Gazetecilerin haber kaynaklarını açıklamaya zorlanması ya da soruşturma dahilindeki belge ve bilgileri kamuoyuna aktardıkları gerekçesiyle takibata uğraması, İfade özgürlüğünün ihlaline neden olan uygulamalardan sadece birkaçı.
Sorun, Fransa'da yargı ve basın mensuplarının zaman zaman karşı karşıya gelmelerine neden oluyor. Paris merkezli Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, Fransa Haber Ajansları Federasyonu ve yargı haberleri yapan gazeteciler bir araya gelip sorunlara çözüm bulmak ve reformlara öncülük etmek için bir çalışma grubu oluşturdular.
Çalışma grubunda sadece gazeteciler değil, yapımcılar, yönetmenler, yayıncılar, sendika üyeleri, hukukçular, savcı ve hakimler de yer alıyor.
Araştırmacı gazetecilik yapanlara karşı girişilen gözaltılara, ev ve büro aramalarına, soruşturmalara tepki gösteren gazeteciler, gün geçtikçe artan yargı baskısı altında çalıştıklarını düşünüyorlar.
Avrupa'da haber kaynağına saldırılar
AİHM'nin gazetelerin ev ve işyerlerinde "temel bir sosyal ihtiyaç olmadıkça" arama yapılmaması kararı, birçok AB ülkesinde ihlal ediliyor.
RSF açıklamalarına bakarak, haber kaynağının gizliliği ilkesinin, İngiltere, İtalya, Belçika, Lüksemburg ve Fransa'da da düzenli bir şekilde ihlal edildiği söylenebilir.
1968 ile 1985 yılları arasında kamuoyunun "Floransa Canavarı" olarak tanıdığı bir seri katilin işlediği cinayetlere ilişkin haber yapan "Corriere della Sera" gazetesi muhabiri Fiorenza Sarzanini'nin Roma'da evinde arama yapıldı. Perugia Savcılığı'nın emriyle de, "İl Messaggero" gazetesi muhabiri Massimo Martinelli'nin evi arandı.
Sekiz çiftin öldürülmesini azmettirmekle suçlanan bir doktorun ölümüne ilişkin soruşturma haberlerini kaleme alan gazeteciler, bu haberleri Ocak 2004'te yayımlanmıştı. 4 Şubat'ta, "soruşturma dosyasına ait belgelere el konulması" amacıyla gerçekleştirilen arama, gazetecilerin bürolarında da sürdürüldü.
Danimarka'da yayımlanan günlük "Morgenavisen" gazetesi müdürü Jyllands-Posten, 28 Ağustos 2002'de, gazete muhabiri Stig Matthiesen'in telefonlarının yetkililerce dinlendiğini ve mahkemenin gazeteciyi İslamcı çevrelerdeki haber kaynaklarını açıklamaya zorladığını bildirdi.
İngiliz Yüksek Mahkeme'sini "haber kaynağının gizliliğine" aykırı davranmakla suçlayan "Financial Times", "Times", "Guardian", "Independent" günlük gazeteleri ve "Reuters" Haber Ajansı yetkilileri, Temmuz 2002'de AİHM'ye başvuracaklarını açıklamışlardı.
İsim belirtmeden kendilerine gönderilen bir belgeyi haber yaparak İnterbrew şirketine ait hisse değerlerinde düşüşe yol açtıkları gerekçesiyle yargılanan gazete ve ajans temsilcilerinden mahkeme, 2001'de, belgenin kendisine teslim edilmesini istemişti.
Kuzey İrlanda'da, "Channel 4" televizyonu muhabirleri Lena Ferguson ve Alex Thomson, 3 Mayıs 2002'de, haber kaynaklarını açıklamaya zorlandılar. Mahkeme gazetecilere, 1997'de yayımladıkları röportajlara konu olan İngiliz askerlerinin isimlerini açıklamaları için baskı yaptı. 30 Ocak 1972'de meydana gelen Kanlı Pazar olayları ile bir belgesel hazırlayan gazetecilere, bilgileri mahkemeye vermemeleri durumunda Belfast Yüksek Mahkemesi'nde yargılanacaklarını açıkladı.
Belçika'da, "De Morgen" gazetesi muhabirleri Douglas De Coninck ve Marc Vandermeir, Belçika Demir Yolları Şirketi'ni(SNCB) eleştiren bir haber nedeniyle yargılandılar. 29 Mayıs 2002'de Brüksel Mahkemesi gazetecilere, haber kaynaklarını açıklamadıkları her saat için 25 Euros para cezası ödemeye mahkum edildiklerini açıkladı. Mahkeme cezasına, ancak ulusal ve uluslar arası baskılar sonucu son verilebildi.
İtalya'da, günlük "La Stampa" gazetesi köşe yazarı Guido Ruotolo'nun evi ve bürosu 3 Mayıs 2002'de, polisçe arandı. Gazeteci, terör örgütlerine yönelik başlatılan bir soruşturmayla ilgili gazetesi için haber yazmıştı.
Luksemburg'da polis, gazeteci Jean Nicolas'ın evini 1 Mart 2002'de aradı. Gazetecinin bilgisayarına ise el kondu. Serbest gazeteci Nicolas'a yönelik Belçika adaleti, "soruşturma dosyasını aşırmak" iddiasıyla tutuklama kararı çıkarttı. Kara para aklama dosyası ile ilgili bir haberi yayımlamak üzereydi ki, gazetecinin bilgisayarına el kondu.
Fransa'da "Gama" Ajansı foto muhabiri Jean-Pierre Rey, Eylül 2001'de dört gün süreyle Paris'te gözaltında tutuldu. Gazeteci, gözaltında tutulduğu Ulusal Terörle Mücadele Birimi'nde haber kaynağını açıklaması için baskı gördüğünü açıkladı. 2000 ve 2001 yıllarında, başkaca dört gazeteci, benzer baskılarla karşı karşıya kaldı. Fransa'da "telekulak" uygulamaları da gazetecilerin haber kaynaklarını hedef alan bir başka saldırı şekli.
RSF: Fransa'da yasa yetersiz
RSF, polis baskınlarıyla, araştırmacı gazeteciliğin temel ilkesi olan haber kaynaklarının gizliliğinin ihlal edildiğini bildirdi ve araştırmacı gazeteciliğe zarar verildiğini açıkladı.
Eylül 2001'den bu yana girişimlerde bulunan RSF, gazetecilerin haber kaynaklarını yetersiz şekilde koruyan Fransa Ceza Yasası'nın 109-2 maddesinde değişikliğe gidilmesini istiyor.
Ayrıca, Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (TPI) 9 Haziran'da, "Washington Post" gazetesi yazarı Jonathan Randal'ı, mahkemede tanık olarak ifade vermeye zorladığı da biliniyor. Bu baskı, mahkemenin bu yöndeki kararını kaldırmasıyla son bulmuştu.
"Türkiye'de yasa var, pratik yok"
Türkiye'de haber kaynağı güvencesi, pratik alanda gerek "telekulak" uygulamaları gerekse resmi ve sivil yetkililerin baskısı ile yaygın şekilde ihlal edilirken bu alandaki ilk yasal güvence 9 Haziran 2004'te kabul edilen 5187 Sayılı Basın Kanunu'nun 12. maddesi ile getirildi.
Maddeye göre, "Süreli yayın sahibi, sorumlu müdür ve eser sahibi, bilgi ve belge dahil her türlü haber kaynaklarını açıklamaya ve bu konuda tanıklık yapmaya zorlanamaz." (EÖ/BB)