* Fotoğraf: Elif Öztürk - İstanbul / AA
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın düzenlediği, İstanbul, Sirkeci Garı'ndaki “Şehit Diplomatlar Sergisi”nde yaptığı konuşmada, Kobanî davasında yargılanan siyasetçilerle ilgili konuştu.
Davanın ilk duruşması, bugün Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görülüyor. İddianamede 27'si tutuklu, 6'sı hakkında adli kontrol kararı, 75'i hakkında da yakalama kararı bulunan 108 kişi için 38'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
Altun, şunları söyledi:
“Türkiye'yi kendilerince istedikleri yola çekmek için terörden yaptırıma kadar türlü tehditlere başvuranlar başarıya ulaşamadı, ulaşamayacak Allah'ın izniyle. Terör örgütü PKK’nın emri ve siyasi uzantılarının çağrısı sonucunda, özellikle sivil insanlara yönelik kanlı katliamlara sahne olan 6-8 Ekim olayları da yine böylesine bir girişimdir.
“Uluslararası boyutları olan, PKK ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin çıkarına hizmet eden bu cinayetlerin failleri bugün hakim karşısına çıkıyor. Yani bugün katiller için hesap vaktidir.
“Bizim hamdolsun adalete olan inancımız tamdır. Türkiye'yi bölmek, parçalamak ve dahası içeriden hançerlemek isteyen tüm odaklara karşı devletimiz ve milletimiz her daim ayaktadır. Terör örgütleriyle, küresel güç odaklarıyla ve darbeci zihniyetlerle mücadeleden bir an olsun geri durmayacağız.
“Bu vesileyle Yasin Börü'yü ve bugüne kadar terör örgütlerinin saldırılarında hayatını kaybeden tüm şehitlerimizi ve vatandaşlarımızı da rahmetle yad ediyoruz. Terör örgütlerine ve onların destekçilerine küçük siyasi hesaplar uğruna sessiz kalanlar, demokrasi ve insan hakları değerlerine de ihanet ettiklerini bilmeliler.”
TIKLAYIN - HDP: Kobanî protestolarında aslında ne oldu?
TIKLAYIN - Demirtaş neyle suçlandı, gerçekler neydi?
Protestolarda ne olmuştu?
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) “6 - 8 Ekim Kobanî protestoları” olarak bilinen, 2014 yılında yaşananlara hazırladığı “Aslında ne oldu? Yalanlar ve gerçekler” başlıklı 28 sayfalık kitapçıkta, protestoların barışçıl başladığı ardından gelen şiddet olaylarında hükümetin tutumunun etkili olduğu ifade edildi.
Kobanî davasının iddianamesinin de “AİHM Aralık 2020 Selahattin Demirtaş kararında da görüldüğü gibi, hukuki değil siyasi nedenlerle hazırlandığı, iktidarın siyasi hedefinin, yargı eliyle HDP’yi, seçilmişlerini ve yönetici kadrolarını demokratik siyasetten tasfiye etmek olduğu” belirtildi.
Kitapçıkta, protestoların şiddete nasıl evrildiği şöyle özetlendi:
“IŞİD’in Kobanî’ye saldırılarına karşı Eylül ayında başlayıp Ekim ayının ilk haftasına kadar Türkiye’nin birçok kentinde yaşanan dayanışma ve destek gösterilerinde herhangi bir ölüm ve yaralanma olayı gerçekleşmedi.
“7 Ekim’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Antep’te yaptığı miting sırasında müjde verir gibi “Kobanî düştü düşecek” sözlerinden sonra, Muş Varto’da polisin protestocuları otomatik silahlarla taraması neticesinde 25 yaşındaki Hakan Buksur katledildi.
“Gösterilerde devlet şiddetinin yaygın olarak kullanılması sonucunda çok sayıda kişinin yaşamını yitirmesi ve kamu/özel bina ve işyerlerine yönelik saldırıların artması nedeni ile başta HDP olmak üzere, STK’lar ortamın sakinleşmesini sağlamak, gerilimi durdurmak amacıyla, çağrılar yaptı.
“O dönem hem Kobanî’de yaşananlara karşı iktidarın izlediği tutum hem de IŞİD saldırılarına gösterilen tepkilere yönelik kamu görevlilerinin tutumu, 6 - 8 Ekim’de yaşananlardan iktidarın sorumlu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.” (AS)