Doğumdan ölüme, savaşta ve barışta kadınlar devlet, toplum ve ailenin ellerinde ayrımcılık ve şiddete maruz kalıyorlar. Kız bebeklerin öldürülmesi nedeniyle sayısız kadın daha başlangıçta yaşama hakkından mahrum bırakılıyor. Her yıl milyonlarca kadın partnerlerinin, akrabalarının, arkadaşlarının ve yabancıların, işverenlerinin ve iş arkadaşlarının, kolluk kuvvetleri ve askerlerin tecavüzüne uğruyor.
Aile içi şiddete kadınlar, çocuklar ve erkekler maruz kalıyorlar, ama kurbanların ezici çoğunluğu kadınlar ve kız çocukları. Silahlı çatışmalar sırasında kadına yönelik şiddet, kadınların insanlık onurunu yerle bir etmek ve ait oldukları topluluğa zulmetmek için sıklıkla savaş silahı olarak kullanılıyor.
Sosyal ve siyasi kurumlar, şiddeti besliyor
Kadına yönelik şiddet belli bir siyasi veya ekonomik sisteme özel bir durum değil; dünyanın bütün toplumlarında yaygın olarak görülüyor. Zenginlik, ırk ve kültür sınırlarını aşan bir olgu. Toplumların içinde, kadınlara yönelik şiddetin devam etmesini sağlayan güç yapıları çok köklü ve mutlak. Şiddet veya şiddet tehdidi, dünyanın her yerinde kadınların insan haklarını tam olarak kullanabilmelerini kısıtlıyor.
Kadına yönelik şiddetin altındaki neden, kadınların hayatın her alanında erkeklerle eşit olduğunu reddeden ayrımcılıkta yatıyor. Şiddet hem ayrımcılıktan kaynaklanıyor, hem de ayrımcılığın güçlenmesine yardım ediyor.
Kadına yönelik şiddet ne "doğal" ne de "kaçınılmazdır". Tarihi ve kültürel belli değer ve standartların ifadesidir. Sosyal ve siyasi kurumlar kadınların bağımlılığını ve kadına yönelik şiddeti beslemektedir. Bazı kültürel uygulamalar ve gelenekler, özellikle de saflık ve namus kavramlarına bağlı olanlar, kadına yönelik şiddeti açıklamak veya mazur göstermek için kullanılıyor.
Yoksulluk, dışlanma ve şiddet sarmalı
Kadına yönelik şiddet hem yoksulluk ve dışlanmayı şiddetlendirir, hem de bundan kaynaklanır. Dünya çapında kadınların yoksulluk oranı erkeklerden daha fazladır; kadınların yoksulluğu erkeklerden daha şiddetlidir ve her geçen gün yoksul kadınların sayısı artıyor.
Cehalet ve yoksulluk kadınların değişim için mücadele etmek amacıyla örgütlenmelerini engelliyor. Küreselleşmenin olumsuz etkileri her geçen gün daha çok sayıda kadını toplumun dışına itiyor ve bu da kadınların tacizkar durumlardan kaçmalarını ve koruma ve giderim elde etmelerini son derece zorlaştırıyor.
Savaş ve silah, eşitsizliği güçlendiriyor
Genç kadınlar sadece kadın oldukları için değil, aynı zamanda genç ve savunmasız oldukları için sıklıkla cinsel saldırılara maruz kalıyor. Bazı toplumlarda, HIV/AIDS olan bir erkeğin bir bakireyle seks yaparak iyileşeceğine olan yanlış inanış nedeniyle kız çocukları zorla seks yapmaya zorlanıyor. Bazı toplumlarda yaşlı kadınların bilgeliğine saygı duyulurken, başka toplumlarda başta dullar olmak üzere zayıf ve yalnız olanlar tacize uğruyor.
Toplumsal cinsiyete özel şiddet yöntemleri militarize olmuş veya savaştan yıpranmış toplumlarda çok yaygın. Silah kültürünün yoğun olduğu toplumlarda silah bulundurma ve kullanma, varolan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini güçlendirmekte, erkeğin baskın konumunu sağlamlaştırmakta ve kadının ikinci sınıf konumunun sürmesine neden olmaktadır. Erkeklerin silahı olduğu zaman aile içindeki şiddetli anlaşmazlık kadınlar ve kız çocukları için daha ölümcül hale geliyor.
Kadına yönelik şiddetin dolaylı etkileri tüm aile ve topluluğa da yansımaktadır. Şiddete maruz kalmış çocukların hem kurban hem suçlu olma olasılıkları daha fazla.
