* Fotoğraf: Demir Leblebi, Twitter
İzmir’de kadın hakları savunucularının 5 Ağustos 2020'de “İstanbul Sözleşmesi Uygulansın' talebiyle düzenledikleri eyleme saldıran polisin 16 kadını darp ederek gözaltına almasına Uluslararası Af Örgütü’nden tepki geldi.
“Kolluk kuvvetlerinin aşırı şiddeti ilk değil”
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi baskı ve gözaltılar hakkında bir açıklama yayımlayarak güç kullanma ve engellemelerin son bulmasını istedi. Açıklamada, barışçıl protestoya katılanların kolluk görevlileri tarafından aşırı güç kullanılarak gözaltına alınmalarının kabul edilemez olduğu belirtilerek bu hukuksuz ve yasal olmayan uygulamanın bir ilk olmadığı hatırlatıldı.
İzmir’de kadınların barışçıl protestoları hukuki dayanaklardan yoksun bir şekilde yasaklanıyor ve kadın hakları aktivistleri, barışçıl protesto haklarını kullanırken sıklıkla keyfi gözaltı ve polis şiddetine maruz kalıyor.
“Gösteri hakkı Anayasal güvence altındadır”
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü Ece Ünver şöyle dedi:
“5 Ağustos’ta İzmir’de kadınlara yönelik şiddetin son bulması ve İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için gerçekleştirilmek istenen eylemler, bir gece öncesinde geçerli bir mazaret göstermeksizin yasaklandı. 5 Ağustos akşamı ise basın açıklamasını takiben polis müdahalesi gerçekleşti ve eylemde 16 kişi gözaltına alındı.
“Temmuz ayında ise Pınar Gültekin için yapılan yürüyüşte en az 12 kişi aşırı güç kullanan kolluk görevlileri tarafından gözaltına alınmıştı. Yine benzer bir şekilde 2019 Aralık ayında yapılan Las Tesis eylemleri sonrasında 25 kişinin ifadesi alındı, 24’üne dava açıldı. Barışçıl toplanma ve gösteri yürüyüşü hakkı Anayasa ve uluslararası hukukta güvence altına alınmış bir haktır. Barışçıl toplanma ile gösteri yürüyüşü hakkının kullanılmasını garanti altına almak kolluk görevlileri de dahil olmak üzere devletin yükümlülüğüdür.
‘İstanbul Sözleşmesi’nin önemini vurguluyor’
“Yalnızca Temmuz ayında en az 36 kadın erkekler tarafından öldürüldü, en az 11kadının ölümü ise şüpheli. Türkiye’deki kadın hakları aktivistleri böyle bir tablo karşısında, uygulandığı takdirde etkili olacak, binlerce kadının ve kız çocuğun hayatını kurtaracak bir sözleşmeye sahip çıkmak için, her türlü riski göze alıp, taleplerini güçlü bir şekilde seslendirebilmek için uzun zamandır mücadele ediyor. ‘Kadına şiddete hayır’ dedikleri bir anda tekrar şiddete uğramaları İstanbul Sözleşmesi’nin önemi ve aciliyetini daha da ciddi bir şekilde vurguluyor.
“Yetkili makamlar, İzmir'de bir süredir her eylemde uygulanan şiddeti derhal, tarafsız ve etkin bir şekilde soruşturmalı, aşırı şiddet uyguladıkları belirlenen kolluk görevlilerinin adalet önüne getirilmesini sağlamalıdır.
“Türkiye, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen bir devlet olmak yerine, barışçıl protestolar düzenleyen binlerce kadına kulak vermeli ve sözleşmenin hayat kurtarıcı nitelikteki içeriğini hızla uygulamaya almalı. Polis şiddeti de dâhil olmak üzere kadınlara yönelik her türlü şiddetin durdurulması için derhal harekete geçmelidir.”
TMMOB: Sözleşme’den vazgeçmeyin
TMMOB Harita Mühendisleri Odası’ndan yapılan açıklamada da İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyin çağrısı yapıldı.
Açıklamada şöyle denildi:
“Sözleşmeden çekilme ihtimalinin tartışılması bile kadınların ve kız çocukların güvenliği üzerinde geri dönülmez etki bırakmaktadır. Bu nedenle Kadınlar olarak bir kişi daha eksilmemek için İstanbul Sözleşmesi maddelerinin tam ve eksiksiz olarak uygulanmasını ve İktidarın bu konuyu tartışmaya açarak kadın cinayetlerine ortak olmamasını talep ederek Kadınların kazanımlarından ve mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğimizi belirtiyoruz.”
Ne olmuştu?
İstanbul Sözleşmesi'nin hedefe konulmasının ardından Türkiye'nin bir çok noktasında olduğu gibi İzmir'de de kadınlar sokağa çıktı. Alsancak'taki ÖSYM önünde toplanan kadınlara polis engel olmuş, kadınlar durumu protesto etmişti.
Eyleme müdahale eden polis darp ederek 16 kadını gözaltına almıştı. Kadınlar Emniyet'teki işlemlerinin ardından serbest bırakılmıştı. HDP Milletvekili Serpil Kemalbay-Pekgözegü polis şiddetini Meclis gündemine taşımıştı. (EMK)