Fotoğraf: Anadolu Ajansı
Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik askeri operasyonuna ilişkin sosyal medyada yaptığı "Suriye’nin kuzeyindeki operasyonu şimdi Barış Pınarı desek akan su değil kandır. Şimdi 1974’te biz Barış Harekâtı desek de, bu da bir savaştı ve akan kandı" paylaşımına dair Deutsche Welle Türkçe’ye konuştu.
"Anlama gayreti olsaydı, tepkiler bu kadar büyük olmazdı"
Değerlendirmelerine gelen tepkileri abartılı bulduğunu ifade eden Akıncı, “Eğer benim dediklerimi beni biraz da tanıyarak, normal içeriğiyle okuyup anlama gayreti olsaydı, tepkiler bu kadar büyük olmazdı. Çünkü ben 1974’le ilgili ilk defa konuşmadım aslında. Ben 1974’te bu harekat olmalıydı, olmamalıydı tartışmasını da gündeme getirmedim. Ancak Barış Harekâtı ve Barış Pınarı Harekâtı benzerliğinden hareket ederek orda bir saptamada bulundum. O saptamam da gerçek hayatın kendisinden kaynaklanan bir saptamaydı. Çünkü 1974’te ben bulundum o harekâtta, diğer bütün genç Kıbrıslılar gibi görev aldım. Yanımda arkadaşlarım şehit düştü ve evet, onun biz adına Barış Harekâtı dedik ama bunun gerçek anlamda bir savaş olduğunu bizzat içinde yaşayarak gözlemledim. Dolayısıyla buradan vermek istediğim mesaj; diplomasinin diyaloğun asıl ilaç olduğu mesajıydı”dedi.
TIKLAYIN-KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı: Diyalog ve Diplomasi Devreye Girmeli
"Bu savaşa sabaha karşı bir füzenin düşüşüyle uyandık"
“Suriye’de 10 yıla yaklaşan bir savaş sürüyor ve bunun da artık doyum noktasına geldiğini görüyoruz” diyen Akıncı şöyle devam etti: “Esad rejimin de artık yerinde durduğunu da görüyoruz ve onunla ilişkinin de bir şekilde kurulmasının kaçınılmaz olduğunu anlıyoruz. Yani benim orada, asıl diyalogdan kastım, Türkiye ile Suriye’nin ilişkisinin yeniden tesis edilmesine yönelikti o da çarpıtıldı. Akıncı ‘terör örgütleriyle masaya otursun Türkiye dedi' şeklinde algılanıp yorumlanmak istendi. Benim öyle bir çağrım olmadı, devletler kiminle nasıl görüşecekler onun kararını kendileri verir. Ama bakınız, biz o kadar yakınız ki bu savaşa bir gün sabaha karşı bir füzenin düşüşüyle uyandık biz ve hemen koşa koşa o alana gittik. Dolayısıyla hem 74’ü yaşamış, hem de savaşın dehşetini bilen ve bu alanın gelecek kuşaklarının artık savaşın değil, kanın gözyaşının değil, barışın nimetlerinin paylaşılması gerektiğine inanan, düşünen ve bu uğurda da yıllardır uğraş veren bir kişi olarak bir temennimi ifade ettim.”
"Kıbrıs Türk halkı kendi direniş gücüyle ayakta durabilmiştir"
Akıncı, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, paylaşımları nedeniyle, "Oturduğu makam kendisine Türkiye Cumhuriyeti sayesinde verilmiştir, bu haddini bilmemektir” sözlerine ilişkin de Akıncı, şöyle konuştu: “
“Kıbrıs Türk halkı bu noktaya evet Türkiye’nin de desteği ve yardımıyla gelmiştir. Ama en başta Kıbrıs Türk halkı kendi direniş gücüyle ayakta durabilmiştir. Bunun da bilinmesi lazım. Bunun da ötesinde, Kıbrıslı Türk Cumhurbaşkanları, neyi ne amaçla söylediklerini bilen insanlardır. Dolayısıyla o konuyla ilgili yakıştırmaları da kesinlikle kabul etmemiz mümkün değildir.”
"Varlık nedenim hep halkım olmuştur"
Akıncı, Kıbrıs siyasetinden gelen tepki ve eleştirilere dair de şu değerlendirmede bulundu: “Bir siyasetçi halkıyla var olur ya da halkı istemezse ortadan kaybolur. Kıbrıs Türk siyasetinde benim şimdiye kadar varlık nedenim hep halkım olmuştur. Ben halkımın verdiğim mesajlarla ne kadar özdeşleştiğini bir bir yaşıyorum. Halkımın içinden hiçbir zaman kopmamış olan bir kimliğim. Ama Kıbrıs Türk siyasetinde her siyasette olduğu gibi, durumdan vazife çıkaranlar da vardır. Ortaya çıkmış bir durumu kendince fırsata çevirip olaydan nemalanmaya çalışma durumları da söz konusudur. Bunlar olmuştur, üzülerek bunları gördük. Ama bir şey daha var, halk da gördü. Dolayısıyla Kıbrıs Türk siyasetiyle ilgili söyleyeceklerimin ötesinde de bir şeye daha değinmem lazım bu konu kapanmadan; buradan yapılan eleştiriler genellikle düzeyli eleştiriler olmuştur.”
"Asıl tehdit edenler hadlerini aşanlardır"
Akıncı, paylaşımının ardından gelen hakaret ve ölüm tehditlerine de “ Asıl bunları yapanlar ve yaptıranlar hadlerini aşanlardır. Çok belli ki organize bir şekilde, sistemli bir şekilde bizim hesaplarımıza sövgüler yağdırıldı. Olmayacak çirkinlikte yazılar yazdırıldı. Bunların organize bir şekilde olduğu belli. Dolayısıyla biz bunlara karşı yapabileceğimiz hukuken ne varsa yapmak durumundaydık, çünkü onun fikirle alakası yoktu. Fikri fikirle çürütürsünüz ve bu konu kapanır ama sövgüyle tehditle bertaraf edemezsiniz fikirleri. Dolayısıyla gelinen noktada başsavcılığa ve polise bunları aktardık. Bir kopyasını da Büyükelçiliğe gönderdik. Onlar Türkiye’ye intikal ettirdiklerini söylediler, sonucu göreceğiz” dedi. (RT)