Posta gazetesi yazarı Mehmet Ali Birand da Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal de, Kürt Sorunu'nun tam olarak çözülemeyeceğinden ama sorunu değerlendirmede Ankara'nın ezberini bozduğunda hemfikir.
Birand, son yıllarda yaşanan gelişmelerle birlikte Ankara'nın beklemeyi tercih ettiğini söylerken Cemal, aydınların siyaset üretme rollerine vurgu yaptı.
20 yıldır avukatlık yapan Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu ise, Kürt Sorunu ile toplum arasında bir kırılma bulunduğunu ifade ederek, karamsar olduğunu belirtti.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Sosyoloji Bölümü'nden Doç. Dr. Mesut Yeğen ise, "Demokratik Toplum Partisi (DTP) ile çözülecek olanı dışında başka bir çözüm yolu görmüyorum" dedi.
Yeğen: Asimilasyon dışında çare aranmalı
Yurttaşlık politikaları açısından sorunu değerlendiren Mesut Yeğen, Cumhuriyetin Kürtleri sürekli "müstakbel Türkler" olarak gördüğü için Kürt Sorunu'nu da asimilasyonist ve ayrımcı yurttaşlık politikalarıyla çözmeye alıştığını ifade etti.
Bu politikanın Cumhuriyet rejimiyle başlamadığını, Osmanlı dönemine dayandığını söyleyen Yeğen, imkansızlıklarla aksayan bu politikaların, Soyadı Kanunu, Yerler adlarına ilişkin kanun, Yatılı Bölge Okulları'na dair uygulamalar ve dil yasağı ile kısmen başarılı olduğunu açıkladı.
"Bugün Kürtlere yönelik 'müstakbel Türkler' tezi zayıflıyor" diyen Yeğen, 1960'larda başlayan son Kürt isyanının hala sürdüğünü, buna karşılık devletin de sinirlerinin bozulabileceğini ve ayrımcı yurttaşlık politikalarını yeniden öne çıkarabileceğini söyledi.
Devletin homojen yurttaşlığa dair başarısızlığını gördüğünü düşünen Yeğen, Avrupa Birliği politikaları ve Irak'ta özerk Kürt yönetimin etkisiyle de Türkiye'deki Kürtlere de güven geldiğini, şimdi asıl sorunun asimilasyon dışında bir arada yaşama olanakların araştırılması olduğunu kaydetti.
Tanrıkulu: Onurlu şekilde silah bırakma olanağı verilsin
Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu, Kürt Sorunu ile toplumun önemli bir bölümü arasında bir kırılma gördüğünü ifade ettikten sonra karamsar olduğunu söyledi.
Diyarbakır'da yıllardır çocuklarını Olağanüstü Hal (OHAL) Bölge Valileri'nin isimlerini taşıyan okullarda okuttuklarını belirterek, bu durum gençlerde travmatik bir etki yarattığını belirtti.
Bir başka örnek veren Tanrıkulu, özel bir şirkete iş başvurusu yapan Boğaziçi Üniversitesi mezunu Tolga ile Rojda arasında Rojda'nın işe alınma şansını sordu.
AB sürecinde 300 yasal düzenleme dışında Diyarbakır'da önemli bir değişiklik görmediğini kaydeden Tanrıkulu, Kürt Sorunu açısından sürecin daha ciddi bir aşamaya gelebileceği uyarısında bulundu.
Pişmanlık Yasası'nın istenen sonucu vermediğini bildiren Tanrıkulu, siyasi af olmadan, Kürt silahlı hareketinin demokratikleşmesinin mümkün olmadığını, onurlu şekilde silah bırakma olanaklarının verilmesine ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
Elçi: Kürtler, demokratik değerlere sarılmalı
Eski bakan ve milletvekili Şerafettin Elçi de, Soğuk Savaş döneminden sonra insan haklarının ülkelerin kendi iç meseleleri olmaktan çıktığını ifade ederek, "Devletin dış Türklerin durumunu ele alırken Kürtlerde de ulusal bilinç gelişti. Ancak Kürtlere yönelik iflas eden politika dışında yeni bir politika ortaya koyulmadı" dedi.
"Türk aydınlarının namuslu tutumu, Kürt haklarının eşiğinde bitmemeli" diyen Elçi, Kürtlere dönük olarak da, "Kürtlere düşen görev, çağımızın yeni demokratik değerlerini siyasi hareketlerinin ana fikri haline getirmektir. Açık açık fikirlerimizi dile getirmeliyiz. Beraber yaşama şansımız hala çok yüksek, eşit iki millet düzeyinde" diye konuştu.
Birand: Ankara yeni sürece hazır değil
Mehmet Ali Birand ise, "Kısa vadede Kürt Sorunu çözülemez çünkü devlet politikasında Kürt korkusu var" dedi.
Devlet kurumları arasında tam bir koordinasyonsuzluk bulunduğunu ve bu nedenle de politika üretilemediğini savunan Birand, Ankara'daki kafa karışıklığının medyada da kendini gösterdiğini kaydetti.
Birand, Öcalan'ın tutukluluğu ile başlayan, AB sürecinin baskıları ile süren ve son olarak ABD'yi arkalarına alan Irak'taki Kürtlerin etkinliğinin Ankara'yı ürküttüğünü, Kürtlerden gelen farklı seslerin de etkisiyle "Bekleyelim, daha iyi" dendiğini söyledi.
2007'deki seçimlerin havasına girilmeye başlandığını ifade eden Birand, "Kürt Sorunu kesinlikle çözülemez ama birlikte yaşanabilir hale gelebilir. Bu sorun AB perspektifi dışında da çözülemez" diye konuştu.
Cemal: PKK silah bıraksın, devlet de çare bulsun
Hasan Cemal de, "Kürt Sorunu çözülemez" tezine katıldığını ifade etti. Cemal sadece devlet kurumlarının değil, Türk ve Kürt ile PKK'nin da kendi ezberi olduğunu belirterek, çözüm için, PKK'nin silahlarını gömmek zorunda olduğunu, buna karşılık hükümetin de hapisteki ve dağdaki PKK'liler için politika geliştirmek zorunda olduğunu söyledi.
"Kuliste PKK eleştiriliyor ama bu eleştiriler kürsüye getirilmiyor" diyen Cemal, devletin inkar politikalarını bildiklerini, Ankara'da ezberin bozulmaya başladığını ancak aydınların da siyasete katkı yapma görevlerinin bulunduğunu ifade etti.
Altan: Diyabetli çocuklar da ilgili görürse mesele çözülür
Son konuşmacı olarak söz alan Mehmet Altan ise, dünyada gitgide insanları kimin değil, onların nasıl yönetildiklerinin önemli hale geldiğini söyleyerek, "Diyabetli çocukların insülin meselesine de bu kadar ilgi gösterirsek Kürt Sorunu da hallolur" dedi. (EÖ/KÖ)