Amacı "Ülkemizdeki sosyal sorunların tespiti ve çözümü ile Türk ailesinin bütünlüğünün korunması, güçlendirilmesi ve sosyal refahının artırılmasına yönelik ulusal ve uluslararası bilimsel araştırmalar yapmak veya yaptırmak, projeler geliştirmek, desteklemek, bunların uygulamaya konulmasını sağlamak ve aileye yönelik millî bir politikanın oluşmasına yardımcı olmaktır," olarak tanımlanıyor.
İlk görevini ise "Ailenin bütünlüğünün korunması, güçlendirilmesi ve sosyal refahının artırılması için ulusal ve uluslararası düzeyde bilimsel araştırmalar yapmak veya yaptırmak; bu konularda projeler geliştirerek uygulamaya konulmasını sağlamak," olarak belirliyor.
ASAGEM, kendi misyonunu tanımlarken "Ülkemizin içine düştüğü ağır ekonomik buhran ve buna bağlı olarak yaşanan sosyal problemlerin çözümü konusunda getirilen önerilerin yeni bir bakış açısıyla ele alınmasında aile merkezli politikalar oldukça önem arz etmektedir. Aile odaklı çözüm politikaları oluşturmak Kurumumuzun temel hedefidir," diyor.
Aslında bu kurumun kurulmasına bir rapordan sonra karar verildi. Her şey 1989'da yayınlanan VI. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda yer alan "Türk Aile Yapısı"yla ilgili raporla başladı denebilir.
Kadın çalışmaya başlayınca...
Rapor şu konulara vurgu yapıyordu:
* Kadın "milli ve ekonomik zaruretler" gereği çalışma hayatına atılınca aile değişime uğradı.
* Bu değişim sonucu, ailede anne otoritesi ve onun düzenleyici fonksiyonu da değişime uğradı, eş ve çocukların aile kurumu içersindeki rollerinde de değişiklikler ortaya çıktı.
* Kocanın kutsal sayılan aileye bağlılığı yer yer zayıfladı, çocuklarda anne ve baba otoritesine karşı gelme duyguları giderek arttı.
Zaten son on ve yüz yıllarda "milli ve içtimai" bünyede ortaya çıkan rahatsızlıkların nedeni de bu. Oysa baba ailenin başı ve reisi, babaya verilen bu rol kutsal ve bir rol. Ana imajı da Müslüman - Türk geleneğinde kutsi bir değer.
Çocuklar da bu kutsi değerin bir parçası. Ana ve babaya Tanrı'nın emaneti. Çocukların rızkını temin etmek, sıhhatlerini korumak, terbiyeleri sağlamak, ana-baba için geleneksel, dini bir borç.
Kadınlar çalışmaya başlayınca aile içindeki roller değişime uğrayınca, buna bir de televizyon ve basın gibi "zararlı neşriyatlar" eklenince tedbir almak gerekir.
Kitapları...
Görüldüğü gibi o günkü adıyla Aile Araştırma Kurumu'nun, bugünkü adıyla Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü'nün kuruluşuna kaynaklık eden rapor; cinsiyetçiliği bir nebze olsun sorgulamak, kadının aile içinde yaşadığı ezilmişliği bir nebze da olsa görmeye çalışmak yerine kadının çalışmasıyla birlikte geleneksel rollerin değiştiğini varsayarak değişimin zararlarını sıralıyor.
Öte yandan aynı rapor, "milli, Tanrı, Müslüman - Türk geleneği, kutsi değer, dini bir borç" vurguları yaparak da, aileye nereden baktığını, ailenin hangi bakış açısıyla korunacağının da işaretini vermiş oluyor.
Zaten Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü'nün ilk icraatları da Müslüman - Türk ailesini simgeleyen afişler yapmak, raporun bakış açısıyla "Yuva" isimli bir televizyon dizisi yapmak, Aile Şurası toplamak, Kınalızade Ali Çelebi'de Aile, Cumhuriyet Öncesinde Türk Kadını, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi / Türk Aile Tarihi gibi kitaplar yayınlamak oldu.
Müdürlüğün yayınladığı onlarca kitap var. Ve bu kitaplar incelenmeye değer. Yayınlanan ilk kitaplardan (Kınalızade Ali Çelebi'de Aile, Cumhuriyet Öncesinde Türk Kadını,) yayınlandığı yıllarda cinsiyetçi vurguları nedeniyle feministler tarafından eleştirilmişti.
