Çalışan Gazeteciler Günü'nde düzenlenen Konferansa yabancı konuk olarak katılan Uluslar arası Gazeteciler Federasyonu (FİJ) Genel Sekreteri Aidan White, 11 Eylül ve Irak Savaşından sonra uluslar arası medyanın Arap dünyasının değerlerini kavramadan yayın yaptığını, bu tek taraflı saldırgan yayıncılığa karşı "yeni diyalog yapıları" oluşturmak gerektiği, bu adımı atmak için Türkiye'nin çok uygun olduğunu açıkladı.
"Arman gazeteciliği" tartışma yarattı
Açış konuşmalarında İLAD Başkanı Hıfzı Topuz, bundan elli yıl önce hükümetin baskılarıyla karşılaşan Gazeteciler Sendikası'nın istenen tüm yasaları çıkarmayı başardığını ifade ederek, Türkiye ve dünyada gazeteye ilginin azaldığını söyledi ve bunun nedenleri üzerinde durdu.
TGC Başkanı Orhan Erinç ise, basını Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ne saygıyı yaygınlaştırmaya çağırdı.
Medyayı "hafızasız ve silik" olmakla eleştiren gazeteci Ragıp Duran, eskiden çay ve simitle anılan gazeteciliğin şimdi "villa-Laila-Plaza" üçlemesiyle anılır olduğunu söyledi.
Duran'ın "Ayşe Arman gazeteci ise Sabiha Sertel değil, Sabiha Sertel gazeteci ise Arman değil" sözlerine "Hürriyet" gazetesi yazı işleri müdürü Doğan Satmış, "Ayşe Arman popülerse Arman değil diğer gazeteciler düşünecek. Burada niye Basın Konseyi başkanı Oktay Ekşi yok? Niye bu kadar azız, diğer medyadan gazeteciler nerede?" diye tepki gösterdi.
Bayraktar: Yeni TCK cezayı üç kat artırdı
Konferansta Akademik sunum yapan Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Köksal Bayraktar, son 20 yılda Ceza hukuku alanında çalışmalar yapan Prof. Dr. Çetin Özek ve basın hukukuna emek verenlere teşekkür ettikten sonra, bu çabayı makaleleriyle Hukukçu Fikret İlkiz'in sürdürdüğünü söyledi.
Basına ilişkin düzenlemelerin hukuki açıdan kendi içerisinde karışıklığa yol açacağını savunan Bayraktar, 5187 Sayılı Basın Kanunu'nda basın özgürlüğü alanında önemli sınırlamalar taşıdığını, 1 Nisan 2005'te yürürlüğe girecek olan yeni Türk Ceza Kanunu'nda ise 266 maddesinden 29'unu iletişim özgürlüğünü doğrudan etkileyecek maddelerden oluştuğunu, sonuç olarak cezalandırma sisteminin üç kat arttığını vurguladı.
Önceki Basın Kanunu'na göre yayın beyannamesinin en büyük mülki amirliğine verildiğini hatırlatan Bayraktar, yeni yasada beyannamelerin Cumhuriyet Başsavcılıklarına verilmesini eleştirerek, "burada denetleme isteği ortaya çıkıyor" dedi.
Basın Kanunu'nun 15 ile 21. maddeleri arasında "zorunlu bilgileri göstermeme", "durdurulan yayına devam etme", "teslim yükümlülüğüne uymamak", "düzeltme ve cevap yayımlamamak", "yargıyı etkilemek", cinsel saldırı, cinayet ve intihara özendirmek" gibi suçların tanımlandığını ifade eden Prof. Bayraktar, "düzeltme ve cevap yayımlamamanın" cezasının 150 milyara kadar çıktığını bildirerek, "yasal engelin baskıcı ve bastırıcı engele doğru taşınabildiğini" savundu.
Basının önündeki engellere Terörle Mücadele Yasası ve Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu'nu da örnek olarak veren Bayraktar, Çıkar Amaçlı Suç Örgütleri ile Mücadele Yasası'na muhalefetten 30 kadar gazeteciye işlem yapıldığını belirtti.
Bayraktar, konuşmasını "Avrupa Birliği'ne uyum iddiasıyla yapılan yasalar, basın özgürlüğünü zedeleyici yönleriyle ön plana çıktı," sözleriyle tamamladı.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanı Dr. Bilal Kartal, geçmiş düzenlemelerin dışta ve içte düşman olduğu esasına göre yapıldığını hatırlatarak, "Oysa, uygarlık için basının görevi çok farklı olmalı. Siyaset üretmeden basının görevi büyüktür" diye konuştu.
Anayasa'nın 28. maddesinin ifade özgürlüğünü güvence altına aldığını ancak çeşitli kısıtlamalar da getirdiğini belirten Dr. Kartal, "Temel kısıtlamalar dışında diğer sübjektif değerler ya oradan kaldırılmalı ya da objektifliğe kavuşturulmalı," dedi.
Basın Kanunu'nun "Yargıyı Etkileme" başlıklı 19. maddesini değerlendiren Dr. Kartal, "Bu madde böyle çıkarılmamalıydı. Başka yasalarda bu düzenleme zaten vardı, buna gerek yoktu" diye tepki gösterdi.
İlkiz : Delillerin toplanması sorun olacak
Kartal'dan sonra söz alan TGC Hukuk Danışmanı Av. Fikret İlkiz ise, Ragıp Duran'ın geçmişte Abdullah Öcalan'ı Garibaldi'ye benzettiği için "PKK propagandası" iddiasıyla mahkum olduğu ve hapse girdiğini belirterek, "Ben mahkemeye Garibaldi'nin kim olduğunu anlatabilseydim dahi, Duran yine mahkum olacaktı" dedi.
