Fotoğraf: DİSK üyeleri direnişte/TUC
Almanya'da şirketlerin tedarik zincirlerinde insan hakları ve çevrenin korunması gibi konularda uymaları gereken yeni kurallar ve standartlar getiren yasa, Türkiye imalat sanayisi şirketlerini de insan hakları temelli yeni bir meydan okumayla karşı karşıya bırakıyor.
Yürürlüğe giren Almanya Tedarik Zincirlerinde Durum Tespiti Yasası'yla (LkSG) ilgili olarak DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Avukat Emre Keki, "Bu[nun] Türk şirketleri için de inanılmaz boyutta bir uyum baskısı getirece[ğini]" söyledi.
"Çünkü Alman şirketleri, bu yasadaki ölçütlere uyduğunu belgeleyemeyen bir tedarikçiyle çalışamayacak, eğer kimi ülkelerde sorunlar görüyorlarsa, kendilerine başka alternatifler arayacaklardır."
Yasa Almanya ve Türkiye'deki
çalışma yaşamını nasıl etkiliyor?
Yeni yasanın getirdiği başlıca kurallar ve standartlar arasında öne çıkanlar şunlar:
▶ Çocuk işçi çalıştırılmaması,
▶ İş sağlığı ve güvenliği kurallarına uyulması,
▶ Sendikal haklara saygı,
▶ Hukuka aykırı bir şekilde taşınmaz mallara el konmaması
Almanya'daki şirketlerin, Türkiye'deki
ortakları da aynı kurallara uyacak
DW Türkçe'den Değer Akal'a konuşan Avrupa Komşuluk Konseyi (ENC) Direktörü Samuel Doveri Versterbye de, yasanın, "Alman şirketlerinin ekonomik ilişkilerini, yatırımlarını ve ticaretini, insan hakları ve çevrenin korunması koşulları ve kriterlerine endeksl[ediğini]" söyledi.
Yasada yer alan ekolojik temelli önlemler arasında şunlar öne çıkıyor:
▶ Üretim süreçlerinde çevrenin korunması,
▶ Hava kirliliğine yol açılmaması,
▶ Toprağın ve su kaynaklarının kirletilmemesi,
▶ Atıkların çevreye zarar verecek şekilde taşınmaması,
Bu hükümlere uymayan Alman şirketlerine, 8 milyon avroya kadar idari para cezaları uygulanabilecek
"Yüzlerce dava açılabilir"
Yürürlüğe giren yeni yasa uyarınca, Türkiye gibi tedarikçi ülkelerde çalışan işçiler için, uluslararası dayanışmayla Almanya'daki sivil toplum kuruluşları ve sendikalar üzerinden Alman mahkemelerinde davalar açılması olanağı açılıyor.
Uzmanlar, Türkiye'de gerekli adımların atılmaması halinde birkaç yıl içinde Alman mahkemelerinde yüzlerce davanın açılabileceğine dikkat çekiyor.
Erdoğan'ın küresel hedefleri
ve yerel gerçekleri
DW Türkçe, Erdoğan'ın Çin'den esinlenerek dayattığı yeni ekonomik önlemlerin getireceği düşük faiz ve yüksek kur ortamında üretim ve ihracatın hızlı büyümesinin pandemi sonrası dönemde "Üç kıtanın kalbi konumundaki Türkiye'yi küresel bir üretim ve teknoloji üssü hâline getireceği" beklentisini hatırlatıyor.
Haberde, güçlü lojistik ve sanayi altyapısıyla pandemi sonrası yeniden şekillenen tedarik zincirinin merkez üssü olma hevesindeki Türkiye'nin küresel konumuyla aslında Avrupalı şirketler için de ideal bir sermaye ihraç alanı olduğuna dikkat çekiliyor.
Ancak yeni yasanın Almanya'daki yatırımcılara getirdiği ve üretim ve tedarik zincirlerini başından sonuna kadar kat eden hükümler, Türkiye'nin bu ülkeyle iş yapabilmesi için üretim ve insan hakları arasında olumlu bir ilişki kurmasını zorunluluk haline getiriyor.
Yeni Alman mevzuatı karşısında Türkiye ekonomisindeki kayıt dışılık, Suriyeli sığınmacılar başta olmak üzere göçmen işçilerin kaçak çalıştırılması, çocuk işçiliği, sendikal hakların tanınmaması, işçi sağlığı ve güvenliği ve çevrenin korunmasına yönelik zorunlu adımların atılmayışı ve hak ihlallerine yönelik mücadelelerin polis şiddetiyle bastırılması Türkiye'deki firmaların Almanya'da iş yapabilmesi için acilen çözüm bulması gereken meseleler arasına giriyor.
Türkiye'nin uluslararası ticari ve ekonomik ilişkilerinde Almanya, ihracatta birinci, ithalatta üçüncü sırada yer alıyor ve iki ülke arasındaki ticaret hacmi 41 milyar avroyu aşıyor.
(AEK)