O dönemdeki bir olguyu bugünün değerleriyle, ölçüleriyle değerlendirmek doğru olmaz. Bugünden baktığımızda İKD, 1980'lerdeki merkezi olara örgütlenmiş demokratik kitle örgütlerinden biriydi. Son derece disiplindi bir örgüttü ama bu disiplin, gönüllü faaliyetle sağlanıyordu. Fakat, İKD'yi sadece böyle tanımlayamayız. Bu sorunun ucu o kadar açık ki.
-Kadın hareketi içinden bakarak nasıl tanımlayabiliriz?
İKD'nin kadın hareketi içinde olduğu kesin. Kadın hareketi bir devamlılık, bir süreklilik arzediyor. Türkiye'deki kadın hareketini 1983'le, 1985'le başlatmak hata. Osmanlı'da başlıyor, İKD de bu hareketin bir parçasıdır.
-Ama bir partinin yan örgütü ve kuruluş amacı da partinin örgütlenme perspektifiyle bağlantılı değil mi?
Bir kadın örgütü nedir, önce onu yanıtlamak gerekiyor. Kadın örgütü, kadınlar için değişim isteyen, kadınlar için talep üreten ve bu değişim için bir projesi olan örgüttür. Bir örgütün kadın örgütü olup olmasını açıklayacak iki kriter vardır; Kadın sorunu olduğunu saptaması ve bu sorunun çözümü için proje üretmesi. İKD, kuruluş tüzüğünde, programında, ve Kadınların Sesi'nin 1, sayısında dünyada ve Türkiye'de kadınların içinde bulunduğu konumu saptıyor ve kurtulması için önerilerde bulunuyordu. Evet, bunu bir ideolojik yaklaşımla yapıyordu ama bu da bir görüştür.
-Fakat bir yandan da dergide: "Grevci eşi nasıl olmalıdır? Grevdeki kocasını güleryüzle uyandırmalı, diğer grevci eşleriyle gidip onlara yemek pişirmelidir" türü yazılar da yer almış.
Başta da söyledim, sadece bugünden bakarak değerlendirmek yanlış olur. O dönemin koşullarını iyi bilmek lazım. O dönemde, grevler çok önemli faaliyetlerdi. Grevci işçi değilsen ve grevin bir parçası olmak istiyorsan, orada bir işe yarayacaksın. Evet, kadınlar grevde çay yaptı, yemek pişirdi ama bir yandan da bu yaptıkları işler onların kamusal alanda yer almalarının bir yolu oldu. Kadınlar grevi çok seviyorlardı ve grevde yer almak istiyorlardı. Tabii İKD'nin en büyük eksiklerinden biri, kendi mirasının üzerinden atlaması oldu.
-Neydi bu miras?
Kollontay, Rosa Lüksemburg bizim ufkumuzu açacak yazılar yazmışlar aslında. Aşk, cinsellik, ev içi emek gündemlerine girmiş. 1. Komünist Kadınlar Kurultayı'nda ev içi emek ele alınmış örneğin. Onlar o dönemde burjuva feministlerine pozisyon almışlar, biz ise dışımızdaki solla polemik yapıyorduk. Bizim dönemimizde Türkiye'de feminist bir odak yoktu ve Batı'da feminizmin niteliği değişmişti. Bizim o tarihi daha iyi kavramamız gerekirdi.
-Yayınlarda kadınlık durumuna hiç mi değinilmedi?
Değinilmiş. Dayaktan, boşanmadan, menopozdan, kürtajdan söz edilmiş. Kürtaj için, herkese bedava sağlık uygulaması filan yazılmış ama o kadar. Muhtemelen çekinmişiz. O dönemde sosyalistler için şapka hikayesi vardı, sanıyorum o yüzden sadece değinilmiş.
-İKD'li kadınlar, İKD'nin yaşamlarını çok değiştirdiğini söylüyorlar. Sen buna katılıyor musun?
Bizi biz yapan İKD oldu. Kadınlar kadınlara yetki verdi, inisiyatif verdi. Programı kendimiz yapıyorduk, örgütsel faaliyeti kendimiz örgütlüyorduk. İKD; kadınlara ulaşıyordu, başka bir noktaya sıçratıyordu. Mesela bizim dernek binalarımızda Castro fotoğrafı yoktu. Ama her binada "her işyerine kreş" yazıları vardı. Dönemin sol siyasetini yapmıyordu. Hatta dışardan feminist diye eleştiriliyordu. Yayınlarda
-Erkeklerin, partinin müdahalesi olmuyor muydu?
İKD'nin bir özelliği de şuydu, İKD'nin kurucu kadrosundaki kadınlar, erkeklere göre iki kat nitelikliydi, dil biliyorlardı, politik deneyimleri vardı, erkeklerin yönetmesine ihtiyaçları olmadı. Pek de umurlarında değildi aslında. Çünkü İKD'nin kuruluşundan 2 yıl sonraki yerini erkekler de beklemiyordu.
-Peki İKD'nin kadınlar arasında itibarı var mıydı? Partili kadınlar İKD'de çalışma istiyorlar mıydı yoksa "kadın işi" diye küçümseniyor muydu?
Kesinlikle itibarı vardı. Doğru yanıt şu; TKP'ye gelen kadınlar İKD'den geçti. 12.000 üyesinin çoğu partili değildi. İKD köylere kadar örgütlendi, büyük çoğunluğu partisizdi. Tabii yönetimlerde, üst düzeyde partili kadınlar vardı. Mesela ben Diyarbakır'a gittiğimde partili değildim. Orada kısa sürede 350 abone ve 300 üye yaptım. İçlerinde tek bir partili yoktu.
-Parti organlarında daha çok kadının yer alması gibi bir talebiniz oldu mu?
İllegalite koşulları nedeniyle, organlar hakkında kimsenin bir bilgisi yoktu.
-Yine bugünden baktığımızda İKD'nin toplumda bir etkisi oldu mu?
Bunu bilemem ama olduysa da, 12 Eylül tokadı her şeyi yok ettiği gibi, onu da yok etmiştir. Gerçi bugün İstanbul Belediyesi çocuklara süt dağıtıyor, bu bizim talebimizdi mesela. 1976'da başlattığımız kreş kampanyamız bu güne ne kadar yansıdı? Biz emekçi kadınlara yönelik faaliyet yürütüyorduk, hamilelikte çalışma koşulları, erken emeklilik konularında bildiriler dağıtıyorduk. Ulaştığımız kadınların bilincinde bir değişimlik olmuştur muhakkak. Ama DİSK'in kazanımları bile yok edildi, İKD'nin izi ne kadar kaldı tartışılır tabii. Biz Anadolu'da bile sadece kadınlardan oluşturduğumuz gruplarla dergi sattık, afiş astık. Bunun insanlarda bir etkisi olmuştur.