Nükhet İpekçi İzet, yazısında Ağca'nın tahliyesini şöyle değerlendiriyor :
Babamın katili yarın tahliye olacakmış. Duygu ve düşüncelerim sorulduğunda biraz şaşırıyorum.
Ağca, bence sadece babam Abdi İpekçi'nin katili değil. Ben, onu bizim Milli Katilimiz olarak görüyorum.
O Vatikan'da Papa suikastı girişimiyle adını "Türk katil" olarak duyurmuş biri. "Katil" ile "Türk" sözünün yan yana gelmesine sebep olan bir kişi. Onun katilliği hepimizi ilgilendirmeliydi.
Biz hepimiz onun katilliğinden, katletme girişiminden şikâyetçi olabilmeliydik.
Öç duygusuyla değil, cezalandırma isteğiyle değil, insan öldürmenin caydırıcılığını sağlamak için yapabilmeliydik bunu. "Türkler, hem çok hem de kolay öldürür" görüntüsünden "Türkler yaşama hakkına, insan hakkına saygılıdır" aşamasına geçebilmek için yapabilmeliydik. Bu aşamaya şu veya bu topluluğun içinde bulunmak için değil, kendi vicdanımız, insanlık onurumuz için gelebilmeliydik.
Demek ki henüz o aşamaya gelmemişiz.
Ağca'nın kurşunlarıyla babamın bedeninin delik deşik edildiği sokakta yüzlerce kişi bundan on gün önce coşku içinde yeni yıl kutlaması yaptı.
Bugün eğer yüzlerce kişi katillerle birlikte yaşamak istemediğini söyleme ihtiyacı duymuyorsa, bu tahliye işleminin, onun ardındaki çalışmanın nedenlerini öğrenmek istemiyorsa, benim sözlerimin hiçbir anlamının olmayacağını düşünüyorum.
Babam da Papa gibi sağ kalabilseydi, o da rahatlıkla kendi suikast girişimcisini affedebilirdi. İdam cezasına asla gönlü razı olmazdı.
Ama hukuk sisteminin bu kadar çarpıtılmasına, öldüren gücün bu kadar yüceltilmesine, Türkiye'nin bu kadar aşağılanmasına, "siyasi cinayetler dönemi" diye adlandıracağımız bir dönemin karanlıkta bırakılması çabalarına da gönlü razı olmazdı.
Katilleri tespit ve teşhir edilememiş, büyük bir çoğunluğu cezalandırılmamış siyasi cinayetleri bol bir toplumun bireyi olarak bugün acı bir çığlık atmamı beklemeyin benden.
Bu, benim konum olmasın, benim fotoğrafım, iki ailenin karşılaşmasının fotoğrafı olmasın.
Bugün gelinen aşama, bizim, hepimizin fotoğrafıdır. (EÖ)