Birden annem, anneanneme, "Anne bak leylek!" dedi. Anneannem, "Ben kızanmıyım*, hiç mi leylek görmedim, neden bana gösteriyorsun?" diye kızdı.
Anneannemin kızgınlığına anlam veremedik ama hepimiz baktık leyleğe. Leylek bir elektrik direğinin üstüne yaptığı yuvasında oturuyordu. Annem, "Keşke havada görseydik, bu sene çok gezerdik," diye mırıldandı; anneannemin kızmasına bozulduğu belli oluyordu.
Yol boyunca anneannemin neden o kadar çok kızdığını düşündüm. Çocukluğumuzda gittiğimiz evlerinin bacasında bir leylek yuvası vardı. Her bahar gelirdi leylekler, yaz boyunca o bacada çoğalırlar, biz de yavrularını beslemelerini, sonbahar gelince gitme hazırlıklarını izlerdik.
Hayatı çatısında leyleklerle geçmiş olan anneanneme annemin leylek göstermesi ilginçti tabii. Anneannemin tepkisini yazlıkta geçirdiğimiz bir hafta sonunda anladım.
Annem anneanneme çocuk muamelesi yapıyordu.
Sık sık, "Dikkat et düşersin anne!" diye uyarıyor, yemeğini bitirmesi gerektiğini söylüyordu.
Anneannem her seferinde, "Ben kızan değilim karışma bana," dese de dinletemiyor, annem uyarılarını sürdürüyordu.
Annemin, "Dikkat et düşersin!" türü uyarılarından ben de nasibimi alıyordum.
Dikkat ettim, annem herkese bir takım uyarılarda bulunuyordu ama anneannem ve bana özel/ortak uyarıları vardı: "Dikkat et düşersin!"
Anneanneme ve bana hiç bir iş yaptırılmıyor, biz sadece hazır yiyorduk. Annemle başa çıkamayacağımı bildiğim için ben hiç yeltenmiyordum iş yapmaya, ama anneannem duramıyordu. Eline süpürgeyi alıp bahçeyi süpürmeye başlıyor, annem onu gördüğünde kıyameti koparıyordu. Anneannem de küsüp oturuyordu.
Annem anneannemin olmadığı ortamlarda onun çocuklaştığını söylüyordu. Herkesin katıldığı birşeydi bu ve herkes çevresindeki yaşlıların "çocuklaştığından" şikayet ediyordu.
"Çocuklaşmak" neydi? Yaşlıların hayatı boyunca yaptığı işleri yapmaya devam etmek istemesiydi.
Kimse, "Bırakalım yapsınlar istediklerini," demiyor, onları engellemenin yollarını arıyorlardı.
Kimi eline biraz ip ve şiş verip çorap ördürüyor, kimi bunu da yapmıyordu, "Şişleri biyerlerine batırır!" diye.
Kimisi de, "Yaşlı anasını çalıştırıyor dedirtmem ben!" diye itiraz ediyordu, yaşlıların oyalanması için onlara ufak tefek işler verilmesi gerektiğini düşünenlere...
Yaşlı annelerinin ne istediklerinin bir önemi yoktu oradaki kadınlar için. Ne hissettiklerinin de...
Kafama takılanlardan biri de, çocuklar neden sevilesi varlıklar oldukları halde, yaşlılar sadece "saygı" hak ediyorlardı da sevilmeyi hak etmiyorlardı?
Sonra anneannemle başbaşa kaldık o evde.
Ben her işi anneanneme yaptırdım. Bahçeyi süpürmekten, çiçekleri sulamaya, bulaşıkları yıkatmaktan, sebzeleri ayıklatmaya...
Anneannem günlerdir olmadığı kadar mutluydu. Çünkü işe yarıyordu!
Yaşlı ve sakatların yaşadığı ortak duygulardan birinin bu olduğunu anlayalı epey oluyor.
Kapitalizmde işe yarayan insanlara yer var; sol kültürde, "üretken" insanlara.
Bu nedenle hem sağın, hem solun ayrımcılık yaptığı insanlar olarak yaşıyoruz.
Costa Gavras'ın Amen filminde, Nazilerin sakat çocukları "verimsiz insanlar" diye sınıflandırıp yok etmelerini izlerken hatırladım tüm bunları.
Anneannem mutluydu işe yaradığı için ve benden üstün olmanın tadını çıkardı. Zaman zaman bir iş yapmaya yeltendiğimde, tıpkı annemin onu uyardığı gibi o da beni uyarıyordu.
Sakatlar için yapılacak her tür düzenlemenin, aslında herkesin hayatını kolaylaştıracağını, çünkü herkesin yaşlanacağını söyler dururum. Tersi de doğru tabii, bugün sakatların hayatını zorlaştıran şeyler bir gün herkesin hayatını zorlaştıracak.
Bu anneler gününde yaşlı sakat ya da hasta annesine sırf adet olduğu üzere hediye almak yerine onun ne istediğini anlamaya çalışsa insanlar, mesela cam silmek belki pahalı bir eşarptan daha çok mutlu edebilir bir anneyi...
Ya da pahalı bir lokantaya yemeğe götürülmektense, yıllardır yemek yapılmasına izin verilmeyen bir anne çocuklarına yemek yaparak daha mutlu olabilir.
Ya da parasızlıktan alamadığı kitabı hediye etmek, bir demet çiçekten daha çok mutlu edebilir bir anneyi. (Bu ben oluyorum, umarım oğlum okur bu yazıyı!)
*Kızan: Trakya'da çocuklara hitap şekli.