Bu çağrı; Cumartesi günü Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu'nun (BAK) düzenlediği "Savaşsız bir dünya için uluslararası buluşma"nın "Küresel barış, küresel adalet, 2004'te barışı nasıl kazanacağız" paneli kolaylaştırıcısı sanatçı Mehmet Ali Alabora'dan geliyor.
Taksim Hill otelindeki panelde İngiltere'den "Stop the War Coalition" (Savaşı Durdur Koalisyonu) aktivisti gazeteci Kevin Ovenden, Amerika Birleşik Devletleri'nden (ABD) "Asker Aileleri Konuşuyor" aktivisti Michael Mc Phearson, Dans sanatçısı Zeynep Tanbay, Mazlum-Der İstanbul şubesi başkanı Ahmet Mercan ve Küresel BAK'dan Hakan Tahmaz konuştular.
Simultane çevirinin yapıldığı toplantıda yoğun kar yağışı nedeniyle ulaşım güçlüğüne karşın salon doluydu.
Toplantıda, konuşmacıların ortak konularından biri de ABD'nin Irak saldırısının başladığı 20 Mart'ta bütün dünyada yapılacak küresel direniş, uluslararası eylem günüydü.
Toplantıda söz alan Kürsel BAK'dan Yıldız Önen de Mumbai'deki Dünya Sosyal Forumu'nda da 20 Mart eylem kararının çıktığını aktardı. Toplantıda, ayrıca, 50 ülkede küresel direnişle ilgili hazırlıkların başladığı, yeni katılımlarının beklendiği de ifade edildi.
İlk Körfez savaşında askerdi, şimdi de oğlu
İlk konuşmacı, askerliğini 1. Körfez savaşında yapan Michael Mc Phearson ABD ordusunda görevli asker ailelerinin 1995'te kurduğu "Asker aileleri konuşuyor" örgütünün üyesi, oğlu da şu anda askerde.
Phearson, "öncelikle herkes kendi ülkesinde iş yapsın. Herkes kendi evini temizlesin. Ama mücadelelerimizi birleştirelim. Egemenler gibi biz de din, dil, kültür farklarını aşalım. Halklarımız arasında sıkı ilişkiler kuralım," dedi.
Saldıranın kendi ülkesi ve bu politikaları uygulayanın hükümeti olduğunu tekrarlayan Phearson özür diledi ve savaşları analiz ederken neye dikkat etmek gerektiğini özetledi:
Erkeklerin kadınlara savaşı
"Dünya etrafındaki savaşlara bakarsak bu savaşların hep erkekler arasında olduğunu göreceğiz. Ve aslında tüm dünyada geçerli başka bir savaş var. Bu da erkeklerin kadınlara karşı yürüttüğü savaş. Savaşları analiz ederken, bunu da >dikkate almamız gerekiyor."
"Hükümetlere güvenemeyiz. Onlar bizi bölmeye çalışıyor. Aramıza düşmanlık tohumları ekmek istiyorlar. Elbette farklarımız var ama hepimiz aynı temel ihtiyaçlara sahibiz ve aynı şeyleri düşünüyoruz. İşte bu önemli konferans ta bunu gösteriyor. "
Türkiye'deki eylemler ve tezkerenin reddedilmesinin ABD'deki savaş karşıtı muhalefetçe sevinçle karşılandığını belirten Phearson konuşmasında özetle şu noktalara değindi:
* ABD herkesi tehdit ediyor. Ülkemin tarihinde çok karanlık bölümler var. Kızılderililer, ırk ayrımı vb. Her ülkenin tarihinde karanlık sayfalar var. Saldırganlık her yerde var.
* Çocuklarımızı Irak'a yolladılar. Şimdi "onları evlerine geri getirin" diye kampanya yapıyoruz. Irak'taki gerçekleri anlatıyoruz.
* Irak ve Saddam bizim için bir tehdit değildi. Bu kanlı ve haksız bir işgaldir. ABD kamu oyu yanıltıldı. Halkın korkusu kullanıldı. Saddam 11 Eylül'ün sorumlusu olarak gösterildi. Kimyasal silahlar ve terörizm konusunda söylenenlerin çoğu yalandı...
* Güvenlik için dediler ama ABD ve bütün dünya şimdi çok daha fazla güvensiz. Dünyadaki tek diktatör de saddam değildir.
* Çok uluslu şirketlerin hakimiyet ve çıkar mücadelesi, petrol şirketlerinin kar hırsı önemli birer etmen. Dini duyguları kullandılar sürekli. Saddam şeytanlaştırıldı. İyi Hıristiyanlar etkilendi. Musevi lobisi de etkili oldu.
