Yıllardır, özellikle kadın hukukçular aile mahkemelerinin gerekli olduğunu dile getirirlerdi. Ancak, yasa çıkmasına rağmen bu talebi dile getirenler yeterince memnun değil. Av. Hülya Gülbahar, kadınların yasayla ilgili önerilerinin dikkate alınmadığı söylüyor:
"Aile mahkemelerinin kurulmasını biz bütün barolardaki kadın avukatlar, kadın komisyonları olarak destekliyorduk. Bir uzmanlık mahkemesi kurulması gerekiyordu.Ecevit hükümeti döneminde hazırlanan bir taslak vardı, biz de önerilerimizi ilettik. Şimdi çıkan yasa hemen hemen o dönemde hazırlanan taslakla aynı ve bizim önerilerimizi Ecevit hükümeti gibi yeni hükümet de dikkate almamış."
Eşitlik kavramı yok
Gülbahar'ın dikkati çektiği en önemli nokta "eşitlik": "Yasada eşitlik sözü geçmiyor. Bu yasanın eşler arasında eşitlik sağlanması için görev vermesi gerekiyordu. Eşitlik anayasal bir hak. Eğer eşler arasında eşitsizlik varsa, ilk işi eşitsizliği giderecek bir hukuk yaratmak olmalıydı."
Kadın hakları hukukçuları yok
Aile mahkemeleriyle ilgili çıkarılan yasada görevlendirmenin de yetersiz olduğunu söyleyen Gülbahar, kadın hakları konusunda uzmanlaşmış hukukçulara görev verilmediğini söylüyor:
Yasa, "Tercihen aile hukuku alanında ihtisas yapmış hakimler görev yapmalı," diyor. Oysa biz önerilerimizde kadın araştırma merkezlerinde ihtisas yapmış hukukçuların da yer alması gerektiğini belirtmiştik. Yer almamış. Bugün pek çok üniversitede kadın araştırma merkezleri var, kadın ve erkek hukukçular buralarda yüksek lisans yaptılar. Kadın hakları hukuku konusunda uzmanlık kazandılar."
Boşanma uzayabilir
Gülbahar, bir başka kritik noktaya da dikkat çekiyor: Yasa,'Sulha teşvik eder,' diyor. Bunu bir zorunluluk olarak söylemiyor ama uygulamada ailenin önüne yeni aşamalar koyabilir. Zaten boşanmak için başvuranlar, eğer boşanma koşulları yoksa boşanamıyorlar. Bu hüküm boşanmayı uzatabilir gereksiz bir aşama getirebilir."
Şiddet yok
4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun'un sulh hukuk mahkemelerinden alınıp aile mahkemelerinin kapsamına girmesinin onayladıkları bir durum olduğunu söyleyen Gülbahar, " Ama bu kez de şiddet yer almamış," diyor: "Tıpkı eşitlik konusu gibi kadına yönelik şiddet konusunda da edilmiş bir söz yok. Şiddet gören kadının gözetilmesini açıkça söylemesi gerekiyordu, kaçınılmış."
Hangi aile korunmalı?
Gülbahar, özetle, yasanın aileyi oluşturan bireyleri değil, aileyi temel aldığını söylüyor: "Oysa her yasanın temelinde ezilenlerin çıkarını gözetmek söz konusudur. Örneğin kiracılarla ilgili yasa esas olarak kiracıların hakkını korur, iş yasasının esası işçiyi gözetmektir, gerçi bu yasa da delinip durdu ama esası odur. Aile mahkemeleri yasası da bu esasla hazırlanmalıydı. Sorunları, eşitlik, demokrasi, şiddetsiz bir ortam temelinde çözmek üzere bir misyon yok. Şiddet varsa kanunun uyarması gerekiyordu, şiddet, kanunun gerekçesinde de yok, maddesinde yok. Aileyi var olan haliyle, şiddetiyle, eşitsizliğiyle korumak değil, eşitlikçi bir model önermek gerekiyordu."
Hangi bütçeyle?
Tabii bir de uygulama sorunu var. Gülbahar bu konuda iyimser değil: Bu yasanın uygulanması için ciddi bir yargı reformu gerekiyor. Bütçeden yargıya ayrılan payla bunları gerçekleştirmek mümkün değil. Bu bütçeyle, yeni adli personelin atanabilmesi bile mümkün gözükmüyor."