"Orhan Doğan'ı tanıyınca, onu da çok değer verdiğim insanlar arasına hemen koydum. O, başka bir insandı. Bu çağda böyle bir insan beklemiyordum. Kendinden çok başkalarını düşünen az insandan biriydi.
"Orhan Doğan, yalnız Doğu Beyazıt'ta değil, Fırat'ın ötesinde değil, Türkiye'nin birçok yerinde tanınıyor, seviliyordu. Büyük bir avukattı. İnsanlara sevgiyle yardım ediyordu. Mesleği avukatlıktı da hukuk kültürü yanı sıra geniş bir kültürü vardı; edebiyattan müziğe, Kürt ve Türk destanlarına kadar..."
Yaşar Kemal, İletişim Yayınları'ndan yayımlanan ve Orhan Doğan'ın savunmalarını ve söyleşilerini bir araya getiren "Nîv Jîyan - Yarıda Kalan Hayat" kitabının önsözünde Doğan'ı işte bu sözlerle tanıtıyor.
Doğan, 2 Mart 1994’te Demokrasi Partisi (DEP) milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması ve sonrasında Meclis çıkışında gözaltına alınırken polisin ensesinden başını eğmeye çalışmasına rağmen dik durmasıyla akıllarda.
Kürtler için bir “Derviş”, Kürt hak hareketinin ikinci kuşak taşıyıcısı, en önemli hak savunucusu ve hak arayıcısı olan Doğan’ın ölümü üzerinden 14 yıl geçti.
Bir avukat olarak Yeşilyurt’taki Kürt köylülerine dışkı yedirme hadisesinde verdiği mücadeleyle, Türkiye siyasetinin, hukuk ve yargısının Kürt’e olan düşmanlığını açık bir şekilde ortaya koydu.
Ömrünün sonuna kadar barış arayışı içerisinde oldu ve bu koşulların gerçekleşmemesi nedeniyle halklardan özür diledi. Barış için verdiği mücadele nedeniyle yıllarda cezaevinde tutuldu.
Siyasetle nasıl tanıştı?
25 Temmuz 1955'te Mardin'in Dargeçit ilçesinde dünyaya gelen Orhan Doğan, Kızıltepe ilçesinde başladığı eğitim hayatını, memur bir ailenin çocuğu olması nedeniyle değişik illerde sürdürdü.
1974'te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne başlayan Doğan, 1975-1981 yılları arasında Ankara Altındağ İlköğretim Müdürlüğü'nde muhasebe memuru olarak çalıştı. Eğitimini tamamladıktan sonra 1983 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde avukatlık yapmaya başlayan Doğan, lise yıllarındayken tanıştığı siyaseti sürdürdü. Doğan, 1989 yılında İnsan Hakları Derneği (İHD) Cizre Şubesi'nin kuruluşunda yer aldı.
10 yıl hapis
Halkın Emek Partisi'nin (HEP) kurucu üyeliğini yaptıktan sonra 1991 yılında Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) listesinden Şırnak Milletvekili seçilen Doğan, daha sonra Demokrasi Partisi’ne (DEP) geçti.
2 Mart Darbesi’nde yaka paça gözaltına alınan Doğan, milletvekilleri Hatip Dicle, Selim Sadak ve Leyla Zana ile birlikte yargılandığı davadan, "Örgüt üyeliği" iddiasıyla 10 yıl 5 ay cezaevinde kaldı.
Doğan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği yeniden yargılama kararı sonucu 9 Haziran 2004 tarihinde diğer DEP milletvekilleriyle birlikte tahliye edildi. Cezaevinden çıktıktan sonra Demokratik Toplum Hareketi (DTH) kurucu üyeliği ve Demokratik Toplum Partisi (DTP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeliği yapan Doğan, 22 Temmuz 2007'de genel seçimler için Şırnak'tan bağımsız milletvekili adaylığı başvurusunda bulundu. Doğan’ın başvurusu, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından reddedildi.
Bir ömür barış mücadelesi
Hayatı boyunca birçok suikastla karşı karşıya kalan ve evi bombalanan Doğan, 90’lı yıllarda yaşanan birçok hak ihlalini dünya kamuoyuna duyurdu. Doğan, tüm baskılara rağmen adalet ve barış mücadelesinden bir an olsun geri adım atmadı. Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde düzenlenen Ehmedê Xanî Kültür Sanat ve Turizm Festivali’nin kapanış konserinde 27 Haziran 2007'de kalp krizi geçiren Doğan, 2 gün sonra tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. Doğan, Cizre’de görkemli bir şekilde son yolculuğuna uğurlandı.
