Türkiye'de Feminizm kitabını Asena Günal'la birlikte derleyen Aksu Bora, hepimizin tek tek yapıp ettikleri, başarıları, başarısızlıkları, engelleri üzerinde bir ortak
düşünme, söz kurma zemini bulabildiğimiz takdirde, kadın hareketinin sorunlarını aşabileceğimizi söylüyor.
-Kitabın adı, 90'larda feminizm. Elbette bu, bir tarihe değil, bir dönemin özelliklerine vurgu. 90'lara denk düşen feminizmin özelliği ne?
Çok genel bir bakışla projelerden ve kurumsallaşmadan soz edebiliriz bu dönemle ilgili olarak- seksenlerle doksanların farkını da böyle kurabiliriz: Seksenlerde radikalizmi, yeniliği, heyecanı ağır basan bir feminizm vardı, doksanlarınki politik içeriği epey seyrelmis, daha çok dar ve tanımlanmış amaçlara yönelmiş bir feminizm. Ama bu tür genellemeler hep yanılgıyı da
içinde taşır, üstelik farklı eğilimleri görmemizi güçleştirir- ikibinlerde ortaya çıkan Amargi'nin "sebebi", herhalde 90'larda aranmalı mesela. O yüzden mümkün olduğunca tekil hikayelere bakmayı ve genellemelere temkinli yaklaşmayı tercih etmeli.
-Kitapta Müslüman kadınlar da yer almış. Müslüman kadınları kadın hareketi içinde değerlendirmek mümkün mü? Müslüman kadınlara bakıştaki farklılık, kadın hareketini böler mi?
Kimlerin kadın hareketinin içinde, kimlerin dışında değerlendirilebileceğine biz karar verebilir miyiz, emin degilim. Sibel Eraslan'in yazısını okuduğumda yer yer yüreğimin sızladığını ve derin bir anlayış hissettigimi söylemeliyim- ona yönelik bir sempatiden cok, yazdığı bazı insanlık durumları benim icin fazlasıyla tanıdık olduğu içindi bu. Onun da dediği gibi, "Korkulacak bir şey yok, hep beraber kadınız işte, o kadar..." Kadın hareketini bölmekten söz etmek kulağa biraz tuhaf geliyor- birlik ve beraberlik içinde bir şeyden mi söz ediyoruz zaten? Üstelik eğer kadın
hareketinin bölünmesinden söz edeceksek bunun sorumlusunun Müslüman kadınlar olduğunu söylemek insafsızlık olurdu. Tecavüz için kadını suçlamak gibi bir şey!
-Yazılar genellikle "içerden" yazılmış. Ancak Kürt dergilerini anlatan yazı "dışardan" bir değerlendirme. İçerden bir değerlendirmeye de ihtiyaç yok mu?
Olmaz olur mu? Dergiler üzerinden bir değerlendirmenin yanısıra, hareketin içinden de değerlendirme olsun istedik ama galiba hikayelerin anlatılması için bir zaman var ve bu kitabın çıkışı ona denk gelmedi. Çünkü İstanbul'dan ulaşabildiğimiz bazı kadınlar olmasına ve yazmayı kabul etmelerine karşın, yazı gelmedi. Sonuçta bu kitap bitmiş bir hikaye kurmayı amaçlamıyordu, hala bu yapılabilir.
-Son bir kaç yılın etkinliklerinden gözlemlediğim kadarıyla HADEP çevresinde yer alan genç Kürt kadınlar, dergi çıkaran Kürt feministlerden de "anneler"den de değişik bir özellik gösteriyor. Bu kesimin kadın hareketi içindeki önemi ne?
Şu sıra o tarafta ciddi bir politikleşme ve değişme var görebildiğim kadarıyla. Bana sorarsanız, insan hakları üzerinden bir ortaklık kurabileceğimizi ve oradan birlikte ilerleyebileceğimizi düşünüyorum.
-Kitaba yazan kadınlar, projeler kanalıyla kurumsallaşmanın önemine vurgu yaparken, bir yandan da sorunlarına değinmişler. Bu sorunlar neler, aşılabilmesi mümkün mü?
