Parça, bağlanma korkusu yaşayan birinin, tanımadığı etmediği biriyle sevgilisini aldatmasının ardından yaşadığı hezeyanları anlatıyor ve nakarat bölümünde sevgilisiyle birlikte bizlere de "Aşk her şeyi affeder mi?" diyordu. O dönemde, bu soru çiftler arasında "olur mu öyle şey canım..." diye başlayan tartışmalara sebep olmuştu.
Geçenlerde bir kadın dergisi ünlülerle bir anket yapmış: Sevgiliniz sizi tek gecelik bir ilişki için mi yoksa aşık olup da mı aldatsa daha çok incinirdiniz? Ünlülerimizin bazıları tek gecelik ilişkiye bozulacağını, sevginin olduğu yerde böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını söylerken; bazıları da sevgilisinin başka birine aşık olup da onu aldatmasına daha çok bozulacağını belirtmiş.
Böyle soru olur mu allah aşkına? Eğer aldatıldıysanız, nerede, kiminle, nasıl olduğunun çok bir önemi var mı?
Aldatma nedir, önce ona karar vermek gerek. Sevgilinizi ya da eşinizi aldatmış olmak için illa başka biriyle fiziksel bir yakınlaşma yaşamanız mı gerekiyor, yoksa onunlayken başka birini düşünmek ya da internet/telefon gibi mecralardan yararlanarak bir takım flörtleşmeler yaşamak da aldatmanın kapsama alanına giriyor mu?
Aldatmak bir eylemden ziyade bir süreç. Hayatınızda biri varken, başka birini düşlemeye başladıysanız ya da gözünüz dışarıya kayıyorsa, evet aldatma sürecine girmiş bulunuyorsunuz. Bu süreci bir eylemle noktalamakta biraz sizin, biraz da içinde bulunduğunuz durumun etkisi olabilir. Her aldatma süreci eylemle noktalanmayabilir. Eğer kişi kendiyle böyle barıştıysa, hiç eyleme geçmeden bu süreci senelerce dahi yaşayabilir, kendini kandırır o ayrı mesele.
Her ilişkiyi ayrı bir denklem gibi düşünürsek, aldatma noktasında da vicdan, dürüstlük, sadakat gibi değişkenler vardır. Kişi kendi denkleminde altın oranı tutturabiliyorsa, kendisiyle gül gibi geçinip gider. Ama bu ilişkinin de gül gibi yaşanacağını göstermez.
Böyle bir durumun yaratacağı nahoş durumlardan kaçınmak için, önlemi baştan almalı. Bunun için de kişinin öncelikle kendi adına bir ilişkiden ne istediğini bilmesi gerek: Heyecan mı, huzur mu, para mı, güven mi? İkinci olarak da ne istediğini bilen kişinin, karşısındaki potansiyel eş adayı ile bir ilişkiye girmeden evvel tıpkı kira sözleşmesi yapar gibi bir ilişki sözleşmesi yapması hayırlı olur. Evliliğinde 40. yılını dolduran bir Hollywood yapımcısı, mutluluklarının sırrını soran gazeteciye şöyle cevap vermiş: "Bir ilişkiyi sürdürmek, bir şirket yönetmek gibidir. İyi bir sözleşme yaparsanız, işler de iyi gider."
Sözleşme derken kastettiğim, "Bir sene içinde senden iki tatil, en az beş hediye bekliyorum," gibi bir şey değil. Söz konusu olan, beklentilerle ilgili bir sözleşme. Söylediklerimin birçok kişiye tuhaf geleceğinin farkındayım, iki gönül bir olunca "haydi gel seninle bir sözleşme yapalım" demek saçma gözükebilir. Ama deneyimler bize gösteriyor ki, iki gönlün biraraya gelmesi bir ilişkinin sürebilmesi için maalesef yeterli değil. O yüzden kaderinize yanıp, "ben niye hep yanlış insanları seçiyorum" demek yerine, eğer kalbiniz yanlışa meyilliyse bunun önlemini siz alın diyorum.
Varsayalım ilişkilerinde güvene önem veren biri olarak, gönlünüzü zamparalığıyla nam salmış birine kaptırıverdiniz. İlişkiyi başlatmadan önce, oturun ve konuşun onunla. Ne istediğinizi söyleyin ve bunlara uymadığı takdirde çekip gideceğinizi -ki o da en baştan, zaaflarını sürdürmenin sizi kaybetmekle eşanlamlı olduğunu bilsin. Gerisi ona kalmış.
Bu durumda nelerle karşılaşabilirsiniz:
* Karşınızdaki sözleşmeyi baştan reddedebilir. (Böylece ileride üzülmekten kendinizi korumuş olursunuz)
* Anlaşmayı kabul edip ilişki içinde çuvallayabilir. (Çekip gidersiniz)
* Anlaşmayı kabul eder, ama arada yalpalar. (Bu durumda kendi sınırınıza ve onun sizdeki yerine göre birkaç uyarı da bulunur, durumu anlamaya çalışırsınız)
İlişkide her şey yolunda görünse de, bir yerlerden bir sorun çıkabilir. Üzülürsünüz; bazen geçer bazen geçmez. Ama artık bu üzüntüler ya da sıkıntılar hayatınızı engellemeye başladıysa, veda zamanı gelmiş demektir.
Bu durumda kendinize şunu söyleyin: "Karşımdaki, ne kadar da sevsem, elin adamı ya da kadını, tıpkı bundan öncekiler ve sonrakiler gibi". Ha, bu arada, bu sihirli cümleyi söyleyince acınız bir anda ortadan kaybolacak sanmayın; elbette devam edecek. O ilişkinin de üzüle, dövüne yası tutulacak. Ama en azından bu sayede kendinizi "aşk her şeyi affeder mi?" gibi fuzuli ve yıpratıcı bir sorudan korumuş olacaksınız.(EK/EÜ)