Sokaklara bakıyorum... Caddelere... Yollara... Her yerde erkek gözleri çarpıyor bakışlarıma... Ya da onlar özellikle giriyorlar bakışlarımın odak noktasına kendilerine ait olduğuna inandıkları sokaklarda, caddelerde, yollarda yürürken "gururla"... Ama ben kadınları arıyorum o sokaklarda, caddelerde, yollarda. Bu koca kalabalıkta o kadar az ki bakışlarıma geri dönen kadın bakışları. Acele, koşturan, anlam yüklenmemiş, kaçamak kadın bakışları var tek tük.
Sokaklardan, caddelerden, yollardan kadınlar keyif çıkartmıyorlar. Kadınlar güvensiz, anne olanlar huzursuz, çocuklar korkmuş buralarda. Şehir ne sunuyor peki kadınlara sokaklarını, caddelerini, yollarını sakınırken? Dört duvar evlerinden çıkan kadınlar neredeler? Şöyle bir bakıyorum şehre görmek için onları. Şöyle bir bakıyorum anneler ve kızları neredeler?... Ve yine bir dört duvar arasında görüyorum aradığım çoğunluğu.
Şehrin tüketim toplumuna sunduğu bu "mucize" mekânda; alışveriş merkezinde... Burası yapay sokaklardan oluşan yapay bir semt sanki. Hepimiz gidiyoruz buralara... Ben de Ankara'da, büyüklüğüyle son birkaç yılın gözdesi olan şehir merkezinden hayli uzakta bir tanesine gidip gözledim etrafımı bu düşüncelerle.
Alışveriş merkezleri bir kere çok"kolay", "rahat" "temiz" ve "güvenli"... Şehrin gerçek sokaklarının karmaşası yok buranın kaygan, parıltılı, [ihtiyacımıza göre] sıcak veya serin yapay sokaklarında. Biri önümüzü keserse hemen yardımımıza koşar güvenlik görevlileri burada, örneğin. Zaten rahatça yürürüz böyle bir ihtimali düşünmeden güvenlik kameralarının koruyucu bakışlarının altında.
Peki, bu kontrollü mekânı neden sorguluyorum içimde bir çeşit kızgınlıkla?
Bunu yapıyorum çünkü bu "güven" ve bu "kontrol"kadını buraya çeken... Çünkü kadının ihtiyacı var bu güvene ve kontrole... Hala. Kadın artık evden çıksa da, kadın söz sahibi olsa da, kadın korunmalı, kadın sakınılmalı... İşte bu fikirler batıyor zihnime, bakarken bu yapay sokaklara. Sanki kandırır gibi küçük bir çocuğu, sanki "şakacıktan" bir yer oluşturulup, "haydi oyna"der gibi...
En çok da, anneler orada. Güvene hem kendisi hem çocukları adına ihtiyaç duyanlar. Bir sürü anne; kucağında çocukla, elinden tuttuğu çocukla, arabasını sürdüğü çocukla, bakışıyla takip ettiği çocukla... Bir sürü anne...
Bu sistemi yalnızca ataerkil düzenle sorgulamakyanlış tabii ki. Kapitalist düzen ve tüketim gerçekleri ilk önce dikiliyor karşımıza böyle bir mekânda. Ama aynı kolye ara bir sokaktaki küçük bir mağazada da varken onu buradan aldıran nedeni sorgulamalıyız. Bu güvene ihtiyaç duyma halini fark edip, üzerine düşünmeliyiz. Neden sokaklarda bu kadar rahat değiliz? Bizi oralardan uzaklaştıran ne?
Şehirde kadınlar olarak varlığımızı sürdürürken, çelişkilerimizi güvensizlik üzerinden kurmadan, bireysel tercihimizin ötesinde oluşan bu tip deneyimler yaşama halini değiştirmeliyiz. Sokakta yürümek istiyorsak, orada yürümeli; temiz hava solumak istiyorsak, bir parka gidip ağacın da, çiçeğin de gerçeğini, doğalını görerek yapmalıyız bunu. Gerçekten şehrin neresinde olmak istiyorsak oraya gidebilmeliyiz. Sokaklar, caddeler, yollar, parklar, meydanlar ya da alış-veriş merkezleri... İçimden geçen en içten istek şu: kadınlar olarak şehri korkusuzca yaşayabilmeliyiz!
Şehrin bize sunduğu kısıtlılıkları sorgulamanın, bunları değiştirmeyi beraberinde getirebileceğine yürekten inanıyorum. Biz sorgulamadıkça şehir kendini bu şekilde yeniden ve yeniden üretecek çünkü. Biz kadınlar, yaşadığımız şehre baktığımızda, onu nasıl görmek istiyoruz bunu kenti planlayanlara duyurmalıyız. Ankara'yı yaşamanın bin bir çeşit alış-veriş merkezinden birine gidip oradan eve dönmekten ibaret olmadığını söylemeliyiz. Ben bir kadın olarak Ankara'yı özgürce yaşayamıyorum. Ben düzensiz, güvensiz, karanlık ve cinsiyetçi bir Ankara istemiyorum. Kızılay'da yürürken "hava kararıyor, şu bölgeye gitmeyeyim"diye düşünmek istemiyorum. Bunları fark etmek ve dile getirmek çok mühim. Tüm kadın dostlarıma da bunu söylemek istiyorum tüm kalbimle, gelin şehri gönlümüzce yaşayalım ve bu isteğimizi her an dile getirelim! (AA/ÇT)
* Bu yazı Ankara'nın Gayrıresmi Gazetesi Solfasol'un Şubat 2013 sayısındaki Kentten Kadınlar dosyasından alınmıştır.