1989'da yayınlanan Aile İçinde ve Toplumsal Alanda Şiddet isimli kitabın proje grubunun oluşumu, ele alınan konulara nasıl yaklaşıldığını gösteriyor. Kitabın proje grubunda şiddetle uğraşmış tek bir kadının bile adı yok. Hatta tek bir kadının adı yok. Proje grubu tam on erkek akademisyenden oluşuyor.
Araştırmaları
ASAGEM, Kadının Ülke Ekonomisindeki Yeri, Sosyal Bünyemize Uygun Konut Tipleri, Çalışan Kadınların Çocuk Bakımı ve Eğitimi Problemi, Boşanma Sebepleri, Televizyon ve Aile, Bağımsız İşyeri Sahibi Kadınların Aile ve İş İlişkileri, Gecekondularda Aileler Arası Geleneksel Dayanışmanın Çağdaş Organizasyonlara Dönüşümü gibi pek çok konuda araştırma yaptı ve yayınladı. Biten ve sürmekte olan araştırmaların tam listesine ASAGEM'den ulaşmak mümkün.
Raporları
ASAGEM, Sokakta Yaşayan / Çalışan Çocuklar Tespitler ve Çözüm Önerileri, AB Ülkelerinde Aile Politikaları, Şiddeti Önleme Platformu Eğitim ve Şiddet Alt Çalışma Grubu Raporu gibi pek çok raporu var. Genel başlıklarda yayınlanan raporların yanı sıra "Medyanın Aile Kurumu Açısından Eleştirel Okuması, Biz Evleniyoruz Programı Örneği" gibi özel raporlar da hazırlanıyor.
Aile Araştırma Uzmanı Fatma Özdoğan Belligüçük tarafından hazırlanan ve RTÜK'e gönderilen bu raporda "Günümüzde aile, hem şiddetle saldırıya uğramakta, hem de savunulmaktadır.
Kadınları baskı altında tuttuğu, çocukları ezdiği, nevrozun yayılmasına meydan verdiği iddiaları ile kınanan aile kurumu, öte yandan ahlakın temellerini sağlamlaştırdığı, suçu önlediği, düzeni koruduğu ve uygarlığın sürüp gitmesini sağladığı için övülmektedir," deniliyordu.
Raporda ayrıca "Avrupa'da üç önemli sorun alanının altı çizilmektedir: Uyuşturucu, şiddet ve aile değerlerindeki aşınma. 1994 yılında Dünya Aile Yılı kutlanmıştır. Bu yılda ailenin öne çıkarılmasının nedeni sosyal çöküşün önüne geçmektir.
Evlilik oranlarındaki düşüş, boşanmalar, evlilik dışı beraberliklerden doğan çocuklar ve tek ebeveynli hanelerin Batı toplumlarında meydana getirdiği problemler, bizim toplumumuzda aile gerçeğinin önemine daha da dikkat çekmemiz gerektiğini ortaya koymaktadır," denilerek aile politikası belirleyen kurumun yaklaşımı bir kez daha vurgulanıyordu.
Güçlü ve saygın kadın
Kuruluşuna kaynaklık eden raporda erkeğin reisliğini vurgu yapılmasına karşın, bugün ASAGEM Genel Müdürü Doç. Dr. Ayşe Gürcan bir söyleşide "ASAGEM'in kadına bakışı nedir" sorusunu şöyle yanıtlıyor;
"Genel müdürlüğümüz, toplumsal yaşamda ve ailede görev, sorumluluk, yetki ve haklar açısından birbirini tamamlayan yanlarıyla, bir yapbozu oluşturan iki parça gibi, birbirine geçmelerle bir bütünü meydana getiren iki parçadan biri olan kadının aile içinde güçlü ve saygın hâle getirilmesini hedef alan bir bakış açısıyla çalışmalarını yürütüyor.
Yani, tek bir parçanın tanımlanmasından ziyade, ki bunun sınırlılıkları vardır, kadının onu çevreleyen diğer değişkenlerle birlikte ele alınmasını doğru buluyorum, Bir sistem yaklaşımıyla incelendiğinde kadın sorunlarının hem kaynakları hem de sonuçları bakımından diğer parçalarla etkileşimini bilmek, sorun çözme yönteminin etkinliğini artıracaktır."
Görüldüğü gibi, hala aileye kadın açısından bir bakış söz konusu değil. Ancak erkeğin aile reisliğinden ve kadının aile içindeki düzenleyici fonksiyonundan, "bir bütünü meydana getiren iki parçadan biri olarak ele almak" noktasına gelinmiş. Yani milli politikanın temel taşı bu yaklaşım. (GC/FK)