Sosyal Demokrat (SPD) ve Yeşiller/Birlik 90 koalisyon hükümeti, 1998 yılında iktidara gelir gelmez, ilk yapacakları işlerden birisinin, göçmenler yasasını çıkartmak olduğunu söylemişti. Amaç, artık giderek göçmen ülke statüsüne dönüşen Almanya'nın böylesi bir yasayla modernleştirilmesiydi.
Göçmen ülkesi Almanya
Bu yasanın neleri kapsayacağını ortaya koyabilmek amacıyla, aralarında toplumbilimcilerin, hukukçuların ve bazı göçmenlerin bulunduğu bir komisyon kuruldu. Komisyonun ortaya çıkarttığı sonuçlara göre, Almanya artık bir göçmen ülkesi konumunda olduğundan, acilen bir yasal düzenleme gerekiyordu.
Komisyonun önerileri doğrultusunda çıkartılması beklenen bu yasa, hükümet tarafından hazırlanan "Göçmenliğin sınırlama ve denetleme yasası" adındaki taslakta, göçmenlerin geleceği hakkında bazı olumlu sayılabilecek maddeler, parlamentoda partiler arası görüşmeler sonucunda giderek güdükleştirildi.
Bavyera eyaleti göçmen komisyonu sözcüsü Gerti Kiermeier, oylanan yasa taslağının ne anlama geldiğini kısa bir cümleyle ifade ediyor: "Bu yasa olacağına, her şey eskisi gibi kalsaydı daha iyi olurdu."
Bu değerlendirme bir çok insan hakları kuruluşunca da doğrulanıyor.
Göçmen çocuklarına 12 yaş sınırı
Bir taraftan kalifiye elemanlara ihtiyaç duyan Alman ekonomisinin giderek dünya ekonomisinde - özellikle de Amerika Birleşik Devletleri - rekabet edemediğinden yola çıkan işveren çevreleri ve sendikalar, diğer taraftan ise "toplumsal gerçekliği görme zamanı geldi" diyen kiliseler bu yasayı desteklerken, göçün giderek zorlaştırıldığını savunan bir çok sivil toplum kuruluşu ise yasaya yönelik sert eleştiriler getiriyor.
Örneğin göçmen aileleri yurtdışındaki çocuklarını bugüne kadar 16 yaşına kadar getirme hakkına sahipken, yeni düzenlemede bu yaş sınırı 12'ye indirilmiştir.
Yabancı sermayeye koşullar
Ayrıca, Almanya'da işyeri açmak isteyen yabancı yatırımcı, Almanya sınırlarını geçmeden önce, 1 Milyon Euro tutarında teminat yatırmak ve kuracağı işyerinde 10 Alman emekçiye iş yaratmak zorunda kalacaktır.
Bu ve buna benzer yasa maddeleri, parlamentodaki iki büyük partinin - Sosyal Demokratlar (SPD) ve Hıristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) - uzun müzakereler sonucunda vardığı uzlaşmaları sonucunda, yasaya eklendi.
Buna rağmen CDU/CSU, 1 Mart 2002 tarihinde Federal parlamentoda yapılan oylamada yasaya karşı oy verdiler. Öte yandan, bu tarihte parlamentoda koalisyon ortakları Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Yeşiller'in oy çokluğuyla kabul edilen yasa taslağı, Almanya'da 40 yıldan fazla süredir yaşayan göçmenlere olumlu hiç bir yenilik getirmiyor. Var olan bazı yenilikler ise, parlamentoda muhalefette bulunan Hıristiyan Demokrat Parti'nin'nin zorlamasıyla, taslaktan çıkartıldı.
Federal Konsey "sorunu"
Hükümetin muhalefete verdiği tavizin nedeni, taslağın yasalaşması için Federal Konsey'de çoğunluğu olmamasındandır. İkinci Dünya Savaşı sonrası müttefikler, Alman Anayasa'sında denetimin arttırılmasını sağlamak için kısıtlayıcı önlemler aldırmıştı.
Alman parlamenter sistemine göre, parlamentoda kabul edilen bir yasa taslağı, ancak Eyalet başbakanlarının temsil edildiği Federal Konsey'de kabul edildikten sonra yasalaşabilmektedir.
Şu andaki Federal Konsey'de ise 16 eyalette muhalefet ve iktidar partileri eşit sayıda temsil edilmektedir. Göçmenler yasasının kabul edilmesi bu nedenle, Sosyal Demokrat ve Hıristiyan Demokratların koalisyon hükümetine sahip olduğu doğu eyaletlerinden biri olan Brandenburg'a bağlıydı.
Üç buçuk yıllık iktidarları süresince hükümet ortakları SPD ve Yeşiller, göç olgusunu düzenlemeyi başaramadılar. İktidarları süresince de bu düzenlemeyi yapabileceklerine yönelik büyük soru işaretleri var.
Üç yıl önce Hessen eyaletinde yapılan seçimlerde, muhafazakar parti CDU'nun yabancıları seçim malzemesi olarak kullanarak, hükümetin vatandaşlık yasasına karşı ırkçı söylemlerle meydanlara çıkarak seçimleri kazanması, sonuçta hükümet ortaklarını geri adım atmaya zorlamış gibi görünüyor.
Yeşiller'in varlık nedeni
Özellikle, boğulmakta olanın bir kibrit çöpüne sarılması gibi, bu yasaya sarılan ve her ortamda insan haklarını ve göçmen onurunu savunan "tek parti" olduğunu iddia eden Yeşiller, gelinen noktada, geri adım atmanın ötesinde, kendi varlık nedenlerini giderek ortadan kaldırmaya başladılar.
