* Fotoğraf: MA
Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Diyarbakır’daki sivil toplum örgütleri, PKK Lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin kaldırılmasını ve cezaevlerindeki hak ihlallerinin sonlandırılması çağrısı yaptı.
TIKLAYIN - “İmralı Cezaevi’nde haberleşme hakkı ortadan kalktı”
Asrın Hukuk Bürosu, “27 Nisan 2020 tarihinde İmralı Ada Cezaevi’nde ilk defa telefon hakkı kullandırılmıştır. Müvekkillerimizin aileleri ile 20 dakika ile sınırlı olan görüşme İmralı Cezaevi tarihi açısından bir ilk olmuştur. Ancak o tarihten sonra hiçbir iletişim sağlanamamıştır” açıklamasını yapmıştı. Avukatların görüşme talebi ise defalarca reddedildi.
Bugün bir araya gelen Diyarbakır Barosu, Diyarbakır Tabip Odası (DTO), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Diyarbakır Şubeleri ile Tutuklu Aileleri ile Yardımlaşma Derneği (TUAYDER), 74. gününde devam eden dönüşümlü açlık grevlerine ilişkin basın toplantısı düzenledi.
“Görüş yasağı uluslarararı ve ulusal kanunlara aykırı”
Diyarbakır Barosu Adli Yardım Hizmet Binası'nda düzenlenen açıklamayı, katılımcılar adına Diyarbakır Barosu Cezaevi Komisyonu Eşbaşkanı Miran Gizem yaptı.
Mezopotamya Ajansı’nın (MA) haberine göre Miran Gizem, 107 hapishaneye yayılan açlık grevi eylemlerinin 74. gününde devam ettiğine dikkati çekti.
Hapishanelerinde uzun süredir hak ihlalleri yaşandığını ve bu durumun süreklilik hal aldığını belirten Gizem, 7242 sayılı Ceza İnfaz Kanunu değişikliğiyle beraber hak ihlallerinin giderek arttığına vurgu yaptı.
İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki tutuklular için daha önce de açlık grevleri eylemlerinin yapıldığını hatırlatan Miran, bu grevlerin etkisi ile tecridin geçici olarak kalktığını, ancak 7 Ağustos 2019 tarihinden beri görüş yasaklarının yeniden devreye girdiğini ifade etti.
Miran, bu durumun BM Mandela Kuralarına, CPT tavsiyelerine ve 5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu’na aykırı olduğunu anlattı.
Adalet Bakanlığı tarafından bir an önce yasal olmayan bu uygulamalara son verilmesini isteyen Miran, “Bizler; hukukçular, insan hakları savunucuları ve sağlık örgütü temsilcileri olarak açlık grevi eylemine başvuran mahpusların başta sağlık hakkı olmak üzere, yaşam haklarının korunması için tüm yetkililerin gerekli duyarlılığı göstermesi gerektiğini vurgulamak istiyoruz" dedi.
107 hapishanede 313 mahpus açlık grevinde
Siyasal iktidarın süreç daha tehlikeli bir noktaya evirilmeden, açlık grevi eylemcilerinin taleplerini değerlendirmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Miran şu bilgileri verdi:
“Bugün itibariyle 107 hapishanede 313 açlık grevcisinin tek bir talebi vardır o da mutlak tecridinin kaldırılması talebidir. Bu talebin yerine getirilme sorumluluğu ise yine siyasal iktidarındır. Taleplerin karşılanmayıp hapishanelerde devam eden süresiz-dönüşümlü açlık grevleriyle ilgili olarak, eylemci mahpusların sağlık ve yaşam hakkına yönelik ortaya çıkacak üzücü sonuçlarından da yine siyasal iktidar sorumlu olacaktır. Bu nedenle öncelikle Adalet Bakanlığının ve ilgili kurumların bir an önce hareket geçmesi gerekir.
“Tüm hapishanelerde yaşanan hak ihlallerine son verilerek, kişi onuruna yakışır muamele yapılması, mahpuslara yönelik işkence, kötü muamele ve insan onuruna aykırı davranış yasağı kapsamında muamelelerin ve diğer hak ihlallerinin ortadan kaldırılması, hasta mahpusların tedavilerinin aksatılmadan yapılması, hastane sevkleri sonrası karantina koşullarının tecrit işkencesi uygulamasına dönüştürülmesinin önlenmesi hususunda Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumları ve ilgili tüm kurum ve kuruluşlar görevlerini yapmalıdır.” (AS)