İsmail Hakkı Avcı'nın kendi anlatımına göre işkence öyküsü
24 Nisan 2002 günü Amerika Birleşik Devletleri'nden (ABD) sınır dışı edilmiş. 1989'da İstanbul'dan ABD'ye gitmiş. O tarihten beri ABD'de yaşamaktaymış.
1.Öykü
1990'da trafik kazası yapmış ve sağ bacağı kırılmış. Stony Brook University Hospital Nassau County Medical Center'da ameliyat edilerek tedavi görmüş.
11 Nisan 1991'de New York'ta araba ile giderken arabası bozulduğu için durmuş. Bir süre sonra yanına gelen trafik polisleri önce ne olduğunu sormuşlar. Daha sonra alkollü araç kullandığı gerekçesiyle (DWI: Driving While Intoxicated) işlem yapmaya kalkmışlar. Bu sırada polisler çok kötü davranıp hakaret etmeye ve itip kakmaya başlamışlar. Annesine küfretmişler. Kendisi de hakaretlere cevap vermiş. Bunun üzerine daha yoğun olarak dövülmüş. Daha sonra New York Long Island Mineola'ya götürülmüş. Sabah 02-03.00 sıralarında kollarından ve ayaklarından çarmıha gerilmiş. Club (cop) ve flash light (el feneri) ile dövülmüş. Ayaklarından kelepçelenerek başı ve omzu yerde kalacak şekilde asılarak club ve tekmelerle dövülmüş. Bu sırada sağlam olan sol ayağı kırılmış. Ayağının kırıldığının anlaşılması üzerine Stony Brook University Hospital Nassau County Medical Center'da ameliyat edilmiş.
Doktorunun ismi Louis Romeo imiş. Burada 4 gün kalmış. Hastanedeyken sürekli odasında polis beklemiş. Polis odadaki telefonun mikrofonunu sökerek dışarı telefon etmesini engellemiş. Mahkeme heyeti hapishaneye gelerek kendisini yargılamış. (they set up a mobile court) Kendisine hiçbir soru sorulmamış. Duruşma sırasında avukat bulundurulmasına izin verilmemiş. Sabaha karşı hapishaneye götürülmüş. 23 gün sonra tahliye edilmiş. Daha sonra eski ayak kırığı olan yerde enfeksiyon gelişmiş.
Tedavi olduğu hastaneye gitmiş. Hastanedeki hekim kırık ayağında enfeksiyon gelişme nedenini, ameliyatlı ayağına konan metal plakaların sıkışıp eğrilmesi olduğunu söylemiş. Bunu da kelepçelerin ayağını sıkmasına bağlamış. Bacağını kıran polisler hakkında şikayetçi olmuş.
Mahkemede karar duruşması öncesi sürekli sivil polislerce izlenmiş, rahatsız edilmiş. Birçok kez kafasına silah dayanarak tehdit edilmiş. Mahkeme kararıyla kendisine 60.000 dolar tazminat ödenmiş. Bunun 35 bin dolarını avukat almış. Ayrıca 3 yıl probation ( şartlı tahliye, her hafta kendisinden sorumlu polis memuruyla görüşme zorunluluğu )verilmiş. Avukatların kendisini iyi savunmadığını söylüyor. Bu avukatların isimleri Eliot Bloom, Steven Civardi ve Marvin Zevin'miş.
New York Bronx'ta Rodrigez and Leid, P.C. bürosundan Louis Atilano bu davada eski avukatların polisten yana davrandığını söylemiş.
Bu davada avukatları yüzünden haklarını alamadığını kendisine haksızlık edildiğini düşünüyor. Acaba bu davayla ilgili bir şey yapılabilir mi, diye soruyor.
Federal hakim Arthur D. Spatt bu olayı kimseye duyurmaması için tehdit etmiş. "Eğer bu olayın üstüne gidersen seni ömür boyu hapse atarım" demiş. Probation sırasında sık sık polisler tarafında tehdit edilmiş. Yolda giderken arabasının önü kesilip aramadan geçirilmiş. Ya da markete giderken yanına gelip ölümle tehdit etmişler.
