Umman'dan, Türkçe'de bilinen bir türküsü bile olmayan memleketten mecazinin ötesinde gerçekten kavurucu sıcaklıkta bir hava estirmek gayreti benimkisi.
Aslında biraz da mukayese arzusu: Kendimi zorlamadan, ister istemez yaptığım karşılaştırmalar... Arap yarımadasındaki coğrafi adaletsizliğin özetiymiş gibi hissettim Umman'da yaşadıklarımı.
Petrolün yaşama ne denli zenginlik verdiğini göstermenin bir ölçütü oldu benim için Umman'a yaptığımız seyahat.
Yemen'den hepi topu bir-iki ay sonra komşu köşede karşılaşılan manzarayı umumiyenin iki ülke halklarını ne denli farklı kıldığını, dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
Hafiletilmiş diktatorya
Umman monarşi ile yönetilen bir ülke. 1970 yılında iktidara gelen Sultan Kabus (inceltme işareti yok, a kalın okunuyor), son zamanlarda ülkede yetkilerini "danışma" düzeyinde de olsa kimi meclis ve bakanlıklarla paylaşarak, "demokratik bir maket" oluşturma yolunu seçti.
Ülke zenginliklerini bir miktar paylaşarak halkını mutlu etmeye, belki de sus payı vermeye çalışan Sultan Kabus Said el Said, toplam gelirinin yüzde 40'ını petrolün oluşturduğu topraklarda, diktatoryasını biraz hafifletmiş görünüyor.
Ancak yine de kadınların izi silik görünüyor başkentte. Her ne kadar turistik işletmelerde kadınlar modern giysileriyle çalışsa, Muskatlı Arap kadınlar şehirde araba kullansa da etrafta erkek hakimiyeti baskın görünüyor.
Bir çok Arap ülkesinde olduğu gibi burada da yaşam kadın varlığını yadsıyor sanki.
"Orta halli" Körfez ülkesi
Sultanlığın başkenti, deniz seviyesindeki Muskat. Ülkenin toplam nüfusu 3 milyon. Bu nüfusun yüzde 75'ini "İbadhi müslümanları", yüzde 30'unu ise Sünni, Şii ve Hindular oluşturuyor.
Kişi başına milli gelir 13 bin dolar. Aslına bakılırsa petrol zengini diğer körfez ülkeleri arasında "orta halli" sayılabilir.
Zira dış alım, dış satım gibi uluslararası ticaret kalemlerini geliştirmeyen Umman, sırtını tamamen petrole dayanmış vaziyette.
Bir çarpıcı rakam vereyim: 2004 yılında bu küçük ülke tek başına 7.6 milyar dolar petrol geliri elde etti.
Çöl sıcağında turizm
Muskat sokakları lüks arabadan geçilmiyor. Koyu İslam anlayışı kendini gösterse de, turizm gelirlerinden nemalanmak isteyen monarşi, giyim kuşam konusunda ipleri biraz gevşek tutuyor.
Umman Körfezi'nin hemen girişindeki bu ülkede turist sayısı batı komşusu Yemen'dekine oranla hayli yüksek.
Sahil boyu inşa edilen lüks oteller, çöl kumunun hakimiyetinde, göz alabildiğine uzayıp giden plajlar ve belki de daha da önemlisi turistlere hizmette kusur etmemek için aşırı çaba sarf eden Endonezyalı, Hintli, Madagaskarlı ve Bangladeşli turizm işçilerinin çabası burayı turistler için cazip kılıyor.
Ama yine de tamamen deniz ve çöl arasına sıkışan kente gelen turist sayısı fazla değil.
Plajlarda ağır İslami kurallar geçmiyor. Hem erkekler hem de kadınlar, bildiğimiz deniz kıyafetiyle güneşlenip yüzüyor.
Ancak otel odalarında birçok yerde "mayo, şort vb. giysilerle otel lobisine, restoran ve barlara girmemenizi rica ederiz. Şehirde de pantolon giyiniz" şeklinde uyarılar yer alıyor.
Özellikle de sıcak havayı sevenler için. Tam deniz seviyesinde, Arap yarımadasının en uç noktasındaki bu ülkeye kış gelmiyor.
En soğuk (!) aylar, Kasım ve Aralık. Sıcaklık yılın o günlerinde 28-30 dereceye geriliyor. Ocak ayından itibaren nemli çöl havası yüzünüzü yalayarak yakmaya devam ediyor.
Beni en çok ilgilendiren boyutu ise Umman'daki dalış turizmi. Bölgede dalış merkezlerine çok önem veriliyor.
Dalış merkezleri karayollarında kent isimlerinin yazılı olduğu levhalar büyüklüğünde kocaman tabelalarla gösteriliyor.
Tıpkı Yemen'de olduğu gibi Türkiye'den Muskat'a doğrudan uçuş yok. Ancak yakın zamanda başlatılması düşünülüyor. Turizme dair son söz: Umman ile ilgili istatistiklerde, petrolle kıyaslandığında turizm gelirleri önemsenmeyebilir.
Petrolün son 20 yılı
Bu kadar çarpıcı istatistik arasında Umman Sultanlığı'nın aklını başına getiren yeni bir gelişme oldu.
Yapılan çalışmalar burada petrol rezervlerinin tükenmesine sadece 20 yıl kaldığını gösteriyor; tıpkı Bahreyn'de, Katar'da ve Kuveyt'te olduğu gibi.
Bu nedenle Sultan Kabus, mümkün olduğu kadar diğer sektörlerdeki gelişimin kapılarını açmaya çalışıyor.
Hani, Birleşik Arap Emirlikleri'nin Abu Dhabi'sinde, Dubai'sinde olduğu gibi sanayi ve serbest ticaretin önü açılmak isteniyor.
Aksi halde okyanusun kapısında, dünyadaki gelişmeleri tükenmiş petrol kuyularının başında hüzünlü ve yenik bir ruh hali ile yaşama ihtimali var.
Var mı özelleştirilecek ülke?
Bu nedenle batıdan ve dahi Türkiye'den iş çevreleri bölgeye çağırılıyor. Yetkililer, serbest ticaret ve dış yatırımlar için memleketini özelleştirmek isteyen hükümetlerle temas sağlamak istiyor.
Arabistan'ın köşesinde şimdiye kadar paraya para demeyen Ummanlılar artık kuzeye, Akdeniz'e doğru açılmak, petrolün yarattığı sermaye birikimini kullanmak istiyor.
Bense, Yemen kadar büyük bir etki uyandırmadan arkamızı dönüp ayrıldığımız bu ülkeye uçaktan bakarken komşu ülkenin fukaralığının gölgesinde Umman petrolünün son yirmi yılını düşünüyorum. Ağzımda aynı türkü: Giden gelmiyor, acep nedendir? (MU/BA)