Arjantin'de Ordu "asli" işlerine döndü
Siyaset analisti Enrique Zuleta Puciero AFP'ye verdiği bir mülakatta, "Arjantin ordusu kurumsal yaşamda hiçbir zaman bu kadar içerilmemişti ve ulusal yaşama müdahaleyi de hesap etmemektedir," diyor. Puciero, 11 Eylül 2001 saldırısından sonra Arjantinli yetkililerin, anti-terörist önlemler almayı ve bunun için iç savunma çerçevesinde askerlere çağrıda bulunmayı düşündüklerini, ancak bu fikrin askerler tarafından 'anayasal roller' olan Arjantin toprağını dışarıya karşı savunmayla yetineceklerini söyleyerek reddettiklerini" aktarıyor.
"Daha açık olunamaz. Askerler asla müdahale etmeyi önermediler ve kriz boyunca bu tutumlarına bağlı kaldılar," demekte Puciero. Ordu, hatta içindeki azınlık bir grup bile, geçtiğimiz 20 Aralık'ta başkan Fernando de la Rua'nın gidişiyle kışkırtılan kurumsal krizde hiçbir şekilde müdahaleye yeltenmedi. Bizzat Rua'nın , kendisi bu tür bir çağrıya yeltendiğinde de ordu bunu reddetti.
Peronizmin uzman tarihçisi Fermin Chavez'e göre, "Carlos Menem'in 1899'dan 1999'a kadar olan iktidarında, askerler tedricen memura dönüştüler. 5 Ocak 1995'te mecburi askerligin kaldırılmasıyla iktidarları zayıfladı". Chavez'e göre, "askeri yetkililer 1976 askeri darbesinden ders aldılar (şu son iki yıla kadar yararlandıkları cezalandırmaya karşı mahkeme dalgaları). Ancak ordunun itibar ve irtifa kaybı, 1982'de İngiltere'yle yapılan Malvineş. Savaşları'nda (Falkland savaşı) dış planda olduğu gibi iç planda da başarısızlığa uğrayan son askeri hükümet zamanında başladı.
Sosyolog Oscar Landi, "bu sessizliğin büyük miktarda orduyu da etkilemiş olan ekonomik güçlüklerin ürünü olduğunu" belirtmektedir. 2000'de Arjantin ordusunun bütçesi 3 milyon dolara ulaşmakta, bu da 1999'a göre yüzde 6,5'luk bir azalma demek. 2001'de bu bütçe düşmeye düzenli olarak devam etmiştir.
Askerlerin müdahale kapasiteleri konusunda, neden nizamiyeden çıkmadıkları sorusuna Madres de Plaza de Mayo başkanı Hebe de Bonafini basit ancak ağır bir yanıt veriyor: "O kadar prestij kaybettiler ki çıkamazlar. Hem ne diye çıksınlar? IMF'nin onlara ihtiyacı yok, nasıl, olsa istediğini götürüyor, istediğini getiriyor."
MERCOSUR ve sonrası
Mercosur, Mart 1991'de kurulan Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay'ı kapsayan ekonomik bir oluşumdur, 1995'ten itibaren Mercosur, üye dört ülkenin karşılıklı olarak ulusal iktisat politikalarım güvence altına alacakları bir gümrük birliği olarak şekillenmiştir. Bütün Latin Amerika kıtasının GSMH'nın yarısı olan 800 milyar dolarlık bir hacmi ve 200 milyondan fazla insanı kapsamaktadır.