5-6 ay sonra kendisine Coffe Van (karavan) almış. 5 yıl kadar bu iste çalışmış. Daha sonra commercial drivers licence (ticari şoför ehliyeti) alarak Fed Ex.Custom Critical Department'ta truck driver ( kamyon şoförü) olarak calışmaya başlamış. 14.02.2001 tarihinde Grocery Store (bakkal dükkanı) açmış. Adını "El Hakk Turkish Food Store" olarak koymuş.
2.Öykü
11 Eylül 2001 tarihinde İkiz Kuleler'e yapılan saldırı sonrası dükkanına sık sık FBI (Federal Buro of Investigation) ajanları olduğunu düşündüğü kişiler gelmeye başlamış. Zaten ticari amaçla dükkanına kimse gelmemeye başlamış. Önce dükkanını bir başka kişiye devretmiş. Bu kişi dükkanın adını "Yayla Quality Food Store" olarak koymuş. Daha sonra devrettiği kişi satış taksitlerini geri ödeyemediği, iş yapamadığı gerekçesiyle dükkanı geri vermiş.
19 ya da 20 mart tarihinde evi FBI tarafından sabaha karşı 05-05.30 sıralarında basılmış. Evinde çırıl çıplak soyulmuş. Evdeki paraları yağmalanmış. (dolabında bulunan 6.000 dolar ve cüzdanında bulunan 1.750 dolar) 1[1]
Daha sonra Manhattan da bulunan 26. Federal Plaza'ya götürülmüş. Gözleri bağlıymış. Bu sırada sürekli olarak tekme tokat dövülmüş. Ancak cezaevi ile karşılaştırıldığında burada maruz kaldığı şiddetin ölçüsü çok azmış. Burada hiçbir şekilde doktor muayenesi olmamış.
Sorgu sırasında El Kaide, Hamas, Hizbullah, İslami Cihad, PKK örgütlerinden kimleri tanıdığı, İsrail hakkında ne düşündüğü soruluyormuş. O gün akşama kadar sorgulanıp 2 Pakistanlı tutuklu ile birlikte New Jersey Middle Essex County Adult Correction Center'a götürülmüş. Buradan 24 nisan 2002 tarihinde alınarak Türkiye'ye zorla gönderilmiş.
New Jersey Middle Essex County Adult Correction Center 2[2]
Cezaevi girişinde kendisine önce " Soyun duş alıp yeni elbise giyeceksin." demişler. Duş diye geniş bir yere almışlar. Daha sonra çok şiddetli soğuk suyla kendisini çok uzun süre ıslatmışlar. Su deterjanlı imiş. Suyun şiddetinden yere düşmüş. Bu sırada dövmüşler. Bilincini kaybeder gibi olmuş. Daha sonra tutuklu elbisesi giydirmişler. Ellerinden ayaklarından kelepçelemişler. Ayrıca el kelepçesi beline bağlıymış. Bir sağlık ünitesinde bayan bir hemşire sol koluna bir aşı yapmış.
Box
İlk önce Box olarak tanımlanan yaklaşık 100 cm x 120 cm x 140 cm boyutlarında bir kutuya konulmuş. Ön kapısında 20 cm x 20 cm ebadında parmaklıklı bir pencere varmış. Burada 6 ya da 7 gün kalmış. Box'ların bulunduğu oda çok genişmiş. Tam olarak tanımlayamıyor. Ama hem boyunun hem de eninin 10 metreden, yüksekliğinin 4 metreden fazla olduğunu düşünüyor. Salonun giriş kapısı demirdenmiş. Salonun bir yerinde 3 ya da 4 box yan yana imiş. Box yüzeyi ve içi tamamen paslıymış. Box'ların kalın demirden ( yaklaşık 2 cm) yapıldığını düşünüyor.
