Uluslararası Af Örgütü, iktidarın ‘dezenformasyon yasası’ olarak adlandırdığı, kamuoyunda ise ‘sansür yasası’ olarak bilinen yasayla ilgili bir rapor yayımladı.
Yasanın yurttaşların ulusal güvenliği, kamu düzenini veya genel sağlığı ilgilendiren konularda mahkemelerin “gerçeğe aykırı veya panik yaratmaya yönelik” addettiği bilgileri retweet ettiği, beğendiği veya paylaştığı gerekçesiyle üç yıla kadar hapis cezasına mahkum edilmesine zemin hazırlayabileceğinden kaygı duyduklarını belirtti.
TIKLAYIN - Feray Salman: Çözüm hapis değil, medya okuryazarlığı
Af Örgütü ayrıca 2023’te yapılması planlanan milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimleri bağlamında yasanın kamusal istişare alanını açıkça daraltacak yeni bir tehdit oluşturduğundan bahsetti.
bianet’in ve Sınır Tanımayan Gazeteciler’nin (RSF) raporlarından alıntı yapan Af Örgütü, Türkiye’nin halihazırda ulusal basının yüzde 90’ını kontrol ettiğini ve eleştirel medya kuruluşlarının gereksiz mali ve yargısal baskılarla karşı karşıya kaldığını hatırlattı.
“Türkiye hükümeti dezenformasyonla mücadele etmek için insanları suçlu haline getirmek veya başka bir şekilde susturmak yerine, güvenilir, muteber, nesnel ve erişilebilir bilginin herkese ulaşmasını sağlama çabalarını artırmalıdır.” dedi.
Sansür, otosansür ve diğer kısıtlamalar
Af Örgütü’nün yasayla ilgili çıkarımları şöyle:
* Yasa aynı zamanda sosyal medya platformlarını, kullanıcıları tarafından paylaşılan içeriklerden sorumlu tutmak yoluyla hedef alarak, insanların fikir ve düşüncelerini özgürce ifade etme alanını da daraltmaktadır.
* Yasada yapılan değişiklikler, yetkililere içeriklere erişimi engellemek ve sosyal medya şirketlerine para cezası kesmek konusunda daha fazla yetki tanıyarak, hükümetin medya üzerindeki denetimini de potansiyel olarak artırmaktadır.
* Uluslararası insan hakları hukuku ve standartları uyarınca, ifade özgürlüğüne üzerinde, “gerçeğe aykırı bilgi” veya “panik” gibi muğlak ve belirsiz kavramlara dayalı olanlar da dahil olmak üzere bilginin yayılmasına genel yasaklar getiren kısıtlamalara izin verilemez.
* Yasanın öngördüğü sert cezalar kamuoyu ve basın üzerinde caydırıcı bir etki yaratarak, misilleme kaygısıyla otosansüre yol açma riski taşıyor.
* Bu nedenle Türkiye’yi, söz konusu mevzuatı yürürlükten kaldırmaya ve dezenformasyonla mücadele amacı taşıyan yasalar dahil olmak üzere ifade özgürlüğü hakkını düzenleyen tüm yasaların Türkiye’nin uluslararası hukuk kapsamındaki yükümlülüklerine uygun hale getirilmesini sağlamaya çağırıyoruz.
(HA)