Dokuz yaşından beri bağlama çalıyor.
Müzik eğitimi almak istediği için ortaokulu bitirince İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Devlet Konservatuarı Lise bölümüne gitmek istiyor.
Doğuştan kör olan Ceyda, sakatların canının istediği okula gitmesinin kolay olmadığını bildiği için, sınavlardan önce konservatuar bölüm başkanıyla görüşmeye gider.
"Kendisine görme engelimin olduğunu belirttik. Konservatuar sınavına girmemin bir sorun teşkil edip etmediğini sordum. Bize, kesinlikle bir sorun olmayacağını, eğer sınavda başarılı olursam konservatuar eğitimi alabileceğimi söyledi."
Bölüm başkanının sözüne güvenerek başvurusunu yapar ve sınava girer.
Yirmi öğretmen gözetiminde yapılan sınavı kazanan kırk kişiden biri de Ceyda Evrim Çam'dır.
"Kayıt için gereken belgeler arasında sağlık kurulu raporu da vardı. Bütün belgeleri hazırlayıp 10 eylülde kayıt olmaya gittim. Sağlık kurulu raporumun karar kısmında 'Bir üst sağlık kurumuna sevki uygundur' yazıyordu. Raporum bu gerekçeyle konservatuar lise okul müdürü Can Etili tarafından kabul edilmedi. Ben de tam teşekküllü bir sağlık kuruluşundan sağlık raporu alacağımı belirttim. Fakat bu raporu alsam bile kaydımın kesinlikle yapılmayacağını söyledi."
Ceyda geçmiş yıllarda oradan dört kör öğrencinin mezun olduğunu bildiği ve bunu Can Etili'ye söylediği halde kendisinin kabul edilmeyişine mi yansın; orada kendisini oyaladıkları için diğer konservatuarların kayıt tarihlerini kaçırdığına mı?
Ceyda, sayısını bilmediğimiz kadar çok sakat insanın başına gelen benzer olaylara sadece üzülmekle kalmadı; hakkını aramak için yasal yollara başvurdu.
Eğitim hakkını engelleyen İTÜ'ye dava açtı.
Ulusal televizyon ve basının da bu olayı haber yapması, kör milletvekili Lokman Ayva'nın girişimleri de sonuçsuz kaldı.
Konu ile ilgili görüş almak için arayan gazetecilerin sorularına cevap vermeye tenezzül etmeyen Can Etili ve yöneticiler hala bir açıklama da yapmadılar.
Nasıl açıklayabilirler ki zaten? Nasıl savunabilirler kendilerini?
Dünyanın her yerinde çok sayıda kör sanatçı varken, Türkiye'de Aşık Veysel gibi nice kör sanatçılar varken...
Ceyda'nın orada okumasına körlüğü engel olamaz; ama öğretmenlerin Breyl alfabesi bilmemesini mazeret olarak öne süren can Etili; demek Aşık Veysel yaşasa ve okumak isteseydi onun da kaydını yapmayacaktı.
Okullarında kör sanatçı Aşık Veysel'in eserleriyle çalışıp, kör öğrenci Ceyda'yı istememesi vicdanını hiç mi sızlatmıyor Can Etili'nin merak ettim.
Bu arada medyada haberin veriliş biçimi ayrı bir yazı konusu olsa da şu kadarını söylemeden edemeyeceğim:
17 eylül tarihli Sabah Gazetesi'nde, "Kim kör, kim bakar kör?" başlığıyla haber yapan Savaş Ay sebebi ayrımcılık olan bir uygulamayı eleştirirken ayrımcılık yaptığının farkında bile değil.
"Engellilere Karşı Ayrımcı Uygulamalar Devam Ediyor" başlıklı bir basın açıklaması yapan Altı Nokta Körler Derneği ise olayın takipçisi olacağını belirtti.
İzmir konservatuarını bitiren Prof. Dr. Önder Kütahyalı'yı örnek gösteren dernek açıklamasında şöyle diyor:
"Sn. Can Etili ve onun gibi düşünenler, çoğunlukta olsaydı, kuşku yok ki, ülkemiz bu değerlerden yoksun kalacaklardı. Bereket ki öyle değildir."
Ben Altı Nokta Körler Derneği'nin Can Etili ve onun gibi düşünenlerin çoğunlukta olmadığına katılmıyorum; çünkü sakatların yüzde doksanından fazlasının eğitim alamamasını ve işsiz oluşunu başka nasıl açıklayabiliriz?
Türkiye'de sadece sakatlara değil iktidardaki çoğunluktan farklı olanlara karşı ayrımcılığın ürkütücü boyutları aştığı bir gerçek.
Bu gerçeği sarsıcı bir şekilde gösteren bir film var şu anda sinemalarda: "Yazı/Tura"
Yönetmenliğini Uğur Yücel'in yaptığı film sadece savaşın değil ayrımcılığın da hayatları ve hayalleri nasıl yok ettiğini anlatıyor.
Güneydoğudaki savaşta bir bacağı kopan askerin dönüşte sevdiği kızla evlenmek istemesine kızın annesinin cevabı bu toplumun çoğunluğunun sakatlara/kadınlara yaklaşımını çok güzel özetliyor: "Benim sakata verecek kızım yok!"
Kürt, Rum, eşcinsel, sakat kahramanlar ilk kez bir Türk filminde.
Yaşananlar ve kendisiyle yüzleşmeye cesareti olanları sinemalarda bekliyor "Yazı/Tura".(NG/BA)