Almanya'dan Yepyeni Filmler seçkisi Goethe-Institut Istanbul ve İstanbul Modern Sinema işbirliğiyle bu yıl onuncu kez düzenleniyor.
1-11 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek gösterimlerde günümüz Almanya sinemasından bir seçki yapılıyor.
Bu yılın tema adı On Yıllar. Almanya'dan Yepyeni Filmler'in onuncu yılı olması bir yana, seçkideki filmlerin 20. yüzyıl tarihinden farklı on yıllara denk düşüyor olması dolayısıyla bu ad verilmiş. Seçki kurmaca filmler ve belgeseller aracılığıyla 1920'lerden günümüze uzanan bir tarihsel süreç çıkartıyor.
Quiberon'da 3 Gün ile açılıyor
Programın açılış filmi, bu yıl Berlinale'de Altın Ayı için yarışan ve Alman Film Ödülleri'nde En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Kadın Oyuncu dahil 7 dalda ödül alan Quiberon'da 3 Gün (3 Tage in Quiberon). Emily Atef'in yönettiği film, 1981 yılında geçiyor ve Romy Schneider'in kariyerinin son döneminde Stern dergisine verdiği ünlü röportajın oluşum sürecini anlatıyor. Romy Schneider'i canlandıran Marie Bäumer, sadece efsane oyuncuya fiziksel benzerliğiyle değil başarılı performansıyla da etkiliyor.
Dikkat çeken bir film: Hitler'in Hollywood'u
Almanya'dan Yepyeni Filmler'in bu yılki seçkisinde yer alan film eleştirmeni Rüdiger Suchsland'ın yönettiği Hitler'in Hollywood'u (Hitlers Hollywood) Nazi döneminde Almanya'da çekilen propaganda filmlerinin bir analizi. Çok az bilinen bu filmlerden seçilen sahneler eşliğinde Suchsland, perdedeki imgelerin bize dönem hakkında neler söylediklerinin izini sürüyor. Rüdiger Suchsland'ın 2014 yılında çektiği ve Hitler'in Hollywood'u'nun öncülü olan Caligari'den Hitler'e (Von Caligari zu Hitler: Das deutsche Kino im Zeitalter der Massen) de özel bir gösterimle program dahilinde izleyicilerle buluşacak. Rüdiger Suchsland 1 ve 3 Kasım günleri filmlerinin gösterimlerine katılacak ve seyircilerin sorularını cevaplayacak.
Görünmeyenler
Claus Räfle'nin yönettiği Görünmeyenler (Die Unsichtbaren) ise III. Reich döneminde yeraltında saklanarak kurtulmayı başaran Yahudilerden dördünün hikâyesini anlatıyor. Almanya'da büyük ilgi gören ve olumlu eleştiriler alan Görünmeyenler'i benzerlerinden ayıran ilginç nokta ise belgesel ve kurmaca arasındaki çizgiyi belirsizleştirmesi. Bu kurmaca filmde anlatı yer yer kesiliyor ve araya olayın gerçek kahramanlarıyla yapılmış röportajlar giriyor.
Baader Meinhof
Almanya'dan Yepyeni Filmler'in bu yılki programındaki bir diğer ilginç belgesel ise Felix Moeller imzalı Sempatizanlar (Sympathisanten: Unser Deutscher Herbst). Film, 70'li yıllarda Batı Almanya'da medya tarafından Baader Meinhof grubunu ve terörizmi desteklediği iddia edilen sol görüşlü entelektüellerin döneme dair anılarının izini sürüyor. Moeller'in röportaj yaptığı sanatçılar arasında annesi Margarethe von Trotta ve üvey babası Volker Schlöndorff da var.
Münih Film Festivali’nin “en iyisi”
Geçtiğimiz yıl Münih Film Festivali'nden En İyi Film ödülüyle dönen Yazlık (Sommerhäuser) ise yine 70'li yıllarda Batı Almanya'da orta sınıf bir ailenin bireylerinin yazlık evlerinde yaşadıkları psikolojik çözülmeyi ele alıyor. Sonja Kröner'in ilk uzun metrajlı filmi sanat yönetimindeki başarı ve senaryosuyla övgü toplamıştı.
Yine bu yıl Berlinale'de Altın Ayı için yarışan Muhtemel Aşk (In den Gängen) ise bir süpermarkette çalışan Christian ve Marion arasındaki romantik ilişkiyi ele alıyor. Thomas Stuber'in yönettiği film günümüzde geçen bir hikâye anlatıyor ama Almanya'nın yeniden birleşmesi sonrasında yaşanan ekonomik değişimin ve kaybolan Doğu Almanya'nın izleri senaryoda hissediliyor. Filmin başrollerini son dönem Alman sinemasının gözde oyuncularından Franz Rogowski ve Sandra Hüller üstleniyor.
Hans Weingartner'in yeni filmi 303 de Almanya'dan Yepyeni Filmler seçkisinde yer alıyor. İlk gösterimi bu yıl Berlin Film Festivali'nde Generation bölümünde gerçekleşen bu gençlik filmi, bir karavanla birlikte seyahat ederken yaklaşan üniversite öğrencileri Jule ve Jan'ın yolculuğunu anlatıyor.
Hans Block ve Moritz Riesewieck'in birlikte yönettikleri Temizlikçiler (The Cleaners) ise bol ödüllü bir belgesel. Film internetteki zararlı içeriğe sahip görüntüleri temizlemekle görevli kişilerin dünyasını konu alıyor
Chilly Gonzales'in hikâyesi
Philipp Jedicke'nin yönettiği Çeneni Kapa ve Piyano Çal (Shut Up and Play the Piano) günümüzün en özgün müzisyenlerinden, Kanadalı Jason Charles Beck ya da bilinen sahne adıyla Chilly Gonzales'in hikâyesini anlatıyor. 2000'li yılların başında Berlin'e yerleşen ve elektronik müzikle hip-hop'u birleştiren şarkılarıyla popülarite kazanan Chilly Gonzales, daha sonra Paris'e gitmiş ve tarz değiştirerek nevi şahsına münhasır bir piyanist olarak müzikseverlerin karşısına çıkmıştı. Bu son derece eğlenceli müzik belgeselinde Peaches, Feist ve Jarvis Cocker gibi isimler de röportajlarıyla yer alıyorlar.
Almanya sinemasının son 10 yılı paneli
1 Kasım Perşembe günü saat 19.00'da İstanbul Modern Sinema'da sinema yazarları Rüdiger Suchsland, Müge Turan ve Engin Ertan'ın katılımıyla, Almanya'dan Yepyeni Filmler'in geçmiş yıllardaki seçkileri üzerinden de giderek Almanya sinemasının son 10 yılını ele alan bir söyleşi gerçekleşecek.
Almanya'dan Yepyeni Filmler seçkisiyle ilgili detaylı bilgi için aşağıdaki adresleri ziyaret edebilirsiniz: goethe.de, istanbulmodern.org
(HK)