Yeşil Düşünce Derneği ve Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği tarafından düzenlenen 14. Yeşil Ekonomi Konferansı’nın çıktıları dün (3 Şubat) yayımlandı.
Tansu Yeşilkır, Gökçen Bayram ve Özlem Teke’nin derlediği raporda Türkiye’nin mevcut iklim politikaları ve sürdürülebilir dönüşüm sürecindeki eksiklikleri ele alındı.
Konferansın politika notlarında, Türkiye’nin fosil yakıtlar ve ekstraktivizme (hammadde sömürüsüne) dayalı üretim modeline bağlı kalmasının, iklim eyleminin önünde büyük bir engel teşkil ettiği vurgulandı. Aynı zamanda bu modelin kamu maliyesine bir yük olduğu ve ekosistem üzerinde geri dönülemez hasarlara neden olduğu belirtildi.
“Sorumsuzluk politikaları”
Konferansın dikkat çeken bulgularından biri, Türkiye’nin mevcut politikalarının sürdürülebilirlikten uzak bir sorumsuzluk zemini üzerine kurulu olduğu ve bu durumun gerçek bir iklim eyleminin önünü tıkadığı oldu.
Uzmanlar, iklim kriziyle mücadelede küresel taahhütlerin yerine getirilmesi için sosyal adalet ve ekoloji odaklı politikaların benimsenmesi gerektiğini belirtti. Ancak şu anki politikaların bu gereklilikleri karşılamaktan uzak olduğu ve Türkiye’nin yeşil dönüşüm noktasında ciddi fırsatlar kaçırdığı ifade edildi.
Bu bağlamda, Akbelen Ormanı’ndaki mücadele, bu politikaların somut bir örneği olarak öne çıktı. Rapora göre Akbelen, sadece bir ekoloji mücadelesi değil, aynı zamanda Türkiye'nin yeşil dönüşüm politikasının ne kadar geride kaldığının ve bu süreçte kaçırılan fırsatların bir simgesi.
Yeşil Ekonomi Konferansı’nda konuşan iklim aktivistleri, Akbelen gibi direniş alanlarının iklim politikaları konusunda hayati birer uyarı işlevi gördüğünü belirtti.
Ekonomik yük ve sosyal adalet
Türkiye’nin fosil yakıtlara dayalı üretim modeli, kısa vadeli ekonomik kazançlar sağlarken, uzun vadede kamu maliyesine büyük maliyetler yüklüyor. Ekosistem üzerinde yaratılan olumsuz etkiler, yalnızca doğal yaşamı değil, toplumsal refahı da tehdit ediyor.
Uzmanlar, sürdürülebilir bir ekonomik model oluşturulmazsa, Türkiye’nin yalnızca çevresel felaketlerle değil, aynı zamanda ekonomik krizlerle de yüzleşmek zorunda kalacağını belirtti.
Yeşil Ekonomi Konferansı’ndaki konuşmalarda dikkat çeken noktalardan biri, yeşil dönüşüm politikalarının sadece çevresel değil, aynı zamanda sosyal adalet ve eşitlik temelinde yapılandırılması gerektiğiydi.
Prof. Dr.Ayşe Uyduranoğlu “Milyarlarca insanın salgın, enflasyon ve savaşın ekonomik şok dalgalarını omuzladığı, milyarderlerin ise servetlerini katladığı ve bu nedenle eşitsizliklerin keskinleştiği bir dönemin içindeyiz,” diyerek bu soruna dikkat çekti.
“Yeşil aklama” tehlikesi
Öte yandan, konferansın dikkat çeken bir diğer başlığı “yeşil aklama” (greenwashing) oldu. Gerçek bir dönüşüm yerine yüzeysel ve manipülatif sürdürülebilirlik politikalarının benimsenmesinin, çevre dostu bir imaj yaratma çabasından öteye gidemediği belirtildi.
Sonuç olarak, konferansta Türkiye’nin iklim politikalarının köklü bir değişime ihtiyaç duyduğu vurgulandı. Fosil yakıtlara bağımlılığı azaltan, sosyal adalet ekseninde şekillenen ve demokratik katılımı esas alan politikalar hayata geçirilmedikçe, sürdürülebilir bir dönüşümün mümkün olmayacağı ifade edildi.
Raporun tamamını okumak için tıklayın. (BG/TY)