OHAL ve ruh halimiz
Aslında mesele, "Kolluk güçlerinin" kar fobisinden kaynaklanıyor. İzahı zor ama şöyle özetleyebilirim: Muktedirlerin Kürtlerin kökenine ilişkin "karda çıkan sesten" türeme teorisi muktedirlerin hep sarıldığı bir teori oldu. Siz bakmayın Avrupa Birliği (AB) uyum yasaları ya da Olağanüstü Hal'in kaldırıldığına, Diyarbakırlı çocukların ayakkabısı bir "suç unsuru" olma ihtimalinin araştırılmasıyla "Kardan çıkan ses teorisi" arasındaki geçen zaman o kadar uzun değil.
Bu ruh haliyle üç ay önce Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasının kaldırılmasını çoğunluk heyecanla karşılamadık. Çünkü OHAL'in artık hayatımızın olağan bir parçası haline geldiğini, yönetsel anlamda kaldırılmasının da dolaysıyla pek bir anlam ifade etmediğini düşünüyorduk ki, son günlerde Genel Kurmay, ruh halimizin bizi yanıltmayacağını bir kez daha gösterdi.
Gerçi her ne kadar OHAL uygulamasının kaldırılması bize olağanüstü bir gelişme olarak görünmediyse de ilk kaldırıldığında, insanlar yol kontrollerinin azalmasından, köylerine kendilerine yetecek kadar yiyecek götürebilmeye başlamaktan, faili meçhul(!) olayların ve ölümlerin azalmasından memnun olmaya başlamışlardı.
Herkes, büyük bir depremin ardında bıraktığı yıkıntılar arasında, topladıkları kırıntılarla yeni bir hayat kurmaya hazırlanıyordu. Düğün sayıları artmış, yıllardır yörede hakim olan korku ve ölüm havası yavaş yavaş dağılıyordu. Yüksekova'da OHAL kaldırıldıktan iki ay sonra, yalnız bir hafta sonunda elliyi aşkın düğün yapılmıştı mesela...
Gıda stoku bile yapılıyordu
Kışın yolları kapanan köylüler ilk defa bu yıl gıda stoku yapabildiler. Yıllar sonra ilk defa "OHAL zedelerin" yüzüne tebessüm yayılmaya, korku ve ağlamaklı bakışlar kaybolmaya başlıyor(du).
Ama daha başlangıçtı bu. İnsanlar yıkılıp yakılan köylerine dönme, bir daha işkence edilmeyecekleri günler görme hayalleri kurmaya başlamıştı. Hoş buna hiç birimiz içten inanmıyorduk ama yine de hayal kurmak güzeldi... Korkunun bir faydası da yoktu zaten.
Her ne kadar OHAL kırıntıları hala devam etse de, köyümüze iki ay boyunca operasyon düzenlenmemesini kuşku ve şaşkınlıkla karşılasak da, askerlerin evlere savcılıktan izin alarak baskın yapmasını "komik" görsek de, bizim için çok ilginç(ti) olağan hayat...
Sopa ortadan aba altına
Soru işaretleri ise çabucak bitip tükenir gibi değildi tabii; OHAL uygulaması öyle ha deyip kaldırılabilir miydi hiç? Nasıl olurdu da askerler köye gelince, Kürtçe kasetleri sobaya atıp yakmayacaktık?
Hayatın "oldu bittilerle", "anayasayı bir defa delmekle bir şey olmazlarla" şekillendiği bir ülkede, ortada hiçbir haklı gerekçe yokken, daha dün "kaldırılan" OHAL'in tekrar uygulamaya sokulmak istenmesi de bizi şaşırtmayacaktır kuşkusuz. Hem zaten yalnızca son bir yıldır "sopa" aba altından gösteriliyordu bize. Daha önceleri ise sopa ortadaydı ve "kimse" de abaya falan ihtiyaç duymuyordu.
Biz hep kendi tarafımızdan bakıyoruz olaylara(!) Bir de uygulamayı yürütenlerin ruh haline bakmak gerekiyor. Arama yapmak için ta savcıdan izin almak da neymiş. Öyle demokrasi istekleri de ne demek oluyormuş... Yani yiğidi vurup hakkını vermek gerek. Askerlerin OHAL'in kaldırılmasına kolay kolay alışamayacaklarını herkesin daha baştan tahmin etmesi gerekirdi. Ki biz de tahmin etmiştik. O yüzden de yeni gelişmeler hiç mi hiç sürpriz olmadı bizim için...
Irak saldırısı ile Mardin arasında ne ilişki var?
Genel Kurmay Başkanlığının altı ilde OHAL uygulamasının tekrar başlamasını istemesinin altında bunun dışında görünürde hiçbir haklı gerekçe yok. Olası Irak saldırısının, bölge üzerinde hiçbir somut "yan etkisi" yokken, böyle bir "istekte" bulunulması karşısında insan ister istemez kuşkulanıyor; yoksa askerlerimiz OHAL'e çok alıştılar da geri mi getirmek istiyor. Ya da...
Ne oluyor Allah aşkına. On yıllar boyunca yöre halkına çektirilen bu kadar acı yetmedi mi? "Üç ay tatil yaptılar zaten, bu kadar olağan yaşam yeter onlara" mı demek istiyorlar?
Dünyanın çok az ülkesinde devlet yönetimi kendi vatandaşlarından bu kadar şüphe duyar, ve dünyanın çok az ülkesinde devlet yönetimi vatandaşlarının huzursuzluğu için bu kadar çaba gösterir... OHAL'e dönmek için haklı bir gerekçe olabilir mi bu süreçte. Yoksa bizim bilmediğimiz, bizden saklanan "gelişmeler" mi yaşanıyor yörede. Irak saldırısı ile, örneğin Mardin arasında ne gibi bir alaka var? (NK)