Meclis Başkanlığı; Çevre, Sağlık, Tarım ve Orman Komisyonlarını görevlendirdi; kirlilik boyutunun insan, çevre ve tarım üzerine etkilerini incelemek ve detaylı bir rapor hazırlamak üzere Aliağa'ya gönderdi.
Komisyon üyeleri, Aliağa'daki ağır sanayi bölgesini gezerek demir çelik fabrikalarının havaya saldıkları yoğun tozları, oluşturduğu cüruf dağlarını inceledi, yöre halkıyla görüştü.
Eski muhtar Bora: Hayvanlarımız ve topraklarımız öldürülüyor
Komisyonun Kılıçlar firmasının Kayalıdere'de satın aldığı arazide görüştüğü, kirlilikten en çok etkilenen Horozgediği köyünün eski muhtarı Özcan Bora, yaşadıklarını şöyle anlattı.
"Bu alan Aliağa Foça sınırında kalan bir yer. Tam olarak, Horozgediği-Kozbeyli sınırı olarak tanımlanabilir. Bu dere köye su getiren bir dere. Burası gördüğünüz gibi Kılıçlar firması tarafından satın alınarak cüruf depolama alanı olarak kullanılıyor. Ve dere yatağı kapatılıyor. Bu dereden köyümüz yıllarca hayvanlarını ve arazilerini suluyordu. Hatta içebiliyorduk. Oysa bu kış buradan kapkara bir su gelmeye başladı. Zaten başta Makine Kimya Endüstrisi (MKE) ve demir çelik fabrikalarının dumanlarından ölüyorduk, şimdi de hayvanlarımız, ve topraklarımız öldürülüyor."
Değirmenci: Arıtma kullanılmıyor
Heyet, daha sonra derenin fabrikalardan sonraki kısmını görmek üzere Biçerova olarak adlandırılan, Habaş ve Süper Karbon tesislerinin arkasındaki bölüme gitti. Derenin kara balçık şeklindeki yatağını gören komisyon üyeleri, numune alınarak mutlaka inceleme yapılması gerektiğini belirttiler.
Ardından İzmir Demir Çelik'in (İDÇ) fabrika sahası içindeki, radyasyonlu atıkların depolandığı iddia edilen alanı uzaktan gözleyip, fotoğraf çeken heyet, kirlilikten en çok etkilenen Horozgediği köyüne giderek orada muhtar ve vatandaşların şikayetlerini dinledi.
Köy kahvesinde toplanan vatandaşlara hitaben en kıdemli meclis üyesi sıfatıyla söz alan İzmir İl Genel Meclisi üyesi ve Çevre Komisyonu Başkanı Serdar Değirmenci, şöyle konuştu:
"Gördük ki, demir çelik tesisleri buralarda cüruf dağları oluşturmuşlar. Her yerde cüruf adaları oluşmuş. Arıtma kullanılmıyor. Atık dereleri kapkara balçık olmuş. Hava kirliliği had safhaya ulaşmış. Bu tespitlerimizi Özel İdaremize bağlı ilgili birimleri görevlendirerek alacağımız numuneler ve onların bulgularıyla birleştirerek detaylı bir rapor haline getireceğiz. Sonra da İl Genel Meclisi'nin Hukuk Komisyonları gerekli tedbirlerin alınması için harekete geçecek."
Dr. Dizlek: Kanser artışı saptadık
İzmir İl Genel Meclisi Sağlık Komisyonu Başkanı Dr. Ayhan Dizlek, İl Sağlık Müdürlüğü verilerine göre, en son yapılan sağlık taraması sonuçlarında bazı kanser türlerinin bu bölgede arttığına dair envanterleri olduğunu, yörede yaşayanlarda, kirli hava solumaktan kaynaklanan, akciğer kanseri, astım, bronşit ve tedavisi çok zor olan kronik obstrüktif akciğer hastalığının görüldüğünü belirtti.
"Bunların nedeni, tabii ki, çevre kirliliği. Yolda gelirken havaya bırakılan tozu, dumanı gördük. Biz bu çevre kirliliğini 150-180 km. öteden, Seferihisar ovasında hissediyoruz.
"Ayrıca bu cüruflarda ağır metaller dediğimiz, kurşun, arsenik, cıva, kadmiyum gibi zehirli elementler var. Bunlar yeraltı sularına karışırsa neler olur? Baca dumanlarında da sülfür bileşikleri var. Bu da havanın nemiyle birleştiğinde, sülfürik asit oluşturuyor. Yağmurlarla da, yalnızca bu çevreyi değil, Menemen, ve Seferihisar'a kadar birçok alanı etkiliyor."