Doğan, yaşamı boyunca verdiği mücadeleyle, kimliği tarihten silinmeye çalışılan Kürtlerin gönlünde ayrı bir yer edindi. Kürtler de Doğan’ı yaşatmak için adını çocuklarına, cadde ve sokaklara, parklara verdi.
Kaya: Adını barışla kalplerimizle yazdırdı
Arkadaşları, Doğan’ı ve barış mücadelesini Mezopotamya Ajansı’ndan Ferhat Çelik’e anlattı.
Arkadaşlarından Gülten Kaya, “Kimlik” kavramının bu talihsiz coğrafyada çok basit, tüm bağlamlarından kopuk olarak ve hep nüfus cüzdanında yazılan olarak algılandığına vurgu yaptı.
Kaya, çoklu aidiyet kavramının kabullenmemesi nedeniyle “Bizim taraf”, “Öteki taraf” kalıplarının üretildiğini, farklılıkların (türlü tarihsel kodlarla) ve tüm doğru kompozisyonunun tepetaklak ettiğini belirterek, bunun tarihsel bir hoşnutsuzluk yaratılarak halklara yığıldığını söyledi.
Kaya, şöyle devam etti:
“Demokrasi ve uygarlık tüm dünyanın yeni değerler sistemi oluşturmasına referans iken, hiç durmadan yol alan zaman, algıları ve bilinci de kendisiyle birlikte ilerletirken, buna ayak uyduramayan tuhaf bir sistematiğin içine hapsolmuş bir coğrafya olmuş yaşadığımız topraklar. Diğer bir hapishanemiz de hiç kimsenin muaf tutulamayacağı insan haklarından yararlanma algısıyla, evrensellik ve tek tiplilik arasındaki sıkışmışlık olagelmiş.
"Aidiyet ve kimlik kavramlarına dair sorunlu (önemli dozda kurgulu) anlayış da bu önemli alanları hep kırılganlaştırmıştır. Naif bir ifade olarak ‘kırılgan’ı kullansam da, onun sonucu zamanın sahnesine hep kavga olarak çıkmıştır. Yani sabır, kendi doğal akışında nihai sürecini kavgayla sonuçlandırmıştır. Bu kavga ‘hak’tır artık!”
“Onu çok özlüyoruz”
“Ve bazı şahsiyetler vardır; onları dünyanın en güzel kelimeleriyle ifade etmeye çalışır ama eksik kaldığını görürsünüz. Bunlardan biri de ismi telaffuz edildiğinde dahi bana en güzel değerleri çağrıştıran dostum Orhan Doğan’dır. Onur, adalet, barış, hakkaniyet, adanmışlık, özveri, inanç, kararlılık gibi onlarca kavramla birlikte anarım onu hep.
"Kürt halkının şık kalplisi, Türkiye’nin barış adına büyük kaybı Orhan Doğan, uğruna ömrünü verdiği ‘barış’ ile birlikte adını kalplerimize de tarihe de yazarak gitti aramızdan. Acı ve haksızlık duygusunu birlikte yaşadım o gittiğinde. İşte o ‘hak’ olana ulaşılması için süren haklı kavganın ‘barış’ safındaki en büyük savunucularındandı. Ceketinin yakasından eksik etmediği çiçeği devralanlar onu soldurmayacaktır. 2021 yılında onun başucunda olamadık belki ama onun muhteşem kalbi bizim başucumuzda olacak hep! Çok özleyerek anıyorum…”
Tahmaz: Gözlerimiz onu arıyor
Çalışma arkadaşlarından Barış Vakfı Başkanı Hakan Tahmaz, Doğan’ın Türkiye’de barışın sağlanması için ömrü boyunca mücadele ettiğini vurguladı.