Bu sürede ellerindeki kelepçeler hiç çıkarılmamış. Günde 2 öğün verilen yemeği Box'un kapısının hemen önünde, kelepçelerini açmadıklarından yan yatarak yemek zorunda kalmış. Kutunun dışına hemen her çıkartılışında dayak atılmış. Birçok kez ağzındaki lokmaların dayak sırasında ağzından fırlayıp düştüğünü hatırlıyor. Bazen dayak yemekten çekindiği için çıkmak istemediğinde ya da yemek yemek istemediğini söylediğinde zorla, dayak atarak dışarı çıkarılmış. Kutunun kapağı sadece yemek verildiğinde açılıyormuş. Kendisini box'a kapattıktan sonra box'ların bulunduğu odanın elektrik ışıklarını da kapatıyorlarmış. Box'larda asla ayakta duramıyormuş.
Cell
İki katlı bir yer olup her katta 15 ya da 20 oda civarı oda varmış. Ebadı 3 m x 3.5 metre olan ve içinde iki kişilik ranzalar ve tuvaleti bulunan değişik odalarda toplam 23 gün kadar kalmış. Cell denen hücrenin demir kapısı ve kapıların yaklaşık 40 cm x 40 cm pencereleri varmış. Gece yat emri verildiğinde bölümün tüm ışıkları söndürülüyormuş. Bu bölümde kalırken yan hücrelerle konuşmak yada yüksek sesle herhangi bir şey söylemek yasakmış. Disiplinsizlik yapanlar Box'lara götürülürmüş.
Burada kaldığı süre içinde yaklaşık 7-9 kez FBI'dan geldiğini ifade eden kadınlı erkekli sivil giysili kişilerce sorgulanmış. İki kez de yat emri verildikten sonra sorguya götürülmüş.
Her defasında yüzüne ve vücuduna tekme ve tokat uygulamalarına maruz kalmış. Bu bölümde günde 3 kez ortak alanda yemek yiyorlarmış. Yemek kuyruğunda iken defalarca kaba dayak uygulamasına maruz kalmış. Bir keresinde acele ederken ayağı yerde bulunan 1 feet kare (1 square feet) ebadında, marley halılardan birinin kenarına takılmış. Görevlinin sopasından kaçayım derken yere düşmüş ve daha sonra birçok kişi üzerine düşmüş. Uzun süre yerden kalkamamış. Kendisini sürükleyerek kenara çekmişler. Bu sırada hep kelepçeli imiş.
Burada iken doktora muayene olmak isteyenler için her aksam başvuru formu dağıtılıyormuş. Ertesi gün yada bir sonraki gün doktora çıkabiliyormuş. Cell de ve dom'da toplam 7 kez muayene olmuş.3[3] Bu sırada mide ülseri tanısıyla ilaç verilmiş.Ağrı kesici ilaç istemiş ama vermemişler. Muayene için gittiği doktor Hintli, uzun boylu, zayıf, 50 yaş civarında bir kişiymiş. Doktor odasında genellikle bayan hemşire varmış. Doktora her gidişinde sürekli dayak yediğini söylemiş. Ayağına takılan kelepçelerin ameliyat yerlerindeki plakaları sıktığını, kelepçelerin çıkarılması için yardım etmesi gerektiğini ameliyat sırasında ayağının nerelerine plak konduğunu çizerek ifade etmiş. Ayağına takılı kelepçelerin nasıl kendisine acı verdiğini ifade etmiş. Doktor " Bu konuda bir şey yapamam." demiş. Dövüldüğüne ait izleri muayene odasında bulunan hemşireler de görmüş. Sadece bunu söylediğinden bir gün sonra gelen bir gardiyan doktorun alt yatakta yatması gerektiğini kendilerine söylediğini, alt yatakta yatıp yatmadığını kontrole geldiğini ifade etmiş.
Buraya gidişlerinden birinde doktor yada röntgen teknisyeni olduğunu düşündüğü bir kişi göğüs grafisi çekmiş.
Doktora gidip gelirken bir çok kez kötü muameleye maruz kalmışlar. Bir keresinde bir Hintli tutuklunun çok kötü biçimde koridorda dövüldüğünü görmüşler.Bu sırada güvenlik görevlileri bunları fark edince zorla yüzlerini duvara çevirtmişler.
