Adalı'nın Nakşilere verdiği seminer ile ilgili bilgiler, Seha Neşriyat'ın Kasım 1994'te bastığı "Sosyal Çalışmalarda Organizasyon ve Başarı" adlı kitabın "İbadet bir sanattır" bölümünde yer alıyor.
Prof.Adalı, semineri verdiği tarihten yaklaşık bir buçuk yıl önce Anayasa Mahkemesi'ne yüksek öğrenim kadrosundan asıl üye olarak seçilmişti.
#Ergonomi semineri
Prof. Adalı'nın verdiği seminerin konusu "ergonomi" idi. Dinleyiciler ise, şeyhleri Prof. Mahmut Esat Coşan'ın önderliğinde Kızılcahamam'da Çam Otel'de 5-7 Temmuz 1994 tarihleri arasında aileleriyle birlikte kamp yapan İskender Paşa Dergahı'nın müritleri.
Kamp, tarikatın ülke çapındaki ileri gelenleriyle şirket, vakıf ve derneklerinin yöneticilerine hizmet içi eğitim vermek için düzenlenmişti. Çevreden etkilenmemek için de hafta sonu değil, hafta içi seçilmişti.
Adalı Nakşibendileri etkiledi
Prof. Adalı'nın konuşması, başta şeyh Coşan olmak üzere, Nakşibendileri çok etkiledi. Nitekim Prof. Coşan, konuşmayı yaptığı gün, kendisiyle röportaj gerçekleştiren yerel Kızılcahamam TV' muhabirinin bir sorusunu yanıtlarken Prof. Adalı'ya şu şekilde atıfta bulundu:
"Gündüz Prof. Sacid Bey bir misal verdi: Birisi elini yıkıyor. Yanında bir başka şahıs var, yaşlı... Bu elini yıkadığı sırada, şu taraftan kurulama kağıdından bir tanesini almış, buna vermiş. Bu küçük bir jest gibi görünüyor ama, ötekisi, eski Diyanet İşleri Başkanı. Yaşlı sakallı bir insan. Bu da genç. Ona oradan bir kağıt koparıyor, elini kurulasın diye veriyor. Bu jest onu mest etmiş, memnun etmiş. 'Ben böyle bir güzel, kibar davranış başka bir yerde görmedim' demiş. Yani yaşlı bir insan, genç bir kimseye ikramda bulunuyor."
Kitaptan Adalı alıntıları
Otelin çevresinde yürüyüşler yapan, havuzundan ve şifalı suyundan yararlanan ve akşam namazlarını seccadeleri ve halıları serip açık havada kılan Nakşibendilere kampın kapanışında şeyhleri Prof. Coşan uzun bir konuşma yaptı. Bu konuşma, Coşan'ın diğer yazı ve konuşmalarıyla birlikte, cemaate bağlı Seha Neşriyat'ın Kasım 1994'te bastığı "Sosyal Çalışmalarda Organizasyon ve Başarı" adlı kitapta "İbadet bir sanattır" başlığıyla yayınlandı.
Dr. Metin Erkaya tarafından derlenen kitapta yer alan konuşmasında Nakşi şeyhi sık sık Prof. Adalı'nın seminerinden ne kadar etkilenmiş olduğunu şöyle belirtti:
Ergonomi tarifi
"Dün ben ergonomiyi dinlerken Sacid (Adalı) Bey'den, hep onu düşündüm. Yani 'Ergonomiyi nasıl tarif edersin' deseler bana, ben o anladığımla derim ki 'İş hayatında karşılaşılan problemler üzerinde kafa çalıştırıp çözüm sanatı, çözme mesleği.' İşin aslı o."
İcad meselesi
"Sacid (Adalı) Bey burada dün dört defa, beş defa söyledi: Bir şeyi bizim kendimizin icat etmesi. İyi güzel, bir şeyi biz kendimiz icad edelim ama, kendimiz icad etmek için bunun şartlarının olması lazım. Onu gerektiren şartların, onu meydana çıkartan şartların olması lazım. O olmadığı zaman tabii kimse uğraşmaz."
Adalı'nın güzel sözü
"Sacid (Adalı) Bey'in güzel bir sözü vardı dün; hoşuma gitti yazdım: 'Eserine uzun ömür dileyenler, ona büyük emek vermek zorundadırlar' diyor. Yani sen ortaya koyduğun eserin beğenilmesini istiyorsan, emek sarfedeceksin! Dergin satılsın istiyorsan, dergine emek sarfedeceksin; uğraşacaksın, didineceksin, güzel malzeme bulacaksın. Adam bir dergiyi eline alacak ve diyecek ki 'Yahu bu hazine imiş. Neler bulmuşlar bak sen, ben bunlardan haberdar değildim. Aman şu dergiden bana her ay gönder' diyecek."