"Mehmedin Kitabı" yazarı gazeteci Nadire Mater'e açılan "orduyu tahkir" davasını da değerlendiren Av. İlkiz, bilirkişi raporu lehte gelince Savcının esas hakkında mütalaasını sunarken "Ermeni soy kırımını neden yazmıyorsunuz da Güneydoğuda savaşa katılanlar hakkında kitap yazıyorsunuz?" şeklinde tepki gösterdiğini ifade etti.
PKK yöneticisi Şemdin Sakık ifadelerinin yayımlanıp ondan sonra da Devlet bizi kullandı" diyenleri eleştiren Av. İlkiz, "Kitabı kurtardık ama Mater'i kurtaramadık" diyerek gazetecinin basının hedefi olmaya devam ettiğini söyledi.
Mahkeme uygulamalarına örnek veren İlkiz, 2000 yılında F Tipi Cezaevleri ve ölüm Oruçları ile ilgili yayınlara yayın yasağı konulması ve bundan bir buçuk yıl sonra da "artık medya fazla rağbet etmiyor" gibi bir gerekçe ile yasağın kaldırılmasına; mahkeme uygulamalarına örnek verdi.
Ceza Muhakemeleri Kanunu'na da dikkat çeken İlkiz, "delillerin toplanması sırasında zor kullanma veya men etme yetkisi verilmesi, mahkemelerde görüntü almanın kalkması" nedeniyle gazetecilerin adli kollukla başının derde gireceğini konusunda uyardı.
Mater, Arman örneğine tepki gösterdi
Serbest Kürsü'de söz alan Prof. Dr. Nermin Abadan Unat, oto-sansüre dikkat çekerek, geçtiğimiz aylarda yaşamını yitiren gazeteci Müşerref Hekimoğlu'yu basın özgürlüğü ve kadın-erkek eşitliği alanında verdiği mücadele nedeniyle andı.
Bir öneri yapmak istediğini söyleyen Unat, "Hekimoğlu adına kadın gazeteciler için bir ödül konulsun" dedi.
Haber-Sen Genel Sekreteri Osman Köse ise, TRT'deki olayları gündeme taşımaya çalıştıklarını ifade ederek, basın özgürlüğüne aykırı uygulamaları, "halkın haber alma hakkına yönelik" uygulamalar olarak değerlendirilmesi, RTÜK ve TRT Yasası'nde bu hakka aykırı düzenlemelerin de ele alınmasını önerdi.
Unat'ın "kadın gazetecilere Hekimoğlu adına ödül konsun" önerisini destekleyen BİA2 Projesi Danışmanı gazeteci Nadire Mater, "Bu öneriyi bir erkek yapamazdı," diyerek öneriyi destekledi ve "medya-kadın".konusunun önemine değindi.
Kadın temsiliyetinin azlığına örnek olarak panelistlerin arasında hiç kadın olmamasını ama raportörün kadın olmasına dikkat çekti.
Gazeteciliğin sorunlarının isimler üzerinden örneklenmesine karşı çıkan Mater, bunun da kadınlar üzerinden ve "Ayşe Arman" örneği verilerek yapılmasını eleştirdi.
Medyanın önündeki engellerin sıralamasına "erkekler"in de konması gerektiğine savunan Mater panelde olduğu gibi, ödüllerde, jürilerde kadınlar akla gelmediğine dikkat çekerek mesela Simavi ödüllerinde bugüne kadar sadece yüzde 18'ini kadınların aldığını söyledi.
"Star" gazetesi eski yazarı Emre Aygen de, Star Grubu'nda 300'den fazla gazetecinin tazminatsız işten çıkarıldığını, seslerini 21 Aralık'ta Ankara'da bir basın toplantısında duyurduklarını, konunun CHP milletvekili Emin Koç ve AKP milletvekili Emin Şirin'in meclis gündemine taşıdığı ancak hükümetin konuyu saptırdığını ifade etti. Aygen, durumu FİJ Genel Sekreterine de bir mektupla aktardıklarını ekledi.
White: Arap-batı diyalogu Türkiye'de başlamalı
Son yıllarda El Cezire, El Arabiye ve Abu Dabi Televizyonlarının başka medyada yer bulmayan Arap kamuoyunun sesini duyurduğunu savunan White, ABD'nin bu yayınları dikkate almak yerine 100 milyon dolar harcayarak bunlara alternatif bir uydu kurduğunu söyledi.
Batı ve ABD medyasının demokrasi ve gazeteciliğin geleceğine zarar verdiğini savunan White, Arap medyasının da intihar eylemlerini kutsama veya gençleri şiddete özendirme biçimindeki yayını dolayısıyla eleştirilmesi gerektiğini ifade etti.
Ortadoğu ve Arap dünyasının Batı ve ABD medyasında daha iyi tartışılması, Arap medyası ile de paylaşılması amacıyla gerekli diyalogun Türkiye'de başlatılabileceğine inandığını söyleyen FİJ Genel Sekreteri, konunun İspanya'da düzenlenecek olan "Medya ve Terörizm" başlıklı Forumu'nda ele alınacağını belirtti.
Konferansta, "Medya Siyaset İlişkisi ve Medyanın Mülkiyet Yapısı", "Medya Çalışanlarının Sorunları" ve "Medya Sektöründeki Eğitim ve İstihdam Politikaları" başlıklı konuların işlenmesiyle sürecek. Her oturum için hazırlanacak olan raporlar, tek metin halinde sonuç bildirgesine dönüştürülerek kamuoyuna açıklanacak. (EÖ/BA)