Türk Mimar ve Mühendisler Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şubesi, İstanbul Tabip Odası (İTO), Çevre İçin Hekimler Derneği (ÇHD) ve Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (Tarım Orkam-Sen) İstanbul Şubesi bugün (18 Mayıs) ÇMO İstanbul Şubesi'nde yaptıkları ortak toplantıyla "Tuzla, Orhanlı'da bulunan tehlikeli atıklar" hakkında hazırladıkları raporu açıkladılar.
Komisyon asıl önemli konunun tehlikeli atıklar olduğunu, bu atıkların Tuzla'nın dışında başka yerlerde sıkça görülmesinin çok boyutlu olarak ele alınması gerektiğini söylüyor.
Platformun önerileri şöyle:
* Yakılarak bertaraf yönteminin kullanılmaması
* Temiz üretimin benimsenmesi
* "Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği" (TAKY) değişmeli
* Stockholm Konvansiyonu yürürlüğe girmeli.
"Atıkların çevreye atılması ve göz yumulması insan haklarına saldırıdır"
TMMOB, ÇMO, İTO Çevre için Hekimler Derneği, ve Tarım Orkam Sen'den Tuzla'daki tehlikeli atıklarla ilgili raporunu Ümit Şahin, İlhan Talınlı, Özlem Eylem Tuncaelli ve Nazmi Algan sözcülüğünde açıkladı.
Talınlı, "Tehlikeli atıkların kontrolsüzce çevreye atılması ve bunlara göz yumulması hepimizin kişilik haklarına doğrudan bir saldırıdır" dedi.
"Başta çevre sağlığı konusunda bütçe ayırmayan hükümet olmak üzere, vahşi çöp depo alanı oluşturan belediyeler, tehlikeli atıklarını doğaya veren sanayiciler en temel hakkımız olan sağlıklı bir çevrede yaşam hakkımızı elimizden alıyorlar."
"Sadece Tuzla değil"
Talınlı asıl sorunun tehlikeli atıklar olduğuna dikkat çekerek şöyle örnek verdi:
"Samsun'da karaya vuran ve Sinop'ta depolanan tehlikeli kimyasallar içeren İtalya varilleri, İskenderun açıklarında batan Krom VI'dan zengin termik santral külü içeren Ulla gemisi, İkitelli'de hurdalığa atılmış olan nükleer atıklar göstermektedir ki, ülkemiz bir tehlikeli atık çöplüğü haline getirilmeye çalışılıyor."
Tuzla'daki olayın hemen ardından yapılan Çevre Kanunu'ndaki değişiklik için "Yönetim ve uygulamadan sorumlu idarenin, nasıl bir aymazlık içerisinde olduğunu net olarak göstermiştir" diyen Talınlı artık "kirleten öder" mantığının bir an önce terk edilmesi gerektiğini söyledi.
"Atıkların nasıl bertaraf edildiği bilinmiyor"
Çevre konusunda verilen bilgilerin bilimsel ve kayıtlı olmadığını söyleyen Talınlı "İstanbul ilinde kayıtlı 12 bin, kayıtsızlarla birlikte 30 bin sanayi tesisi olduğu ve bunların 1-2 milyon ton tehlikeli atık ürettiği bildiriliyor. Bu atıkların nerede ve nasıl depolandığı; nerede ve nasıl bertaraf edildiği ise bilinmiyor" dedi.
Talınlı, "Tehlikeli atıklar" sorununun çözümüne dair çok boyutlu bakmak gerektiğini, bu çözümün tamamen yönetimsel olduğunu söyledi ve tehlikeli atıkların nedenlerini şöyle sıraladı:
* Sanayi tesislerinin kentsel yaşam alanları ile iç içe oluşu, kayıt dışı pek çok sanayi tesisinin varlığı;
* Sanayi tesislilerinin pek çoğunun temiz üretim, atık minimizasyonu, uygun depolama ve taşıma kurallarına uygun davranmayışı;
*Atıkların bertarafında, çevre ve insan dostu yöntemlerin kullanılmayışı ve denetimin yeterli olmayışı.
"Yakılarak bertaraf doğru değil"
Talınlı atıkların yakılarak bertaraf edilmesinin sağlıklı olmadığını, Türkiye'nin de imzaladığı, ancak TBMM tarafından henüz onaylanmadığı için yürürlüğe giremeyen "Stockholm Konvansiyonu" ile yasaklanan bir yöntem olduğunu ifade etti.
Talınlı yakılarak bertaraf yerine temiz üretimin benimsenmesi, atıkların dönüştürme vb. yöntemlerle minimizasyonu; atıkların çevre ve insan dostu yöntemlerle bertaraf edilmesi; bertaraf edilene kadar, çevre ve insan için zararsız şekilde depolanması yoluna gidilmesini öneriyor.
Talınlı diğer alınması gerektiğini söylediği önlemler şöyle:
* Yurtdışından ülkemize atık girmesi önlenmeli, yerli sanayi atıkları "Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği"nde yer alan şartlara uygun depolama alanlarında tutulmalı, Atıkların bertaraf edilmesinde yakma yönteminden vazgeçilmeli; İZAYDAŞ'ın atık yakma üniteleri kapatılmalı,
* "Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği"nde gerekli değişikliklere gidilerek, özellikle yer altı su kaynaklarını kirlenme riski ile karşı karşıya bırakan derine enjeksiyon ve eski maden ocaklarına terk yöntemi asla kullanılmamalı, Stockholm Konvansiyonu TBMM tarafından onaylanarak uygulamaya geçirilmeli. (EZÖ)