaşan cami derneklerinin büyük çoğunluğu, Müslüman Türklerin kurduğu çatı örgütlerine bağlı faaliyet göstermektedir. Zira, bu gibi örgütler ellerindeki geniş imkanlarla, üye camilere kitap dağıtımında, imam atanmasında ve bürokratik engeller konusunda yardımcı olmaktadırlar.
Öte yandan Almanya'da çok sayıda üyesi olan Alevi dernekleri ile azınlıkta kalan Şiiler, bu çatı örgütlerinin içinde yer almamaktadır. Almanya'daki Aleviler "Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu" adı altında birleşip, kendi tavan organizasyonlarını kurmuşlardır.
Cami dernekleri bir yandan kuran kursu ve din dersleri organize ederken diğer yandan da cenaze definlerinde, evlenmelerde, sünnet düğünlerinde, hac organizasyonlarında, sosyal, sportif ve kültürel alanlarda da faaliyet gösterip, zaman zaman da danışma toplantıları düzenlemektedirler. Almanya'daki göçmenler arasında Türkler sayıca ilk sırada geldiği için, ülkedeki İslam anlayışında Türk İslam`ı öne çıkmaktadır.
Euro-İslam istatistik bir olgu mudur?
Almanya'da yaşayan Müslümanlar, kurumlaşma süreçlerini Alman kurumlarına göre
şekillendirmemişlerdir. Bu kurumlar; sabit kalan, değişime kapalı, belki de sonunda kültür anlaşmazlığı nedeniyle dağılacak kurumlar değillerdir.
Tam tersine, göç sürecinde yaşanan İslam dini, dinamik bir değişkenliğe uğrayan bir İslam'dır. Bu olgu belki de, İslam'ın çok yönlü yaşanamayacağını savunan bazı İslami mezheplerden kendini ayrı görmektedir. Bu özelliğin Alman toplumu tarafından şimdiye kadar fazla fark edilmemiş olması, bu olguyu daha da önemli kılmaktadır.
Almanya'da yaşayan Müslümanlar üzerinde gerçekleştirilmeye çalışılan modernize etme çabaları, bu kişilerin ne dinleriyle daha çok özdeşleşmelerine, ne de dinlerinden uzaklaşmalarına yol açmıştır. Modernizasyon ve göç etkisi bu insanlarda daha çok dini ve kültürel anlayışın değişime uğramasına yol açmıştır. Bu değişimin yer almadığı grup ise, yaşlı ve yeteri kadar eğitim almamış olanlardır. Bu kesimin dini bağlarının değişime uğramamış olması hatta giderek artması, yaşadıkları ülkedeki toplumsal ve sosyal yaşama aktif olarak katılamadıklarından kaynaklanmaktadır.
Euro-İslam olgusunu normatif bir çerçeveye koymakta yarar vardır. Euro-İslam şu beş kaide üzerine oturtulmalıdır: Şeriat anlayışına karşı çıkmak; laikliği benimsemek; İslami yaşam tarzını, sanayi toplumunun normlarına uyarlamak; yaşanılan ülkenin anayasasına sadık kalmak ve çoğulcu demokrasiyi benimsemek.
Benzer araştırmalar bulunmasa da, değişik Avrupa ülkelerinde yaşayan çok sayıdaki Müslümanın günlük yaşam tarzını ve dini inancını yukarıdaki şartlarlara uydurmuş olduğu söylenebilir. Ama buna rağmen, Avrupa`nın çeşitli ülkelerinde yaşayan Müslümanlar arasında da farklılıklar yok denemez.
Avrupa'da yaşayan tüm göçmen Müslümanların gelecekte, İslam'ın yeni şekillerde yaşanması nedeniyle ortak bir Euro-İslam anlayışıyla buluşacakları şu anda kesin olarak söylenemez. Euro-İslam'ın normatif bir olgu olarak kalması da mümkündür. Ancak kesin olan şu ki: Avrupa`daki Müslümanlar arasında dinsel bir hareketlilik vardır ve bu hareketin yönü, kökten dinci İslam`a yönelik değildir.(GK/EÜ)