Kalp, tansiyon, guatr, kemik erimesi, böbrek- bağırsak bozuklukları, duyma-görme eksikliği, hafıza kaybı gibi birçok sağlık sorunu bulunan ve hiçbir ihtiyacını tek başına karşılayamayan 84 yaşındaki hasta mahpus Mehmet Emin Özkan, Adli Tıp Kurumu’nun 3 ay infaz durdurma kararı vermesinin ardından bugün tutulduğu Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nden tahliye edildi.
Özkan, tutuklu bulunduğu günden bu yana 5 kez kalp krizi geçirdi, 4 defa da anjiyo oldu.
Hastanelerin Özkan için “hayatını tek başına devam ettiremeyeceği” yönündeki raporlarına rağmen Adi Tıp Kurumu (ATK) her defasında “cezaevinde kalabilir” raporu verdi.
Özkan'ın 40 gün önce tekrar gönderildiği ATK, bu kez üç ay infaz durdurma kararı verdi.
Kararın cezaevine bildirilmesinin ardından Özkan, tahliye edildi.
TIKLAYIN-"Vicdanlara sesleniyoruz, ölmeden tahliye edilmeli"
Özkan'ın kızı Selma Özkan ve tahliyenin ardından Özkan’ı evinde ziyaret eden Yeşil Sol Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş bianet’e durumuna dair bilgi verdi.
Özkan’ı cezaevinde de çok kez ziyaret ettiğini ve durumunu yakından bildiğini söyleyen Meral Danış Beştaş, "Özkan'ı iyi görmediğini" söyledi.
Buruk bir sevinç duyduğunu belirten Danış Beştaş, “Hiç cezaevinde olmaması gereken bir insanın serbest bırakılmasından duyduğum sevinç beni utandırdı, canımı yaktı” dedi.
"Düşman hukukunu dahi aşıyor"
Danış-Beştaş, konuşmasına şöyle devam etti:
“ATK nihayet Mehmet Emin Özkan’ın hasta olduğuna ikna olmuş ve üç ay infaz durdurma kararı vermiş. Yatağından kalkamayan, konuşmaktan dahi zorlanan bir insan için üç ay erteleme veriyor yani üç ay sonra karar değiştirebilirler, tabi Mehmet Emin Özkan hayatta kalırsa.
“Bu karar dahi ne kadar gayri insani ve ayrımcı davrandıklarının bir gösteriyor. Mehmet Emin Özkan defalarca kez Adli Tıp Kurumu’na götürüldü, cezaevinde kalamayacak durumda olmasına rağmen ‘kalabilir’ denildi.
“Üstelik isnat edilen suçu işlemediği defalarca kez mahkemede kanıtlandı fakat buna rağmen tahliye edilmedi, adeta işkence yapıldı. Bu düşman hukukunu dahi aşan bir durum.
“Mehmet Emin Özkan, her an kaybedilir ve cezaevinde ölmesin diyerek serbest bıraktılar, bu tamamen siyasi bir yaklaşım, buna benzer durumları daha önce de gördük. Ölüm sınırına gelince bırakmalarının hukukta karşılığı yok, veda hakkı dediğimiz durum da bu değil."
"Akşama kadar bile ne olacağı belli değil"
Özkan'ı kızı Selma Özkan da babasının sağlık durumunun kritikliğine vurgu yaptı ve "Akşama kadar bile ne olacağı belli değil" dedi:
"Geçtiğimiz perşembe günü hastaneye getiriliyor ve bize haber verilmedi. Biz yanındaki arkadaşlarının telefonda ailelerine söylemeleri üzerine öğrendik.
"Hastaneye gittiğimizde normal odaya almışlardı ama ellerine kelepçe takmışlar babam kelepçeyi istemeyince cezaevine götüreceklerini söylediler. Ardından ATK'den karar geldi. Bu kadar işkence ettiler 'şimdi git evinde öl' diyorlar. Durumu iyi değil, tansiyonu 20'nin altına düşmüyor biz ona, o bize bakıyor."
TIKLAYIN-Mehmet Emin Özkan'a "cezaevinde kalamaz" raporu
27 yıldır cezaevindeydi
Diyarbakır Lice ilçesinde 22 Ekim 1993’te Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın ölümünden sorumlu tutulan Mehmet Emin Özkan, 1996’da Mersin’de gözaltına alındıktan sonra 2 tanığın beyanları doğrultusunda tutuklandı.
Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde (DGM) “Devletin birliği ve bütünlüğü bozmak” iddiasıyla yargılanan Özkan, müebbet hapis cezasına çarptırıldı. 2 tanık, daha sonra işkence altında ifade verdiklerini dile getirdi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), davada “adil yargılanma hakkının" ihlal edildiğine karar verdi. AİHM'in kararı üzerine dava 2014 yılından yeniden görülmeye başladı.
Diğer yandan Özkan, cezaevinde kaldığı 27 yıl boyunca birçok sağlık sorunu yaşadı. Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 2015 yılında Özkan'a dair bir rapor hazırlamış ve vücut fonksiyonunda yüzde 87 kayıp olduğunu belirtmişti.
Hastanenin "cezaevinde kalamaz" raporuna rağmen Özkan, ATK'nin “cezaevinde kalabilir” yönünde hazırladığı raporlar nedeniyle tahliye edilmiyordu.
TIKLAYIN-83 yaşındaki hasta Özkan'a "cezaevinde kalabilir" raporu
Lice'de ve Lice davasında ne oldu? |
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993'te 16 kişi öldürüldü, çok sayıda ev ve işyeri yakıldı. Yüzlerce kişi göçe zorlandı. Öldürülenler arasında Tuğgeneral Bahtiyar Aydın da vardı. Katliamla ilgili iddianame zamanaşımına bir gün kala kabul edildi, yargılama 21 yıl sonra, 16 Ocak 2015’te başladı. İddianameye göre saldırıyı, o dönem yetkililerin açıkladığının tersine, PKK yapmadı. Olayın failleri olarak belirlenen, dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında "Taammüden öldürme", "Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik", "Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 24 yıla kadar hapis cezası istendi. Sanıklar tutuklanmadı. Dava Diyarbakır'dan Eskişehir'e, oradan tekrar Diyarbakır'a gönderildi, burada Terörle Mücadele Kanunu 10. maddeyle yetkili ağır ceza mahkemesi olmadığından dava İzmir'e taşındı. 13 Haziran 2014'te dava durduruldu. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasının ardından, sanıkların yargılanmasının izne tabi olduğunu öne sürerek yargılamayı durdurup izin gerektiğine hükmetti. HSYK 3. Dairesi ise 29 Ocak 2015'te verdiği kararla müdahil avukatları haklı buldu ve davanın durdurulma kararını bozdu, davanın İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde devam etmesine karar verdi. Sanıklardan Tünay Yanardağ Ağustos 2015'te hayatını kaybetti. Davanın tek sanığı Hatipoğlu kaldı. Mağdur avukatları Yanardağ'ın ölümüne inanmadıklarını söyleyerek mahkemeden araştırma talep etti ancak talepleri kabul edilmedi. Dava beraatla biterken, gerekçeli kararda katliamı kimin gerçekleştirdiğinin tespit edilemediği ifade edildi. Dosya Yargıtay değerlendirmesinde. |
(RT)