Burada iken günde 3 kez yemek yiyormuş. Yemeği koğuşların ortasında bir yerde kurulu masalarda yiyorlarmış. Burada 2-3 saat tutulduğu olmuş. Bunun ne amaçla yapıldığını anlayamamış. Kendilerini gözlemek amacıyla yapıldığını düşünüyor.
Sorgu Odası
Koridora çıkınca sağlık ünitesine doğru sağa dönülüyormuş. Ondan sonra nereye gittiğini tam kestiremiyor. Ama doktorun bulunduğu sağlık birimine göre daha uzak bir yere götürüldüğünü düşünüyor.
Sorgu odasında biri kapının sol tarafında duvara dayalı, diğeri kapının tam karşısında üçer tahta latadan oluşan uzunca iki bank varmış. Girişin sağ tarafında ise çevresinde dört adet sandalye olan bir metal masa varmış. Sorgu sırasında bazen bankta, bazen de masa kenarındaki sandalyede oturtmuşlar. Oda tavandan çubuk florsan lambayla aydınlatılıyormuş.
Sorgu sırasında genellikle FBI memuru olduğunu düşündüğü iki tane sivil giyimli kişi odada bulunuyormuş.Bazen memurlardan biri kadın oluyormuş. 7 yada 8 kez sorgulandığını düşünüyor. İki kez sorguya yat emri verildikten sonra götürülmüş.
Bayan memurlardan biri topuklu ayakkabı giyiyormuş.
Sorgu odasına lacivert elbiseli hapishane görevlilerince getirilmiş. Burada bir yada iki elinden oralarda bir yere, örneğin sandalyenin ya da bankın kenarına kelepçelenmiş. Başından aşağıya açık siyah ya da koyu gri renkli bir torba geçiriliyormuş. Tüm sorgularda kafasında torba varmış. Bu torba başındayken nefes almakta çok zorlanıyormuş.
Başına torba geçirildikten 5-10 dakika kadar sonra sorgucular geliyormuş.
Her sorgu sırasında mutlaka dayak yemiş. Kadın görevlilerin de kendisine dayak attığını düşünüyor. Genellikle yüzüne vurmaktan çekiniyorlarmış. Ama başına, ensesine, diğer yerlerine çok vurmuşlar. Birçok kez dayak sırasında yere düşmüş. Sürekli hakaret ve tehditlere maruz kalmış.
Domm
Bu bölüme getirildikten sonra sorguya götürülmemiş.
Yaklaşık 250 - 300 kişinin bir arada kaldığı 3 katlı yarım ay şeklinde bu yapıda yaklaşık 8-10 gün kadar kalmış. Her katta yaklaşık 40-50 adet 2 kişilik ranza varmış. Gün boyunca ya ranzanın üstünde oturmaya ya da ranza önünde ayakta durmaya zorlanmışlar. Günde üç kez yaklaşık yarım saatlik yemek izni varmış. Yemek izinleri haricinde konuşmaları yasakmış. Bazen günde üç saat kadar hareket etmenin, konuşmanın serbest olduğu izinler oluyormuş. Sadece bu aralar sırasında salona açılan bir basket sahasına çıkma izni verilmiş. Ancak bu basket sahasına çıkma izni keyfiymiş. Bazen birkaç gün kapalı kalabiliyormuş.
Burada cezaevi sahibinin yeğeni olan social worker aralarında dolaşıyormuş. Otuz yaşlarında, kahverengi gözlü, hafif göbekli, 185 cm civarında boyunda, kahverengi siyah saçlı, iri suratlı bir kişiymiş.Ona ayak bileğindeki kelepçelerin plakaları sıktığını ifade etmiş. Çıkartılması için yardım etmesini istemiş. Ancak social worker da bir şey yapamayacağını ifade etmiş.
Domm'da bulunan zayıf, ufak tefek, 40 yaşlarında, West isimli polis memurunun hapishanede kendilerine en az kötü davranan ya da en iyi davranan kişi olduğunu düşünüyor. Bu kişi hiç onu dövmemiş.