* İslam için "yeni komünizm" diyorlar. "Yeni şeytan" dediler. İnsanları yanıltıyor ve korkutuyorlar. Ben ülkemi seviyorum. Iraklılar Irak'ı, siz kendi ülkenizi ne kadar seviyorsanız... Ülkemi bugün yönetenler teoloji - serbest piyasacılık karışımı yeni bir ideoloji öneriyorlar. Onlar için demokrasi serbest piyasadır. Yurttaş ile tüketici aynı şeydir.
* Tabi batıdaki emperyalizm ve milliyetçiliğe karşı, pan islamik bir gericilik de var. İki tarafın şiddet yanlıları, savaş kışkırtıcıları var. Düşmanlığı körüklüyor, iki taraftan geriyorlar. Bunu yapanlar her iki tarafta da azınlıktadır. Ama Irak'a müdahale "bir diktatörü devirmek, orta doğunun geri halkını demokratikleştirmek için" değil, petrol ve hakimiyet için yapıldı.
* Guantanamo konusunda Amerikan kamu oyunda da tepkiler var. Orada tutulanların kimliği ve neyle suçlandıkları, hukuki yardım için dilekçe oluşturup yargıya baş vurduk. Mahkemeye intikal etti. Ama genel olarak Amerikan halkı bu konuyla pek ilgilenmiyor.
* İnsanlar güvenlik için savaş politikalarını destekliyor. Aslında ırklardan söz edilecekse bir tek insan ırkı var. Ama birçok halk... Amerikalılar herkesi Arap olarak görüyor. "Müslümanlar saldırdı" diyorlar. Hepsini bir görüyorlar. Biz ise kamu oyundaki yanılsamaları değiştirmeye, ön yargıları kırmaya çalışıyoruz.
* ABD'de insanlar 11 Eylülden çok korktular. İnsanlar korkunca da sizi dinleyemezler. Korkuları nedeniyle Bush'un peşine takıldılar. Ama her zaman %33 oranında insan da savaşa karşıdır.
Hakan Tahmaz: Bush Mahkemeye gel
Küresel BAK adına konuşan Hakan Tahmaz Türkiye'deki eylemleri aktardı, ve 19 NATO üyesi ülkenin Haziran'da İstanbul'da yapacağı zirveyle ilgili bilgi verdi ve toplantıya İngiltere Başbakanı Tony Blair, Fransa devlet Başkanı Jacques Chirac'ın yanı sıra ABD Başkanı George W. Bush'un beklendiğine işaretle Küresel BAK'ın yapacağı Anti-NATO gösterisiyle ilgili çalışmaları anlattı.
Tahmaz'ın konuşmasından satır başları şöyle:
* Savaşa ve adaletsizliğe karşı olan ama henüz harekete geçmemiş olanların hareketlendirilmesi gerekir. Sadece sokak gösterileriyle yetinmeyip, insanlarla konuşmak gerekir.
* Her ülkede kendi sorunlarıyla ilgili, bir mücadele hattı oluşturmalıyız.
* NATO zirvesine karşı kampanyada herkes kendi sesiyle varolsun, ortak bir türkü söyleyebilelim hep birlikte.
* Bush'u NATO zirvesine istemiyoruz. Ama savaş suçları mahkemesine çağıracağız.
* Herkes kendi yerinde bir "Bush gelme istemiyoruz" komitesi kurmalıdır
* Irak'taki işgali bir an önce sona erdirecek bir süreci hızlandıracak güce sahibiz. Yeter ki buna inanalım ve iyi örgütleyelim. Sesini duyuramayanların da seslerini duyurabilecekleri yöntemleri bulalım.
Zeynep Tanbay: Sazlar, tuvaller, bedenler küreselleşsin
Zeynep Tanbay dans sanatçısı, o kendini bedeniyle, beden diliyle anlatıyor; bu kez dilini değiştirmenin heyecanını yaşadığını açıkladı ve sanatçıların barıştan yana oldukları ve çoğunluğun barıştan yana durmasına karşın neden savaşlara karar veren azınlıkların başardığını sordu.
* Bir sanatçı olarak, acaba 2004 yılında barışı nasıl kazanırız sorusuna yanıt arıyorum. Biz sanatçılar barışı savunuyoruz. Çünkü savaşın olduğu yerde sanat olmaz. Barışın olduğu yerde aşk, sevgi ve sanat olur...
* Nasıl oluyor da bu azınlık savaşı başlatmakta bu kadar başarılı ve biz çoğunluk durdurmakta başarılı değiliz?
