Şanslıydık, bahardan kalma bir gün vardı Karanfil Sokak'ta.
Dansçılar Bir Milyar Başkaldırıyor tişörtleriyle kendilerini belli ediyordu. Etraflarıysa kadınlarla çevriliydi rengarek.
Birlikte sokakta olmanın, sokakta dans edebilmenin kadınlardan taşıp ete kemiğe bürünen heyecanı alandaki erkeklerin varlığını görünmez kılıyordu bence. Önümüzde dizi dizi dizilmiş -adı üstünde- kameramanlar dışında her yer kadındı sanki.
Dans öncesi Bandista'nin Olur/Olmaz şarkısı çalındı, söylendi bol bol.
Aslında bu başlangıç benim için V-Day (victory, vagina, valentine -zafer, vajina, sevgili) üçlemesinin üçüncüsüne duyduğum soğukluğun ilk kırılma noktası oldu. Oradaki hiçbir kadının tek gün dans ederek şiddetin son bulacağına inandığını düşünmüyorum ya da parmaklarını V şeklinde tutarak "peace (barış)" der gibi elleriyle küçük kalpler yaparak "sevgi" sözcüğünün sihrine bel bağladıklarını...
Birçoğumuzun yapmaya yanaşmadığını pratiğe dökenler vardı ki feminist dokunuşun izi heryerdeydi. Dansın fonunu oluşturan dövizlerde: "katliamcı yatağımızda", "öldüren sevgi istemiyoruz", "çocuk fabrikası degiliz", "asıl suçlu iki yüzlü ahlakınız" cümleleri okunuyordu.
Aylin Nazlıkaya da oradaydı. Hani Bülent Arınç'ı vajina kelimesini telafuz ederek büyük utanca sürükleyen milletvekili. Bu sefer hep birlikte ses verdik vajinaya.
Sokak ve eylem özgürleştirir
Sıkıntıları yok muydu bu biraraya gelişin, vardı elbet. Mikrofonlu kadın arkadaş belki de coşkusundan olacak ara sıra özgür olduğumuzu haykırdı. Yine de bu sanrıdan bir gerçek de çıkmıyor değildi: Sokak ve eylem özgürleştirir!
Kameramanlara bizden biraz daha fazla önem verilmesi ise can sıkıcıysa da anlaşılırdı. Sonuçta koca bir anaakım duvarı uzanıyor bizimle sokakta yanımızda olmayan kadınlar arasında. Ha bir de meşhur gum gum şarkısının bile çalınmasına rağmen şöyle halaya duracak bir şeylerin duyulmaması ateşimize bir miktar yağmur etkisi yaptı.
Yine de keşke dedik, keşke o provalara katılan ya da işyerinden öğle arasında kaçıp gelen kadınların coşkusunun yarısına sahip çıkabilseydik de, başka türlü sallayabilseydik sokakları. Erkeklerin öldüren sevgisini, aile kurumunun karanlık kuyusunu ayaklarımızın altına alıp, üstünde tepinebilseydik. Belki daha çok kadını 8 Mart'a taşıyabilirdik.
Ama neden olmasın(dı)? (İD/ÇT)