Yıllardır Almanya'nın yabancılar politikasını takip eden, öneriler getiren ve sürekli olarak Almanya'nın bir göçmen ülkesine dönüştüğünü vurgulayan çevreler, yeni yasayla hayal kırıklığına uğradılar.
Öte yandan, koalisyon ortaklarının yabancılar politikası konusundaki yaklaşımlarına bakıldığında, baştan beri ne Sosyal Demokratların, ne de Yeşillerin göçmenlerin ve mültecilerin meşru haklarının güçlendirilerek, modern bir devlet projesini tasarladıkları söylenebilir.
Çıkar bağlantılı göçmenlik
Hükümetin amacı, yürürlükte Yabancılar yasasını, Alman sermayesinin, yurtdışından getirtilecek kalifiye eleman ve bilim insanlarına yönelik talepleri doğrultusunda yeniden düzenleyerek, gelecek olan kişilerin yasal haklarına sınırlama getirmektir.
Hükümetin bu amacını İçişleri Bakanı Otto Schily (SPD) "biz sınırsız göçmeliği değil, Almanya'nın çıkarları doğrultusunda denetimli ve sınırlayıcı bir göçmen yasası yaparak, Avrupa'da bir İlk'e adım attık" şeklinde ifade ediyor...
Bu nedenle yasanın muhalefet tarafından hala kabul edilmemesi şaşırtıcıdır. Çünkü, Neue Züricher Zeitung'un da belirttiği gibi, "Sosyal Demokratlar ve Hıristiyan Birlik partileri, içerik olarak farklı talepleri dile getirmiyorlar", ancak hem Hıristiyan Birlik Partilerinin Eylül'de yapılacak parlamento seçimlerindeki şansölye adayı Edmund Stoiber, hem de Yeşiller bu konuya seçim malzemesi olarak gerek duyuyorlar. Çünkü Edmund Stoiber ve Hıristiyan Birlik partilerinin, Schröder hükümetine ne ekonomik ne de sosyal politikalar açısından bakıldığında bir alternatif önerme güçleri görülmüyor.
Öte yandan, hükümet ortağı Yeşiller ise, geçmişte sürekli kendilerini "azınlıkların ve güçsüzlerin temsilcisi ve de savaş karşıtı" olarak savunurlarken, hükümet içerisinde tamamen farklı bir rota çizdikleri için, gelecek seçimlerde aşırı oy kaybı tehlikesiyle karşı karşıyalar.
Yabancılar yine seçim "malzemesi"
Bu nedenle yabancılar, bir kez daha seçim malzemesi olarak kullanılacağa benziyor: Yabancıları konu ederek, Stoiber aşırı sağa popülist mesajlar vermek istiyor, Yeşiller ise "yabancı dostu" imajlarını vurgulamaya çalışıyorlar.
Ancak Yeşiller'in durumuna bakıldığında, yeni göçmen yasası, bırak yabancıları, kendi seçmenlerinin oylarını bile alacak boyutta değil. Şöyle ki, yasada Yeşillerin açık olarak savunduğu hemen hemen hiçbir madde kalmadı.
Federal Konsey'den red
"Sonsuz Hikaye"nin son perdesi, 22 Mart 2002'de, Federal Konsey'de yaşandı. SPD/Yeşiller iktidarına sahip eyaletler ve SPD/PDS (Demokratik Sosyalist Parti) koalisyon hükümeti olan Berlin eyaleti dışında kalan tüm CDU/CSU ve FDP (Liberal Demokrat Parti) iktidarındaki eyaletler yasayı reddettiler. Brandenburg eyaletinin kararına bağlı olan oylamada, bu eyaletin CDU'lu İçişleri Bakanı yasaya "Hayır" derken, eyaletin SPD'li başbakanı "Evet" dedi.
İşte o an olanlar oldu... Kendilerini soğukkanlı ve disiplinli olarak nitelendiren Alman parlamenterler, tüm yorumcuların ifade ettiği gibi, "tarihte ilk kez sert ve terbiye sınırını aşan bir ağız dalaşına" giriştiler. Beklemedikleri bir sonuçla karşı karşıya kalan CDU temsilcileri bu kavganın ön saflarında yer alarak, öfkelerini salonu terk ederek gösterdiler.
Sonuç? Sonuç bir sonuçsuzluk, ya da "Sonsuz Hikaye"ye olsa olsa bir virgül konulmuş olması... Çünkü CDU/CSU bu kararın Anayasa Mahkemesi'ne götürüleceğini söylerken, şimdiden yasayı onaylayacak olan Cumhurbaşkanı Johannes Rau'a baskı yapma yöntemini kullanmaya başladı.
Yasanın, Anayasa Mahkemesinde ele alınmasının gerekçelerinden bir tanesi ise, Alman Anayasası'na göre eyalet oylarında oybirliğinin zorunlu olmasıdır.
Bir diğer sonuç ise, Alman siyasetinde süreklilik arz eden bir olgu: Bir kez daha göçmenler ve yabancılar, seçim malzemesi olarak kullanılacaktır. Yasanın Federal Konsey'de oylanması sırasındaki sertleşmeye bakılırsa, seçim mücadelesinin göçmen sorunu etrafında şekilleneceği söylenebilir... (HO/NM)