Savaş haberciliğinin, CNN, BBC, Fox TV, El Cezire ve Abudabi kanallarında bir dezenformasyon savaşına dönüştüğünü vurgulayan Temelkuran'ın Özgür Radyonun sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
ABD'nin Irak'a saldırısı öncesinde ve saldırıdan sonra, medyanın nasıl bir sınav verdiğini düşünüyorsunuz?
Medyanın bunu büyük bir sınav olarak algıladığından emin değilim. Türkiyedeki medya olmasa da, uluslararası medya savaşta belirleyici durumda. Özellikle CNN ve FOKS TV basbayağı savaşın içindeler.
Askerleşen muhabirleri izliyoruz. Benim "gömme muhabir" dediğim, askerlerle birlikte hareket eden ve cepheden haber vermek adına askerleşen muhabirler beni ürkütüyor.
Gazeteciliğin doğası gereği sola yakın olması gerektiğini, iktidarı eleştirmek, onun yalanlarını ortaya çıkarmak diye bir meselesi olduğunu düşünüyorum.
Tam tersine iktidarla birlikte hareket eden, üstelik hiçbir meşruluk zemini olmayan bir savaşta iktidarla birlikte hareket eden bir takım insanlar görüyoruz ve bunlar belirleyici durumdalar. Yaptıkları haberlerle, psikolojik savaşın bir parçası haline geldiler. Bu da beni ürkütüyor hem gazetecilik adına hem de insanlık tarihi açısından
Bu durum, CNN, BBC, El Cezire ve Abudabi kanalları arasında bir dezenformasyon savaşına dönüştü.
Dün dikkatimi çeken bir şey vardı: Iraklı komutanların verdiği brifingi CNN televizyonu yayınlamadı. Amerika'daki dostlarımdan aldığım bilgiye göre, bu haberlerin çoğu yayınlanmıyor. Yayımlananlar da, deodorant reklamları arasında yayımlanıyor ve Amerika halkına bilhassa haber verilmiyor.
Bu açıdan Türkiye medyası beni fazla ilgilendirmiyor, çünkü belirleyici değil. Uluslar arası medya açısından, basın tarihinde utanç verici günler yaşıyoruz bence.
Dünyada uluslar arası medyanın durumu buysa diyorsunuz Türkiye'deki medyanın da durumunun pek parlak olmadığını söylüyorsunuz.
Ama şöyle bir şey de var, birinci sayfalarından savaşı pek eleştiren yazılar çıkmıyordu. Düne kadar.
Niçin?
Herkes insan. Gazeteleri çıkartanlar da Ve, ölü çocuk fotoğrafları herkesi etkiler. Ölü çocuk fotoğrafları ile, bu işin sadece stratejik bir mesele, bilim insanları arasında geçen konuşmaların küçük bir parçası olmadığını herkes anlar ve onlardan etkilenir.
Cepheden haberler gelmeye başladığında, Bağdat'tan görüntüler gelmeye başladığında, bir şehri dümdüz eden bombardıman sırasında görüntüler gelmeye başladığında herkes silkinip kendine geliyor galiba... Yavaş yavaş gazetelerin birinci sayfalarında acıklı fotoğraflar görüyoruz çünkü.
Basının bu kaygısından ziyade, Türkiye ile ABD arasında ilan edilmemiş bir sürtüşme var gibi
Benim köşemin adı "kıyıdan", çok içinde değilim ama, çeşitli nedenlerle bu savaş zaten akıl tutulması gibi bir şey. Bütün savaşlar öyle, böyle zamanlarda savaşın insana etkileri konuşulurken, yazan çizen insanların aslında susması gerekir. Çünkü söylenecek bir şey kalmıyor.
Ne yaparsanız yapın, düzenlenen bu muamma içinde çarpıtılan bir sürü bilginin gerçekliğine ulaşamıyorsunuz. Bir şeyi de bence çok doğru ve soğukkanlı değerlendiremiyorsunuz. Kimse değerlendiremez, çünkü silahlar konuşmaya başladığında, söz ne yaparsa yapsın etkili olmaz. Böyle bir dönemden geçiyoruz şimdi.
Bir cümle ile özetleyin dense, savaş şu aşamada size nasıl bir özet veriyor? Hesaplandığı tarzda mı gidiyor, yoksa hesaplar biraz karıştı mı?
Yalnızca cephede değil, cephe dışında da bence hesaplandığı gibi gitmiyor.
İyimserlikle suçlanabilirim ama, sanırım dünyada bu kadar muhalif hareketin olacağı hesaplanmamıştı.
Savaş karşıtı hareket cephe dışında, dünyanın her yerinde yükselirken, -yanlış görmüyorsam- cephede de işleri ellerine yüzlerine bulaştırmaları her bakımdan işlerin onların hesaplamadığı gibi gittiğini gösteriyor.
İnsanların duyarlılığının çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Yani ölenle ölünmez cümlesinin tam tersine döndüğünü, herkesin ölenle öldüğünü düşünüyorum. (BB)