Şiddet veya şiddet tehdidi, kadınların hayatlarını sınırlandıran, hareket özgürlüklerini ve kamusal karar verme sistemine katılımlarını kısıtlayan ve hayat standartlarını etkileyen geniş bir korku atmosferi yaratmaktadır.
Kadına yönelik ayrımcılıkta "devlet"in rolü
Kadınların cinselliğinin denetlenmesi, erkeğin kadın üzerinde egemenlik kurmasını sağlayan güçlü bir araçtır. Kabul görmüş "kadınlık" standartlarına uygun davranmayan kadınlar sık sık ağır cezalandırmayla karşılaşırlar.
Kadınların cinselliklerini ifade etmelerinin ve üretkenliklerinin erkekler tarafından kontrol edilmesi, devletin hareketleri veya hareketsizlikleriyle güçlenmektedir.
Bazı ülkelerde kadına yönelik ayrımcılık yasalarda yer almaktadır. Yasaların kendisi ayrımcı olmasa bile, hükümet kurumlarının, polislerin ve savcıların uygulamaları ayrımcılığı ve kadın yönelik şiddeti beslemektedir. Birçok ülkede yasalar yetersiz, polis gücü ilgisiz ve ceza yargı sistemi uzak, pahalı ve kadına karşı önyargılıdır.
Yaşadığı şiddetin fiziksel kanıtlarını gösteremediği takdirde polis ve diğer yasa uygulayıcı yetkililer genellikle kadına inanmaya ve yardım etmeye gönüllü olmamaktadır.
Birçok topluluk kadına yönelik şiddeti affederek veya mazur göstererek suç ortaklığı yapmakta ve böylece devletin suçluları yargı önüne çıkarmadaki başarısızlığını sessizce onaylamaktadırlar.
Bazen polis ve güvenlik güçleri gibi hükümet görevlileri kadına yönelik şiddet eylemlerinden doğrudan sorumludur. Ancak birçok durumda suçlu devlet görevlisi değil bir kişi, bir grup veya kurumdur. Kocalar, aile bireyleri, doktorlar, dini liderler, medya, patronlar ve iş kolları kadına yönelik şiddetten sorumlu olabilir.
Devlet, kadına yönelik şiddetten sorumlu
Uluslararası Af Örgütü bu hükümet dışı aktörlerin insan haklarına saygı göstermesi gerektiğine ve hükümetlerin bunları sorumlu tutmakla sorumlu olması gerektiğine inanmaktadır. İnsan haklarıyla ilgili herkesin temel ödevleri vardır.
İnsan hakları topluluğu teamül olarak, ister evde ister toplulukta gerçekleşsin, kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda hükümetleri sorumlu tutar ve hükümetlerin kadınların insan haklarını korumak için tedbirler almasını bekler.
Daha birçok farklı grup insan kadınların hayatları üzerinde iktidar kurmaktadır ve bunlar kadına yönelik şiddet uyguladıklarında veya bunlara göz yumduğunda ya da kadınları şiddetten koruma konusundaki sorumluluklarını yerine getirmediğinde sorumlu tutulmalıdır.
"Kadına Yönelik Şiddete Son!"
Uluslararası Af Örgütü'nün Mart 2004'te başlatmakta olduğu "Kadına Yönelik Şiddete SON!" kampanyası dünya çapında kadın hakları aktivistlerinin çabalarına katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Örgüt, şiddet biçimlerini ortaya çıkarmak ve ortadan kaldırmak için kadın hakları aktivistleriyle birlikte çalışmayı amaçlamaktadır.
Uluslararası Af Örgütü kadına yönelik şiddet eylemlerini araştıracak ve ifşa edecek ve bu ihlallerin olduğunun kabul edilmesi, açıkça kınanması ve tazmin edilesi için çalışacak.
Örgüt, ayrımcı yasaların sona ermesi ve suçluların yargılanması için yürüteceği kampanyada, insan hakları çerçevesinin gücü ve ikna kabiliyetini kullanırken, dünya çapındaki bir milyon 800 bin üyesi şiddete karşı mücadele etmeleri için hem kadınları hem erkekleri seferber etmek için çalışacaktır.
Kadına yönelik şiddet toplumu ekonomik, siyasi ve kültürel anlamda yoksullaştırır. Kadına yönelik şiddetin doğrudan ekonomik maliyeti, iş saati kaybı, ücret kaybı ve tıbbi masraflar anlamında, son derece büyüktür. Kendi topluluklarının kalkınmasında kadınların üstlenebileceği aktif rolü kısıtlaması yoluyla yarattığı dolaylı maliyet ise ölçülemez bile. (BB)