* Onların güçlü silahları var, bizim de eleştirel düşüncemiz, yaratıcı gücümüz var. Sazımız, tuvalimiz ve bedenimiz var. Bunları küreselleştirelim.
* Bush İstanbul'a geleceği zaman biz de dünya sanatçıları İstanbul'da buluşalım, ona bir hoş geldin gecesi düzenleyelim.
Ahmet Mercan: Silahlar yapılırken engelleneli
Mazlum-Der İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Mercan özgürlük, güvenlik, silahlanma/silahsızlanma, savaş/barış üzerine konuştu, herkesi savaşlara karşı ortak tepki vermeye çağırdı.
Mercan'ın konuşmasından satır başları:
* Özgürlük ve güvenlik kavramları karşı karşıya getirildi. O zaman bütün STK lar ve barışçı insanlar karşı tarafa konuldu. Adeta iki toplum oluştu. Savaş yanlıları ve barış yanlıları.
* Aslında barış için bir çabaya gerek yok. Ama barışı bozmak için bir çaba gerekir. Bu çabayı gösterenlere karşı barışın da artık pasif olmaktan çıkıp, bir güce ulaşması lazım.
* Silahlar daha yapılırken engellenmeli. Silahlanmaya bütçe ayrılırken karşı çıkmak lazım. Henüz korkunç silahlanma çabalarına karşı bir tepki oluşturamadık.
* BM'nin temsil eşitliği temelinde ve veto hakları olmadan yeniden yapılanması gerekir. Karar mekanizmasında STK ların görüşleri de dikkate alınmalıdır.
* Küreselleşen savaş iradesine karşı, ülke bazında değil, yönetenlere karşı ortak tepki göstermek gerekir. 3 ayda bir ortak toplantı yapalım. Israrlı ve kararlı olursak, suyun betonu delmesi gibi sonunda başaracağız.
Kevin Ovenden: İngiltere'de de Küçük "Guantanamo" var
Kevin Ovenden, İngiltere'de savaş karşıtı eylemliliklerin başını çeken Stop The War Coalition (Savaşı Durdur Koalisyonu) aktivistlerinden gazeteci.
Ovenden, konuşmasında ülkesinde yürütülen savaş karşıtı çalışmaları ve eylemleri aktardığı konuşmasında, özetle şu noktalara değindi:
* Bush ve Blair için esas sorun iktidar meselesidir. Ama karşılarında büyük bir güç var. Geçen yıl yaşadıklarımız tarihte hiç olmadı. Hiçbir savaş daha başlamadan bu kadar büyük muhalefet oluşmadı.
* Bu emperyalist bir savaştır. Bu ortamda güçlü bir milliyetçilik de gelişebilir. Geniş yığınların bu akıma kapılmasına izin vermeyelim.
* Bush Londraya geldi ama sokağa bile çıkamadı. 300,000 insan o gün sokaktaydı. İnsanlar onu istemedi. Türkiye'de de Haziranda aynı şey olacak. Buna inanıyorum. İngiltere'de de Blair'in popularitesi süratle düştü.
* Savaşı durduramadık ama çok önemli işler yaptık. Türkiye'nin oraya asker yollamaması çok iyi oldu. Neocon'ların stratejik planları var. Bunlar başta çok kararlı ve saldırganlardı. Ama şimdi daha az saldırganlar. Önlerine birçok engel çıktı. Biz çıktık. Irak'taki direniş var. Yapmak istiyorlar ama yapamıyorlar. Ortalık boş değil ABD'nin her dediği olmuyor.
* Yanyana gelir sonra dağılırdık. Çok sayıda Müslüman göçmen katıldı bize. Pakistanlılar. Türkler, Araplar ve Kürtler...
* İngiltere'de de ufak bir Guantanamo var. Belmor'a insanları doldurdular, yargılanmadan tutuluyorlar. Öte yandan, İnsanlar giderek gerçekleri öğreniyor, anlıyor ve ülkelerinin bu savaşta oynadığı rolden utanç duyuyorlar...
Bush'un beden dili
Sunuşlardan sonra salon sorularını ve görüşlerini aktardı, bir saate yakın karşılıklı savaş ve barış, Irak, Irak'taki işgal konuları tartışıldı.
Toplantının sonunda, Alabora, sanatçı Tanbay'ın konuşmasını hatırlatarak, "Evet. Bush'un da bir vücut dili var ve onu ele veriyor. bizden çok korktuğunu gösteriyor, "dedi ve ekledi: "Sanatçının laneti sonsuzdur." (NM)