Şiddetin, kutuplaşmanın en üst seviyelere çıktığı her anda insanın gözünün Orhan Doğan’ı aradığını söyleyen Tahmaz şöyle devam etti:
“Orhan Doğan bir defa çok mütevazi, kararlı ve ısrarcı bir insandı. Kafasına taktığı hiçbir işten kolay kolay vazgeçmezdi. Herkesle konuşabilen bir insandı. Benim bildiğim kadarıyla Alparslan Türkeş’le televizyonlarda tartışan, yani gazetecilik sıfatıyla değil, muhataplık sıfatıyla tartışan ilk kişidir.
“Kolay bir mesele değil bu. Türkeş gibi bir insanla hem de medya önünde Kürt sorununu konuşmak kolay değildir. Sevgili Orhan her koşulda, her yerde ve herkesle barış konuşan, Kürt sorununun çözümü için çaba gösteren, cesaret gösteren ve bu empati kuran biridir.”
“Sevgili Orhan’la birçok anımız var. Örneğin Barış Meclisi’nin kuruluş aşamasında Ankara’da ‘Türkiye barışını arıyor’ adlı bir konferans yapacaktık. O konferansta 50’ye yakın konuşmacı vardı. Ankara Valiliği ve İl Emniyet Müdürlüğü o konferansta sadece bir kişiyi konuşturtmak istemiyordu. O da Orhan Doğan’dı. Heyet, valilik ve emniyete ısrar edince, konuşmasının dinlenmesine ve emniyet tarafından kayıt altına alınmasına karar verildi. O zaman bunu kabul etmemesini söyledim. O ise ‘Hayır ben çıkacağım. Her yerde söylediğim gibi fikirlerimi söyleyeceğim’ diye ısrar etti. Nitekim çıktı ve kürsüde savunduğu her şeyi konuştu. Bu benim için çok önemli eğitici bir tutum olmuştu.”
“Doğan’dan özür dilerim”
Doğan’ın en son Ağrı Doğubayazıt’ta yaptığı konuşmasındaki “Barışı getiremedik özür dileriz” ifadelerini hatırlatan Tahmaz, son olarak şöyle dedi:
“2017’de Doğan’ı mezarı başında andık. Bu anmada ben de kendisinden özür diledim. Ona verdiğimiz sözü tutamadığımız, bu ülkeye barışı getiremediğimiz ve önümüzdeki fırsatları değerlendiremediğimiz için… Barış Meclisi’nde ve ondan önce 2005’te birlikte başladığımız barış hayali, çözüm sürecinin bitirilmesiyle yarım kaldı.
"Bunun için özür diledim. Bugün çözüm sürecinin kıymeti daha da fazla anlaşıldı. Barış Türkiye’nin demokratikleşmesinin merkezinde yer alan bir şey. Herkes Kürt sorununu, silahların susması olarak lanse ediyor. Ama bu yanlış bir barış bakışıdır. Eşitlik, adalet, özgürlük ve Kürt sorununda barış isteyenlerin, Orhan Doğan’ın perspektiflerini ve onun çabasını ortaya koyması gerekir.”
Orhan Doğan kimdir?Avukat ve eski milletvekili. 25 Temmuz 1955 Mardin doğumlu. Mardin Kızıltepe'de Sivas'ta ve Gaziantep İslahiye'de okudu. Ankara Hukuk Fakültesi'nde öğrenimini devam ederken 1975'te açılan memurluk sınavını kazandı. 75 - 81 arasında Ankara Altındağ İlköğretim Müdürlüğü'nde muhasebe memuru olarak çalıştı. Murathan Mungan'ın babası İsmail Mungan'ın yanında avukatlık stajını yaptı. Staj bittikten sonra Cizre'ye dönüp avukatlık yapmaya başladı. İlk aldığı dava ise kaçakçılık davasıydı. Demokrasi Partisi'nden milletvekili olan Doğan, 10 yıl hapishanede kalmış, 9 Haziran 2004'te tahliye edilmişti. Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) desteklediği bağımsız adaylardan biri olarak Şırnak'tan aday olmuş, ancak Yüksek Seçim Kurulu (YSK) "seçilmeye engel mahkumiyetleri bulunduğu için aday olamayacaklarına" karar vermişti. 25 Haziran 2007'de Ağrı Doğubeyazıt'ta bir toplantıda halka hitap ederken kalp krizi geçirdi. Kalp rahatsızlığı nedeniyle kaldırıldığı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Araştırma Hastanesi'nde 29 Haziran 2007'de hayatını kaybetti |
(EMK)