Çok sayıda "Türkiye uzmanı"nın, bir körün fili tarif etmesi gibi, gerçeğin bir parçasını, bütünden kopararak öne çıkarıp Türkiye'yi bir Arap ülkesi gibi gösteren değerlendirmelerin medyada öne çıkması, toplumdaki "Türk düşmanlığı"nı, giderek yabancı düşmanlığını ve ırkçılığı da güçlendirdiği için sözkonusu savunma çabaları, bir görev niteliği de taşıyor.
İsyanlar ise, "Türkiye ne yaparsa yapsın, Avrupa Birliği'ne (AB) alınmayacak!" anlayışına dönüşüyor ve isyancıların gelişmelere kayıtsız kalmasına yol açıyor.
Alman toplumuna Almanca seslenme şansı olan aydınların işte bu ortamda "Önce bir öğren, sonra istersen yine karşı çık!" mesajı önem kazanıyor.
Almanya'nın Sesi (Deutsche Welle) Türkiye Yayınları Müdürü Baha Güngör'ün kitabı "Die Angst der Deutschen vor den Türken" (Almanların Türklerden Korkusu) bu alandaki çabaların en kapsamlı, derli toplu ve gördüğü ilgiye bakılırsa da en etkililerinden biri.
"Almanca yazan Türk gazeteciler kuşağının önde gelen isimlerinden" olan Güngör, "Heinrich Hugendubel Yayınevi"nden çıkan kitabında Almanlara, ünlü Alman yazarı Goethe'nin "İnsanlar, bilmedikleri şeylerden korkar!" sözünü hatırlatarak, son dönemlerde artan Türk ve Türkiye karşıtlığının, Türk ve Türkiye korkusunun belirlediği tartışma ortamına, güncel ve tarihsel gerçekleri taşıyarak müdahale ediyor.
1976'dan bu yana sürdürdüğü gazeteciliği boyunca uzun süre Almanlara Türkleri ve Türk dünyasını, Türklere de Almanları ve Alman dünyasını anlatan Güngör, bir adım daha atıp Türkiye'nin AB üyeliğini savunuyor ve böylece yaşanan tartışmaların bir tarafında yer alıyor. Her iki toplumu da iyi tanıyan bir aydının, böylesine önemli bir konuda tavır alması, kitabın iddiasını zayıflatmıyor. Türkiye'ye ve Türk toplumuna eleştirel bakışını özenle koruyan yazar, Türkiye'nin Avrupa'ya ait olma iddiasının, her şeyden önce şimdiki Avrupa uygarlığı için önemli olduğunu hatırlatıyor:
"Bugün AB ve her şeyden önce Almanya, dünya sahnesinde konuşma hakkı talebinde bulunuyor. Talep edilen 'küresel oyuncu' (global player) rolü. Ancak, din ve devlet işlerinin kesin olarak ayrıldığı, laiklik temeline dayanan Türkiye gibi geleneksel olarak batıya yönelen bir ülkeden korkanlar, 'küresel oyuncu' olarak birinci ligde oynama olgunluğuna ulaşamazlar. Türkiye, dinlerin ve kültürlerin diyaloguna katkıda bulunmak isteyenler için bir deney taşıdır."
Güngör'ün kitabının ikinci yarısı Türkiye'nin AB üyeliği tartışmalarına ayrılmış. Görüşleri, onu Batıda Türkiye'nin AB üyeliğini destekleyenlerden farklı düşünmediği gösteriyor. Ancak, uzun yıllar Türkiye'de çeşitli Alman gazeteleri ve Alman Haber Ajansı (DPA) için muhabirlik, temsilcilik yapmış bir gazeteciden beklenen, bu konudaki düşüncelerini dile getirirken, düşüncelerini gözlemlere dayanan bilgilere dayandırarak, kimilerine artık sıkıcı gelen bir konuyu okumak için ilginç hale getirmek. O da bunu başarıyor.
Örneğin, Şubat ayında Almanya'dan Türkiye'ye gelip Türkleri AB tam üyeliği talebinden caydırmaya çalışan ana muhalefet partisi CDU (Hıristiyan Demokrat Birlik) Genel Başkanı Angela Merkel'in Ankara'daki Sheraton Oteli'nin barında "Anadolu buradan mı başlıyor?" ya da Kavaklıdere'deki bir restoranda "Bu ülkede şarap içebilir miyim?" sorularıyla sergilediği cehaleti ondan öğreniyoruz. Burada söz konusu olan herhangi bir insan değil, bıraksalar Almanya'ya başbakan olmaya heveslenen, bu arada oturup kalkıp Türkiye'ye "Siz tam üye değil, imtiyazlı üye olun" diyerek Avrupa kapılarını kapatmaya çalışan bir politikacı.