Anlaşmaya göre, üye ülkeler ticaret, sanayi ve hizmet sektörünü uyumlulaştırmak ve kendi politikalarım eşgüdümlemek durumundadırlar. Bu noktaya varmak için, yatırım ve ticaret ilişkilerine konan engellerin kaldırılması ve yeniden düzenlenmesini gözetilmektedir
1996'da Şili ve Bolivya'yla imzalanan serbest ticaret anlaşmasıyla Mercosur, bu ülkelerle serbest ticaret bölgeleri oluşturmak için üsler oluşturdu. Arjantin yıllardan beri esas çekirdeğini Brezilya'yla birlikte oluşturduğu Mercosur projesine bağlanmış bulunmaktadır. Mercosur, bölge ekonomilerinin giderek entegrasyonuna yönelmektedir. Meksika'dan farklı olarak Mercosur, ABD'yle çok sıkı bir ticari ilişkiye girmemektedir. 1999'un basında ABD'ye ihracat hammaddelerde yüzde 8, yarı mamul maddelerde yüzde 10 ve sınai ürünlerde yüzde 15'ti
2002 Şubat ayında Buenos Aires'te toplanan Mercosur ülkeleri başkanları, nereye varacağı belli olmayan Arjantin'in içinde sürüklenmekte olduğu ekonomik, sosyal ve siyasal krizi görüşürken genel bir söylemin ötesine geçmediler.
Yoksullara IMF yardımı!
Brezilya Devlet Başkanı Cardoso şöyle dedi: "Yardım global olmalı. Yalnızca Latin Amerika'dan gelemez. Bizler yoksuluz." Türkçesi, eğer yardım isteniyorsa IMF'nin kapışma gidilmelidir öztürkçesi ABD'nin! Zaten bu toplantıdan önce ve sonra maliye bakanları Bush yönetiminin önünde el pençe divandılar. Böylece bölgesel işbirliği imkanlarını yok eden, ticaret, para, kurumsal biçimler, kültür, mali politikalar, vb. önce merkezde, ABD'de şekillenmeli, sonra uygulama yeri olan güneye yönelmeliydi.
Aslında Mercosur'un geleceği ile ALCA'nın (Acuerdo de libre comercio para America Latine) gelişimiyle giderek zorlaşmaktadır.
Latin Amerika Serbest Değişim Anlaşması ALCA'nın mali akışların özenle gözetim biçimleri ve yatırmalara dair en yüksek denetim ve yeni ticari nüfuz mekanizmalarıyla bölgedeki egemenliğim pekiştirmeye amaçlayan ABD için son aylarda çabuk bir şekilde hızlandırılmış stratejik bir projedir. Büyük gücün üç
konjonktürel ihtiyacı nedeniyle şu son aylarda ;bu plan hızlandırılmıştır.
* ABD'de ekonomik resesyonunun eli kulağındaki sonuçlarım yumuşatmak
* Avrupa emperyalizminin Latin Amerika'da ilerlemesine karşı durmak,
* Latin Amerika'daki bir dizi rejimin yıpranmasına karşı askeri ittifakları güçlendirmek.
ALCA yedi yıldır şekillenmekte, ancak 1998'e kadar gerçekleşmesinde sorunlar yaşamıştı. Bush'un başkanlığında bu girilişim yeni bir hamle kazandı ve geçtiğimiz Buenos Aires ve Quebec zirvelerinde 2003 yılım belirleyici duruma getirdi.
Birkaç yıldır, Latin Amerika'nın birçok ülkesini çok açık toplumsal talepler ve yüksek düzeydeki örgütlenmelerle kırsal ve kentsel bir halk ayaklanmaları tırmanışı sarsmakta. Bu hareketler, halkı taleplerin karşılanmasındaki beceriksizliklerinden ötürü meşruiyetlerini yitirmiş olan farklı siyasal sistemlerin erozyonunu hızlandırmakta. Var olan rejimlere karşı bu kuşkululuk, Peru'da kesintililik, Ekvator'da hükümetlerin dağılması ve geleneksel siyasal partilerin parçalanmasına (Venezuela ve Meksika) neden oldu.
ABD hükümeti için bu sarsıntılara karşı "istikrarı korumak" bir önceliktir. ALCA vasıtasıyla Kolombiya'da askeri müdahale imkanını güçlendirme, uyuşturucu trafiğiyle bağlantılı bölgesel yeniden silahlanmayı ve böylece Küba, Irak, Libya, Kuzey Kore gibi "şer" devletlerine karşı Latin Amerika ülkelerinin istenen yaptırımların uygulanması hedeflenmekte. Ayrıca ABD, Arjantin ve .Brezilya'nın bağımsız nükleer girişimlerini etkisiz hale getirmeyi istemektedir..
