İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, 1961'de Berlin'i ikiye bölen duvarın yıkılmasının 20. yılı, farklı ülkelerin liderlerinin buluştuğu ve "adaletsizliğe karşı mücadelenin sürmesi" temennisinin dillendirildiği törenlerle kutlandı. Doğu Almanya'da doğan ve bugün devlet başkanı olan Angela Merkel'in yanı sıra Sovyetler Birliği'nin yıkılmasının önünü açan Mikhail Gorbaçev, Fransa, Rusya, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri'nde yöneticiler de törendeydi. Binlerce kişinin izlediği törende, Doğu Avrupa'daki komünist rejimlerin birbiri ardına yıkılmasını temsilen üzerinde özgürlük mesajları yazan dev domino taşları devirildi.
Resmi kutlamaların arka planındaysa farklı değerlendirmeler sürüyor. Doğu Almanya'da duvar yıkıldığında doğan yeni nesil, bir çırpıda kötülenerek çöpe atılan tarihden yoksun olarak yönlerini bulmaya çalışıyor. Şimdi, onlara yardımcı olacak kimse de yok. Die Zeit'ten kısaltarak aktarıyoruz.
Cindy Hammer, Berlin'de, Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nde (DAC) gizli servis Stasi'nin cezaevi olarak kullanılan binanın kapısında duruyor. Berlin duvarının yıkılışının 20. yılı için yapılacak bir dans etkinliğinde rol alacak ve dört metrekarelik bir hücrede, tecriti anlatan bir dans performansı sergileyecek. Duvarın yıkıldığı yıl dünyaya gelen ve Doğu Almanya'yı sadece ona anlatılanlardan bilen Cindy için bu geçmişin neye benzediği hakkında edinebileceği en gerçek deneyim. O ve onun nesli, anne babalarından çok farklı bir Almanya'yı tanıyorlar.
22 yaşındaki iletişim psikolojisi öğrencisi Elisa Huth, "O dönemde büyümenin daha kolay olduğunu düşünüyorum bazen" diyor. "Hala hayatta ne yapmak istediğimi bilmiyorum. Çok fazla seçenek, çok az yönlendirme var."
Elisa'nın annesi onun yaşındayken iki çocuğu, eşi ve işi vardı. O zaman bütün bunlar bir şekilde planlanmış gibi görünüyordu. Şimdiyse, kızlarının karşı karşıya olduğu durumu tanımıyorlar ve yardım edemiyorlar. Doğu Almanya'nın ortadan kalkmasıyla yarım asırlık bir insanlık deneyimi de çöpe gitti. Sosyolog Bernd Lindner, dubarın yıkılmasından sonra doğan çocuklardan "dayanağı olmayan nesil" diye bahsediyor.
25 yaşındaki Christian Grochau, üniversiteyi bitirdikten sonra bir yıl işsiz kaldığını ve ne yapamayacağını bilemez halde, destek bulamadan beklediğini anlatıyor. "Bu dönemde ailem beni yönlendirmezdi. Zaten bunu da istemiyordum, benim istediğim güvende olmak." Yine de Grochau şanslıydı ve grubuyla birlikte ülkede çok tutulan bir şarkı yapınca şimdilik hayatının anlamını bulmuş görünüyor. Yaşıtlarının çoğununsa aynı şekilde şanslı olmadığını düşünüyor: "Herkes kendi kariyerini planlamak ve yükselmeye çalışmakla meşgul. Dahası, geçmişimizi tamamen unutmuş durumdayız."
Belki bu tespit o kadar doğru değil. Doğu Almanya'nın tarihini anlatan yeterince kitap, makale ve görüntü var; DAC'ın izleri hala duruyor. Fakat yeni nesil anne babalarını bu tarihi yazan insanlar olarak değil, birleşmenin mağdurları, zayıf insanlar olarak görüyor.
Psikolog Hans Joachim-Maaz, nesiller arasındaki çatışmanın derinleşmesinden endişeli. Doğu Almanya'da fazla bireyci olmamayı, bencil olmamayı öğrenen anne babalar çocuklarına da bu mesajı geçirdiler. Fakat şimdi de onlardqna varolan seçeneklerden yararlanmalarını, yırtıcı olmalarını istiyorlar. "Esas soru" diyor Maaz, "çocukların bunun için anne babalarını mı suçlayacakları, yoksa öfkelerini kapitalist yaşam tarzına mı yöndelendirecekleri..."(EÜ)