İstanbul'da 1950'de doğan Baha Güngör'ün ailesi Almanya'ya 1961'de göç etmiş. Almanya'da büyüyen bir göçmen çocuğu. Bir süre çevirmen ve Türkler için Almanca öğretmeni olarak çalıştıktan sonra, 1976'da gazeteciliğe başlamış. Türkiye ve Yunanistan'da Alman gazeteleriyle haber ajansları için çalıştığı dönemler hariç, Almanya'da gazetecilik yapan, 1999'dan bu yana da Bonn'daki Almanya'nın Sesi radyosunun Türkçe yayınlarını yöneten Güngör'ün kitabının asıl önemli ve güçlü yanı kitaba adını veren birinci bölüm: Almanların Türklerden Korkusu...
Aynı zamanda Türkiye'den Almanya'ya göçün farklı bir özeti olarak da okunabilecek bu bölümde Güngör, "Aslında ben Türklere karşı değilim. Ama..." diye söze başlayan, Türklerle sorunu olmadığını iddia eden Almanların çoğunluğunun paylaştığı "Türk korkusu" nu inceliyor.
Sınırların açılıp, Almanya'nın Türklerle dolacağını düşünen, bunların büyük kısmının aşırı İslamcı olacağını sanan, Türklerin üzerlerinde sürekli bıçak taşıdığını tahmin eden Almanların, 40 yılı aşkın bu ülkede yaşayan "Türk komşuları"yla ilgili bilgisizliğinin iki toplum ve iki ülke arasındaki ilişkileri de etkileyen "Türk korkusu"nu beslediğini gösteriyor.
Almanlara Türkleri güzelleştirmeye kalkmadan, gerektiğinde de tam tersini yaparak, anlatan yazar, "Almanlar Türk araba tamircisini ya da dönerciyi, süpermarket kasasında oturan ya da temizlikçi olarak çalışan Türk kadınları, turizmci işadamı Vural Öger'i, politikacı Cem Özdemir'i ya da hiçbir Alman'ın yapamayacağı şekilde TV skeçlerinde Türklerle ilgili önyargıları sağlamlaştıran Kaya Yanar'ı tanıyorlar. Ancak, Almanya'daki Türklerin gerçek dünyalarını tanımıyorlar. Türklerin duygu dünyasından haberleri olmadığı için de, en iyisi onlardan uzak kalmayı tercih ediyorlar. Ve sonunda, birçok Türk'ün kendi aralarında kalmasına hayret ediyorlar" diyor.
Baha Güngör, Avrupa Türk Gazeteciler Birliği'nin (ATGB) Frankfurt'ta düzenlediği sohbet toplantısında kitabını tanıtırken, Almanya'daki muhafazakar politikacıların toplumdaki önyargı ve korkulara dayandırdıkları siyasetlerle oy avcılığına kalkıştıklarını vurguladı. 2002'deki seçimlerde, iktidardaki Schröder hükümetine karşı, kısa bir süre önce yaşanan "sel felaketi" nedeniyle yenilen Hıristiyan demokratların, bu kez "Türk seli" iddiasıyla siyasal başarı arayışına girdiğine dikkat çeken Güngör, Almanların da göç ettikleri ülkelerde gettolar kurduklarını hatırlatıp, şimdi Almanya'daki Türklerin gettolar kurmalarının aslında hiç de toplumsal yaşamı tehdit etmediğini savundu.
Almanların Türk korkusunun anlayabilmek için "tarihten gelen travmalar"ı dikkate almak gerektiğini belirten yazar, "Osmanlı'nın Viyana kuşatmaları döneminde, savaşı kazanıp, buralarda egemen olurlarsa diye korkuyorlardı. Şimdi de içimize girip, çoğalacaklar diye korkuyorlar" dedi.
Önyargıları ve korkuları aşabilmek için çözümün diyalogda olduğunu vurgulayan Güngör, "Siz Avrupa'da büyük insanlık dramlarına yol açarken, Türkler bundan kaçan insanlara kucaklarını açtılar" sözleriyle seslendiği Almanların, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından 10 yıl sonra Hitler'i başa getirdiklerini hatırlatıp, "Türkiye'nin AB'nin dışında bırakılmasının maliyeti, üye olmasının maliyetinin çok daha üstünde olacaktır" dedi.(GK/BB)