ALCA'yı destekleyenlerin çoğu Guatemala, El Salvador gibi Latin Amerika ülkeleri için bunun faydasını kanıtlamaktan uzak olmakla birlikte aynı zamanda dolarizasyondan yanadırlar. Ekvator'da bir mali çöküşün acil çözümü olarak bu öneri gerçekleşmişti. Bunu uzun süre uygulayan tek ülke olan Panama'nın yoksulluk ve işsizlikten kurtulduğunu söylemek oldukça zor. Şu son on yıl boyunca bu ülke IMF'nin.17 istikrar programına boyun eğmek durumunda kalmıştır.
Dolarizasyonun ALCA'nın ayrılmaz bir parçasını olduğunu söylemek zor, çünkü ABD hükümeti içinde bu konuda farklı tercihler söz konusu. Bunun için, şu ana kadar, paralarının üstünlüğünü belirten Latin Amerika ülkeleri banker krizleri karşısında son anda Federal Rezerv tarafından hiçbir borç angajmanına uğramadılar.
Tarım bu anlaşmanın anahtar sektörüdür, zira Latin Amerikalı küçük, köylülerin korunmasına ilişkin düzenlemeler kaldırılırken tarımsal sanayi işletmeleri kendilerindeki serbest rekabet imkanlarını sonuna kadar kullanıyorlar. ABD ticaret bakanı D. Evans, "97 milyar dolarlık tarıma sübvansiyonun ALCA tartışmalarının dışında olduğunu" belirtti (10 Nisan 2001, www.pagina.12'den aktarma).
Avrupa Birliği'nden farklı olarak ALCA türdeş bölgeler oluşturmamakta; geri ülkelerin hiçbiri anlaşmanın motor ekonomisine yaklaşamayacak. Kuzey'den Güney'e herhangi bir bütçe transferi öngörülmemekte ve Latin Amerika'nın herhangi bir ülkesin! ABD'den ayıran hayat seviyesindeki uçurum varlığı sürecek
Mercosur'un on yıllık hikayesi aynı zamanda bölgede emekçilerin yaşam koşullarında gerilemeleri de kaydetmektedir. Ortak çalışma düzenlemeleri ve ücretlilerin korunmasına ilişkin düzenlemeler yerine işsizlik ve iğreti, geçici çalışma gelişmiştir. Dolayısıyla, bu deneyim halkların gerçek bir entegrasyonun başka ilkelerden hareket etmesi gerektiğin! göstermektedir. Böyle bir entegrasyon, asgari ücret, işsizlik güvencesi ve sağlık ve eğitimin ücretsiz olması gibi temel taleplerin karşılanması temelinde yükselmelidir. Bu hedeflere ulaşmada politikaların eşgüdümü rekabet etmekten değil, dayanışmadan; sermayenin seyyalliğinden, hareketliğinden değil, istihdamın istikrara kavuşturulmasından; ticari etkinlikten değil, hayat düzeyinin yükseltilmesinden geçer.
1995 Meksika, 1998 Brezilya ve 20002001 Arjantin krizinin gösterildiği üzere, gelişmenin desteklenmesi için dış borcun oluşturduğu engel kaldırılmadan gerçek bir entegrasyon olamaz. Nihai olarak entegrasyon sosyalist bir dönüşüm perspektifiyle yürütülmelidir, çünkü kapitalizm bölgenin çevresel koşullarından kopmanın önüne aşılmaz engeller çıkarmaktadır. Latin Amerika'nın birliği eski rüyasıyla yeni mülkiyet biçimleri ve ekonominin kolektif yönetimi arasında bir bağ oluşturulmalıdır. Claudia Katz'ın söylediği gibi "Küreseleşme karşıtı gösterilerin yarattığı yeni siyasal ortamda bu öneriler kağıt üzerinde değil, emekçilerin, işsizlerin, yoksullaşan orta sınıfın gündelik eyleminde tartışılmaya başlanmıştır"...(NK)
* Yazı, Masis Kürkçigil'in "Ne seçim ne darbe Argentinazo" makalesinden derlenmiştir. (Bizim İçin Ağlama IMF- Everest Yayınları 2002)