"Adalı gibi düşünüyorum"
"Evet ben de Sacid (Adalı) Bey gibi düşünüyorum, hepinizin mucid, icatçı olmasını istiyorum. Yani meslekteki bir problemi, ortada beliren bir müşkülü tespit edeceksiniz; o müşkülü çözmek için araştıracaksınız, bir eser koyacaksınız ortaya."
Müritlere tavsiye
Aynı konuşmada Coşan'ın müritlerine şöyle seslenmesi de dikkat çekiciydi: "Bana gelip soruyorlar:
- Hocam ben filanca yeri bitirdim, ne yapayım?
- Mümkünse asistan ol.
- Neden?
- Asistan olmak, ilim yoluna ayak basmak demektir. Onun arkasından doçentlik gelir, onun arkasından profesörlük gelir. Doçent ve profesör olan adam biraz şarkı-garbı öğrenmiş olur, seyahatler etmiş olur. Mesleğinde ötekilerden ileri olur. Aranan insan olur, istenen insan olur. Kendisine danışılan insan olur.
Onun için hepinize böyle diyoruz."
Prof. Sacit Adalı kimdir?
1945 Isparta doğumlu. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) mezunu. 1967'de doktora için Fransa'ya gitti. Dört yıl sonra yönetim bilimleri dalında doktorasını tamamladı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın çeşitli kademelerinde görev yaptı. 30 Aralık 1976'da doçent, 23 Temmuz 1983'de de "katılmalı yönetim" konulu profesörlük tezini verdi. Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde öğretim üyeliği yaptı. 6 kitabı ve 120'nin üzerinde makalesi bulunan Adalı, Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) görev yaptıktan sonra, 9 Mart 1993'de YÖK kadrosundan Anayasa Mahkemesi'ne asil üye seçildi.
Prof. Esat Coşan kimdir?
Prof. Mahmut Esat Coşan, Türkiye'nin en önde gelen tarikatlarından Nakşibendiliğin İskender Paşa dergâhının şeyhi. 1938 Çanakkale doğumlu olan Coşan, aynı dergahın ünlü şeyhi Mehmet Zahid Kotku'nun kızı ile evlendi. Kotku'nun 13 Kasım 1980'de ölümü üzerine dergahın başına geçti. Tarikat işlerine daha iyi vakit ayırabilmek için Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'ndeki öğretim üyeliği görevinden kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.
Coşan, 1983'de aylık "İslam" dergisini çıkartarak İslami kesimde bir çığır açtı. Ardından yayın hayatına atılan "Kadın ve Aile", "İlim ve Sanat", "Gülçocuk", "Panzehir" gibi dergiler sayesinde, cemaati önemli bir prestij kazandı. Milli Nizam Partisi ve Milli Selamet Partisi'ni kuran dergâhın şeyhi olan Coşan, 1990 yılında "Tekkemizin dervişiydi. Mevki ve makam bakımından altımızda bir insandı" dediği RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan'dan her türlü desteğini çekti.
Ülke içinde ve dışında binlerce müridi olan, çok sayıda dernek, vakıf, medya kuruluşu ile sağlık, turizm gibi sektörlerde faaliyet gösteren şirkete sahip olan cemaat, bu tarihten itibaren krize girdi.
Cemaat ve Coşan'ın etkisi, RP ve Erbakan'ın çıkışına paralel olarak düşüşe geçti. "Sağduyu" adlı günlük gazete girişiminin başarısız olması, cemaati olumsuz olarak etkiledi. Prof. Coşan 28 Şubat 1997'de başlayan süreçle birlikte bir nevi gönüllü sürgüne çıktı. "Kotku Federasyonu"nun yurtdışı çalışmalarına ağırlık verdiği ve genellikle Avustralya'da yaşadığı söyleniyor.
Hafize Özal'ın özel izinle Süleymaniye Camii bahçesine, Mehmet Zahit Kotku'nun yanına gömüldüğü biliniyor. Zaten Turgut ve Korkut Özal da bu cemaatten. Ayrıca RP eski Ankara Milletvekili Hasan Hüseyin Ceylan da bir zamanlar Prof. Coşan'ın en yakın müritlerinden biriydi, 1990 olayından sonra tercihini Erbakan'dan yana yaptı.