Cumartesi Anneleri/İnsanları 23 yıl önce Cizre'deki evinden bozuk radyosunu tamir etmek üzere çıkıp bir daha geri dönemeyen Ahmet Bulmuş dosyasındaki cezasızlığın son bulmasını istedi.
Cumartesi İnsanları’nın İstanbul, Galatasaray’da yapılan 631. hafta eyleminde ilk olarak 1994’te Ankara'da kaybedilen Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin söz aldı.
"Kaybedilen insanlarımızı kaybedenlerin yargı önüne çıkarılması için 22 senedir toplanıyoruz. Bir daha bu tür katliamlar bu ülkede yaşanmasın diye.
“Ama ne yazık ki hükümet, devlet ise büyük büyük adalet sarayları yaptık diye övünüyor. Ben bu adalet saraylarına bakmıyorum adalet saraylarında gerçekleşen adalete bakıyorum. Bu adalet sarayları hiçbir derdimize hiçbir talebimize deva olmamıştır.
“Bu ülkede adaleti sağlayacakları siyasi erkler atamaktadır. Bu noktadan sonra adaletten hiçbir şey beklemiyorum. Bugün burada 1977'de katledilen işçileri anıyorum.”
İrfan Bilgin konuşmasında Suruç Katliamı'nın 4 Mayıs’ta Hilvan'da görülecek davasında hayatını kaybedenlerin ailelerine destek çağrısında da bulundu.
Kırbayır: Devletin çifte standardı
1980 kayıplarından Cemil Kırbayır'ın kardeşi Mikail Kırbayır da yaptığı konuşmada, 1977 1 Mayıs2ında katledilenleri andı ve 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması gerektiğini söyledi.
"631 haftadır buradayız. Bizi burada ısrarla oturmak zorunda bırakan ellerimizdeki hiç yaşlanmayan fotoğraflardır.
“Bugün 40 yıl önce, 1977'de, bu coğrafyada yaşayan insanlara iyi, doğru ve güzel olanı anlatmak için Taksim Meydanı'nda buluşanların katledilişinin kırkıncı yılıdır.
“Arzu ederiz ki 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlayalım ama devlet güvenlik gerekçesi diyerek buna engel oluyor. Şimdi soruyorum: 33 gün Taksim'de her alan tıklım tıklım insanlarla doluyken güvenliği nasıl sağladınız? İşte biz bu çifte standartlar için de buradayız. 1 Mayıs 1977'de katledilen tüm canları, emekçileri saygıyla anıyor ve analar önünde eğiliyorum.”
Bir cezasızlık dosyası
Haftanın açıklamasını Cumartesi İnsanları'ndan Meryem Göktepe okudu.
"631. haftamızda, 23 yıldır yargı ve siyaset işbirliğiyle üzeri kapatılmak istenen bir cezasızlık dosyasını kamuoyu ile paylaşıyoruz. Fatım Bulmuş ve çocuklarının ‘Bir mezarımız olsun, bize bu acıları yaşatanlar yargılansın!’ diyen seslerini Galatasaray'da yükseltiyoruz.
"Ahmet Bulmuş ve ailesi 1992 yılında güvenlik güçlerince boşaltılan Cizre'nin Hebler (Hisar) köyünden Cizre'ye göç etmek zorunda kaldı. 48 yaşındaki Ahmet Bulmuş 1994 yılının Nisan ayında bozuk radyosunu tamir ettirmek için evinden ayrıldı. Arkadaşı B.G. ile tanıdık bir tamirciye doğru yürürken Mardin Caddesi üzerinde yanlarında duran araçtan inen silahlı ve telsizli üç kişi Ahmet Bulmuş'u arabaya bindirdi.
"Olaydan bir süre sonra Cizre İlçe Jandarma Komutanı Cemal Temizöz ve emrindekiler Bulmuş’un evine geldi ve arama yaptılar. Aramada hiçbir şey bulamayan Temizöz, Fatım Bulmuş'a 'Eşini götürdük, misafirimiz oldu, üç dört güne bırakacağız sen de bize evde ne sakladığını göster’ dedi. Fatım Bulmuş hiçbir şey saklamadıklarını söyleyince Temizöz tarafından darp edildi.
"Defalarca gerçekleşen arama ve baskınlardan sonra ev gündüz vakti eve atılan el bombasıyla tahrip edildi.
“Ahmet Bulmuş'la cezaevinde kalan bir tanık da aileye bilgi verdi, fakat ailenin bütün girişimleri sonuçsuz kaldı ve Ahmet Bulmuş'tan bir daha haber alınamadı.
"9-14 Mart 2009 tarihlerinde Silopi'deki BOTAŞ tesislerinde iki kuyuda yapılan kazılarda biri kafatası olmak üzere 17 kemik parçasına ulaşıldı.
“Vedat Bulmuş bulunan kafatasının babasına ait olabileceğini düşünerek Cizre Cumhuriyet Savcılığına başvurdu. Cemal Temizöz'ün babasının kaybından sorumlu olduğunu belirterek olayı anlattı. Ancak aradan geçen sekiz yıla rağmen maddi gerçeği açığa çıkartacak ve ceza adaletini sağlayacak adli bir süreç işletilmedi.”
Ahmet Bulmuş’un kaybedilmesinin failleri bilinmesine rağmen korundu. (HH/YY)