Domm'da telefon etme imkanı varmış. 8-10 kez collect (ankesör) telefon etmiş. Bu telefonlar sayesinde arkadaşlarına haber vermiş. Sınırdışı edilmeden kısa bir süre önce İskender Cemalettin isimli bir avukat tarafından ziyaret edilmiş.
America Civil Liberty Union adlı örgütten iki kişi cezaevini ziyarete gelmiş. Suriye uyruklu iki kişiyle görüşmüşler. Ancak kendisi görüşememiş 24 nisan günü kendisine cezaevinden bırakılacağı, üniformayı çıkarması gerektiği bildirilmiş.
Cezaevi girişinde soğuk suyla yoğun olarak işkence edildiği yerde elbiselerini değiştirmesi istenmiş. Yavaş davrandığı gerekçesiyle çok yoğun biçimde dövülmüş. Üzerindeki kırmızı renkli cezaevi üniforması çıkartılmış. Daha sora silahlı çok sayıda FBI mensubu tarafından New Jersey Federal Plaza'ya götürülmüş.
Burada tel kafes biçimindeki hücrede belinden ve kolundan yatağa bağlı biçimde 2 saat kadar tutulmuş. Kendisinin olmadığı bir ortamda yargılanmış. Sınır dışı kararı kendisine bildirilmiş. Avukatına telefon etme isteği reddedilmiş. Hiçbir şekilde doktor muayenesi yapılmamış. Daha sonra polis arabaları eskortluğunda JFK (Kennedy) Havaalanı'na götürülmüş.
Kendisine biri 40-45 yaşlarında,diğeri 30 yaşından genç iki FBI polisi eşlik etmiş. Yanında hiç parası yokmuş. Kendisini Türkiye'ye getiren polis hiç kimseye söylememesi koşuluyla sadece para getirecek tek kişiye telefon etmesine izin verebileceğini söylemiş. O da telefon edeceği kişiyi gözaltına alıp işkence etmeyeceklerine dair polisten söz alınca bir arkadaşına telefon etmiş. Üzerinde ne kadar para varsa getirmesini söylemiş. Bu kişi parayı polis aracılığıyla uçağa binmeden önce kendisine iletmiş.4[4]
Daha sora havaalanında uçağa bindirilerek Türkiye'ye getirilmiş. İstanbul Atatürk Havalimanı'nda İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi Polisleri tarafından karşılanmış. Polis kendisi hakkında herhangi bir suçlama olmadığını ifade ederek kısa bir ifade aldıktan sonra yaklaşık bir saat içinde serbest bırakmış. Polisler tedavi ve hukuki yollar için İnsan Hakları Derneği (İHD)'ne ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı'na (TİHV) başvurmasını söylemiş. Ancak vücudunda çürük izleri olmasına rağmen tıbbi muayene önermemişler. Doktor muayenesi olmamış.
Serbest bırakılır bırakılmaz ailesinin yanına gitmiş. Uzun süre içine girdiği bunalım nedeniyle hiç dışarı çıkmamış. Daha sonra ablasının teşvikiyle önce İHD'ne, sonra 08.08.2002 tarihinde TİHV'na başvurdu. (YS/BB)
(1) Daha doğrusu polisler kendisini çırılçıplak soyarken cüzdanını evdeki koltuğun üzerine atmışlar. Sınır dışı edildikten sonra çok güvendiği bir arkadaşını ev sahibi ile birlikte eski evine gönderdiğinde cüzdanındaki paraların, çantasındaki birçok özel evrakın ve evde gizli bir yere koyduğu 6.000 doların yerinde olmadığı anlaşılmış.
(2) Bu cezaevinin sahibinin Lübnanlı bir kişi olduğunu duymuş. Cezaevi sahibinin iki yeğeni de cezaevinde çalışıyormuş. Bunlardan biri güvenlik görevlisi, diğeri ise social worker (sosyal hizmet uzmanı) olarak çalışıyormuş.
(3) 10 Nisan 2002, 15 Nisan 2002, 15 Nisan 2002, 17 Nisan 2002
(4) Amerika'dan getirdiği tek para bu olmuş. Dükkanı, arabası, evindeki tüm eşyaları, pasaportu, kimlikleri Amerika'da kalmış.