Amma da kazık bir soru! "Proje" lafının siyasal hayatımıza girişi iki koldan oldu: seksenlerin sonunda duyduğumuz "toplumsal proje" sözü vardı, bir- daha çok sosyalistler tarafindan dile getirilen bir sözdü bu, sosyalizmin sınıftan başka bileşenleri de olması gerektiğini düşünenlerin
kullandığı bir tür kod gibiydi. Bir de daha bildik kanal vardı, daha tanımlı, dar, politikayla ilişkisi daha dolaylı hedefleri ifade eden bir söz olarak proje. Bu ikisi arasındaki ilişki ve ortaklık düsünmeye değerdi. Kitapta ikinci anlamıyla projelerden söz ediliyor. Bence "kadın projeleri"
ile ilgili en büyük sorun, bunların politik bağlamının belirsizliği. Bir yandan kadınların hayatında küçük de olsa olumlu değişimler gerçekleştirmeyi önemsemek, ama bir yandan da bu değişimlerin ancak daha büyük bir politik çerçeve içinde anlam kazanabileceğini hatırda tutmak gerekliydi. Bu anlamda belki de sorun projelerin değil, feminizmin sorunu olarak görülebilir. Biz
doksanlarda bir feminist söz kurabildik mi? Bu sorunlarin aşılması mümkün, mümkün olmak zorunda. Hepimizin tek tek yapıp ettikleri, başarıları, başarısızlıkları, engelleri üzerinde bir ortak
düşünme, söz kurma zemini bulabilmemiz, bu zemini kurabilmemiz halinde, böyle bir imkanı yaratabileceğimizi düşünüyorum. Ancak o zaman aramızdaki gerçek ayrımları, farklı çizgileri, öncelikleri ve ortaklıklarımızı görebiliriz. Bir hareketi hareket yapan bu değil midir zaten?
-Genç kuşağın harekete ilgisi yeterli değil. Nedenleri neler?
Seksenlerde bizim heyecanımız ve politikliğimizle karşılaştırırsak, doğru, şimdiki genç kuşak feminist politikaya ve genel olarak politikaya fazla ilgili görünmüyor. Ama belki de böyle bir karşılaştırma doğru değil. Görebildiğim kadarıyla feminizmi kendi hayatına bakmanın, onu değiştirmenin bir yolu olarak gören genç kadınlar var ama bunu birlikte yapmanın yollarını
bulmakta zorluk çekiyorlar. İğneyi kendimize batırıp "genç arkadaşlarla" ilişkilerimizdeki hiyerarşiyi, dışlayıcılığı ve biraz da yorgunluklarımızı görebilmemiz iyi olurdu.
-Feminizmin yeni bir döneme evrilmesi gerekiyor mu? Bu nasıl bir evre olmalı?
Yukarıda söz ettiğim ortak düşünme, söz kurma zeminini hızla kurabilmemiz gerekiyor bence. Hali hazirda bu türden çabalar var, özellikle de elektronik tartışma grupları. Ancak bunların ciddi handikapları da var, tartışmaların derinleşmesi, ilerlemesi pek mümkün olmuyor gördüğüm kadarıyla. Eski moda (ve biraz da "molla"!) biri olarak, klasik anlamda yazılara ve yazılı
tartışmalara ihtiyaç duyuyorum doğrusu. Bir de birbirimize karşı tutumumuzu değiştirmemizin yaşamsal önemde olduğunu düşünüyorum. Kimbilir, birbirimize karşı bu kıyıcılığımız kendimizden memnuniyetsizliğimizin bir ifadesidir belki de! Sözünü ettiğin "evrilme"nin önemli bir bileşeni de, feminizmin bir orta sınıf hareketinden ibaret olmaktan çıkması - henüz seslerini az duyuyoruz, yeterince temsil edilmiyorlar ama feminizmin bir anlamda "genişlemesi"nden söz edebiliriz. Bunda projelerin payi oldu ama korkarım projeler aynı zamanda bu genişlemenin sınırlarını da çiziyorlar. Önümüzdeki dönemde taşra kentlerinde, kenar mahallelerde, gecekondularda da kadın hareketlilikleri görebileceğimizi umuyorum. Bu hareketliliklerin ne türden sonuçlar doğurabileceğini, bizim bunların neresinde kendimize yer bulabileceğimizi zaman gösterecek.
Yazı bitince yalnızca "Dosya/Kaydet" yapalım ve çıkalım. Başka işlem gerekmez.
..
..