Haberin İngilizcesi için tıklayın
AKP’den istifa ettikten sonra DEVA Partisi’ni kuran Ali Babacan Fox TV’de Çalar Saat programına konuk oldu.
Başta ekonomi olmak üzere gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Babacan, AKP'nin pandemiyi gerekçe göstererek işten çıkarmayı yasaklamasına değindi ve bunun TÜİK istatistiklerini iyi göstermek için bir taktik olduğunu savundu.
TIKLAYIN – TÜİK: İstihdam bir senede 2 milyon 411 bin kişi azaldı
Ülke ekonomisinin normale dönmesi için hükümetin değişmesi gerektiğini savunan Babacan programda özetle şöyle konuştu:
#DEVAPartisi Genel Başkanı @alibabacan BDDK’nın Aktif Rasyo adımını #ÇalarSaat’te değerlendirdi. pic.twitter.com/AfC3rxqVJa
— FOX HABER (@FOXhaber) August 10, 2020
"Önce teşhis koymak lazım"
“Halkımıza sorduğumuz zaman bütün anketlerde, bütün kamuoyu yoklamalarında vatandaşımız, ‘benim 1 numaralı sorunum ekonomi' diyor. Fakat çok garip bir şekilde hükümetten gelen bütün açıklamalar ekonominin uçuşta, kalkışta olduğu her şeyin gayet iyi gittiği yönünde, şu andaki problemlerin çözümü için öncelikle hastalık konusunda bir mutabakat lazım.
"Yani öncelikle bir teşhisi koymak lazım. Eğer siz teşhisi koymazsanız tedaviye başlayamazsınız. Yani öyle bir tabloyla karşı karşıyayız ki hasta hastalığını inkar ediyor ‘ben hasta değilim' diyor. Hasta değilim diyen bir kişinin tedavisine nereden nasıl başlayacaksınız.
"Şu anda karşı karşıya olduğumuz sorunun temelinde bu yatıyor. Öncelikle hep beraber ekonomimizle ilgili ciddi sorunlar olduğunu kabul etmemiz lazım.
"3 ayda tüm sorunları çözeriz"
“Ekonomi perişan ancak Türkiye çaresiz değil. Çözüm için tek yol AKP hükümetinin değişmesi. Biz sadece eleştirmiyoruz. Çözüm için, tedavi için ne gerekiyorsa onu da öneriyoruz. Tecrübeli ve işi bilen bir ekip olarak reçete hazırlıyoruz, paylaşıyoruz. Uluslararası tecrübesi olan bir ekonomi ekibi yalnızca DEVA Partisi’nde var. Bu ekonomik reçeteyi hazırlayan ekip, dünyanın herhangi bir yerindeki krizi çözmeye gitse 3 ayda tüm sorunları çözer."
“Başta kamu bankaları olmak üzere tüm bankaları, fayda ve risk analizlerine dayanmadan, piyasa gerçeklerinden uzak parametrelerle kredi vermeye zorlamaktan derhal vazgeçilmeli. Türkiye çaresiz değil. Dürüst ve ehil kadrolar, akıl, bilim, istişare Türkiye’yi yeniden ayağa kaldırır. Varlık fonu gelecek nesillere 60 milyar dolar borcu yüklemiş durumda. Varlık fonu uygulamasına zamanında da şiddetle karşı çıktık. Yazık günah değil mi?
"Türkiye'nin kalkınmasının tek yolu yatırım"
“Halkımız en önemli sorun ‘ekonomi’ diyor, hükümet ekonomimiz uçuyor diyor. Böyle bir şey olamaz; bu ancak güvensizliği çoğaltır. Niye insanlarımız fakirleşiyor, niye gençlerimiz iş bulamıyor? Kadınlarımız neden iş aramaktan vazgeçiyor? Kadınların işgücüne katılma oranı hızla düşüyor. Sorunlar büyük ama çözümler de bir o kadar kolay. Pandemiden önce Türkiye, kendi eliyle çıkardığı bir ekonomik krizin içine zaten düşmüştü. Merkez Bankası rezervleri zaten pandemiden önce tüketilmişti.
Kimse suçluyu başka yerde aramasın, Türkiye şu an kötü yönetiliyor. Hükümet değişikliği olmadan Türkiye’nin sorunlarının çözülmesi mümkün değil. Son bir yılda toplam istihdam 2 milyon 600 bin kişi düşmüş. Gençlerde işsizlik %25 civarında. Artık iş aramaktan vazgeçmiş insanlar var. Ülkeye yatırım lazım. Türkiye’nin kalkınmasının tek yolu yatırım, üretim ve ihracat.
"Kredilerin çoğu ucuz parayı almak için"
“Tabii ki bankalarımızın görevi kredi vermek bununla bankalarımızı suçlayamayız ama kredilerin basiretli, hedefine uygun verilmesi lazım. Son döneme baktığımız zaman kredi artışı nereye gidiyor? Gerçekten insanlar aldıkları kredileri ne yapıyor? Ben emlak piyasasından tanıdığım dostlarıma, ne güzel daha çok konut satılıyor, daha çok konut kredisi kullandırılıyor diyorum… Bana diyorlar ki, ‘o kullandırılan kredilerin daha çoğu o ucuz parayı almak için’ yani konutlar eş dost arasında el değiştiriyor, o ucuz kredi alınıyor. Alınan o ucuz kredinin ise döviz ve altına gittiği söyleniyor. Şimdi ekonominin doğal dengelerine bilinçsiz bir şekilde akıl dışı bilim dışı müdahale ederseniz arzu ettiğinizin tam dışında sonuçlar elde edersiniz. Esnafımız, sanayicimiz kredi mekanizmaları tabi ki önemli.
"Erken seçim kaçınılmaz"
"Seçimle ilgili 2023 deniyor ama 2023’e kadar Türkiye’nin ne ekonomik yapısı ne sosyolojisi, ne siyasi zemini dayanmaz açıkcası yani bu çok zorlama olur. 2023’e kadar idare etmesi çok zor ama özellikle dünyadaki bu eksi faizleri de baz aldığımızda Türkiye’nin şartları kötüleşerek bir süre daha devam edeceğini maalesef ve muhtemelen 2021 ya da 2022 yılında artık seçimin kaçınılmaz olacağını tahmin ediyoruz." (HA)