Tarım ve Orman Komisyonu Başkanı Şerif Delibalta da, verimli arazilerin cüruf alanları olarak kullanılması sonucu tarım arazilerinin daraldığını söyledi.
"3 yıl zeytin alamadık"
Helvacı Belediye Başkan Vekili Zeynel Yavuz, Helvacı ovasında fabrikalardan gelen tozların örttüğü zeytinlerinde yüzde 40- 50 civarında verim düşüşü olduğunu, 1990 lı yıllarda bu fabrikaların zararlarını daha iyi anladıklarını, 3 yıl hiç zeytin alınamadığını tespit ettiklerini, bugünlerdeyse, tüm ürünlere hastalık geldiğini, ürün alınamadığını dile getirdi.
"45 ölümün 35'i kanserden; hayvanlarımız düşük yapıyor"
Horozgediği Muhtarı Kemal Erim, demir çelik fabrikalarının üretime seçtiği 1990 yılından bu yana, köylerinde 45 ölüm olduğunu, bunların 2'sinin kaza, 8'inin normal ölüm, kalan 35'ininse kanserden olduğunu söyledi.
"2 yıl önce burada yapılan sağlık taramasında, 700 kişilik köy nüfusunun yüzde 10'u hasta çıktı. Hayvanlarımız düşük yapıyor. Bazen de hilkat garibesi hayvan doğumları görülüyor. Ama birkaç kişi fabrikada çalışıyor diye, bugüne kadar ses çıkaramadık. Köylüler topraklarını işe yaramaz diye elden çıkarıyor. Topraklarımızı sattık diye burayı terk etmek zorunda değiliz.
"Tarım yapamayınca köyde işsizlik arttı. Vasıfsız diye, fabrikalar da köyden işçi almıyor. Toplam 7, 8 kişi fabrikalarda iş bulabildi. Kalanı çaresiz.
"Sularımız kirlendi. Tahlil yaptırdık; asitli çıktı. İçme suyumuz Foça'dan geliyor. Tarlalarımızı ve hayvanlarımızı, yukarıdan, Kayalıdere'den gelen suyla suluyorduk. Şimdi o dere de satın alınıp, cüruf dolgu alanı olunca, köy arazileri iyice işe yaramaz hale geldi. O suyla bu kış arabamı yıkadım. Çürüdü. Cüruf asiti arabayı bile öldürüyor. Fabrikalarda çalışanlar bu suyla yıkanıyor. Arabanın kaportasını çürüten bu su, kim bilir insana ne yapıyor."
"MKE çok büyük zarar veriyor"
Devletin bir kurumu olan Makine Kimya Endüstrisi (MKE) Hurda işletmesinde iş alan müteahhit ve taşeronların sık sık hurda lastikleri yakarak köyü kara duman altında bıraktıklarını belirten Erim "Başta devletin yatırımı olan MKE en büyük zararı veriyor" dedi.
"Sabah 9'a kadar, tatil günleri ve mesai dışındaki zamanlarda, yani kontrol edecek memurların çalışmadıkları saatlerde, orada kablolar, koca koca kamyonlar yakılıyor. Kapkara is köyün üzerinden eksilmiyor. Akşam astığımız çamaşırları toplamazsak, sabah tekrar makineye atmak zorunda kalıyoruz.
"Çalışan 7-8 arkadaşımıza da acır hale geldik. Daha bir hafta önce Habaş'ta çalışan nişanlı bir arkadaşımız evlenmek için kan uyuşmazlığı tahliline gitti. Kan kanseri teşhisi kondu."
Muhtar Erim, bir süre önce MKE'ye gittiğini, şikayette bulunduğunu anlattı.
"Müdüre Hanımın 'Benle niye uğraşıyorsun. Diğer fabrikaları görmüyor musun' yanıtıyla karşılaştım. Ne yapalım? Onlar para kazanacak diye biz ölelim mi? Nasıl bir bakıştır bu?"
Fabrikalar filtre kullansın
Köyde yapılan toplantıyı yakından izleyen köylüler de "Biz fazla bir şey istemiyoruz. Bizim tek istediğimiz, tesisler filtrelerini çalıştırsınlar" dedi.
"MKE kablo ve lastik yakmasın. Kayalıdere kapatılmasın. En çok zararı da Habaş ve MKE'den görüyoruz. Yetkililerimiz buna çare bulsunlar yeter."
Köyün eski muhtarlarından 86 yaşındaki Mustafa Çetin de "MKE bizim kuzeyimizde olduğu için en çok zarar oradan geliyor. Sabahları pencere açamıyoruz. Duman genzimizi yakıyor" dedi. (ŞA/TK)
* Fotoğraflar: Şahap Avcı