"Türkiye ve AB'de Kadınlar: Ortak Bir Anlayışa Doğru" adlı uluslararası sempozyumdaki "Kadın erkek eşitliğinin izlenmesi ve dinlenmesi" başlıklı tartışmada, bu sorunun çözümü için Türkiye'nin yapabilecekleri tartışıldı.
Medeni Kanun ve Türk Ceza Kanunu Kadın Platformu kurucularından avukat Hülya Gülbahar, Anayasa, Medeni Kanun ve Türk Ceza Kanunu (TCK) tasarısında, kadınların talepleri doğrultusunda yapılan değişikliklerin, hükümetin bunları etkisiz kılacak yasaları geçirmesiyle önemsizleştiğini söyledi.
Pozitif ayrımcılık maddesinin Anayasaya girmemesi, TCK'da "namus" gerekçesinin ağırlaştırıcı cezaya tabi olmaması ve zinanın suç sayılması önerisini örnek gösterdi.
Avrupa Komisyonu Genişlemeden Sorumlu Genel Müdürlüğü Ana Koordinatörü Angela Marques De-Athayde, Türkiye hakkında hazırladıkları raporda, kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasını engelleyen, medeni kanun ve anayasa maddesinin yer alacağını, AB'ye girişte bu ayrımcılığı önlemek için yapılacak yasal, sosyal ve ekonomik kriterlerin belirleyici olduğunu söyledi.
İş yasası değişmeli
Avrupa Komisyonu İstihdam ve Sosyal İşler Genel Müdürlüğü, Kadın Erkek Eşitliği yöneticilerinden Helmut Maurer, Avrupa Adalet Divanı' nın kadınların iş başvurularında ve çalışırken uğradıkları ayrımcılığa karşı açtıkları davalardaki kararları nedeniyle politika koyucu konumda olduğunu söyledi.
Maurer, AB üyesi ve adayı her ülkede kadın-erkek eşitliği obdusmanı kurulması gerektiğini, Türkiye için ise; kadına yönelik ayrımcılığı önlemede iş mahkemelerine kolay ulaşılabilmesi ve bu mahkemelerin başvurularda mali yüke neden olmaması önerisi getirdi.
Pozitif ayrım ve olumlu eylem
Balıkesir Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Bölümü öğretim üyesi Serap Palaz, olumlu eylem ve pozitif ayrımcılık gibi AB yasalarında da yer bulan terimleri, Türkiye'deki basında çoğu kez yanlış kullanıldığı gerekçesiyle tanımladı.
Buna göre olumlu eylem, iş yaşamına katılan kadınların eşit iş için eşit ücret almasını sağlamayı, bu konudaki ayrımları gidermeyi ve kadınların istedikleri meslek dalında çalışabilmeleri için kotalar koyulmasını gerektiriyor.
Pozitif ayrımcılık ise, geçmişteki ayrımcılığın etkilerini telafi etme, varolan doğrudan ve dolaylı ayrımcılığı ortadan kaldırma, eşitliği teşvik etmek için yapılabilecek, toplumun geneline yönelen anlayış değişikliği ve yöntemleri kapsıyor.
İrlanda'da durum
İrlanda'daki WRC adlı sosyal ve ekonomik danışmanlık şirketinden Carmel Duggan, ülkesinde kadınların iş yaşamına katılması için önlemler alındığı ve projeler geliştirildiğini, ekonomik ve sosyal yapıdaki engellerin "yavaş ilerlemeye" yol açtığın söyledi.
İrlanda'da kadınların parlamentoya katılımın yüzde 13 olduğunu, pozitif ayrımcılığın diğer faktörlerce desteklenmedikçe bu oranın yüzde 50'ye çıkması için 400 yıllık bir süre gerektiğini savundu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekili Kemal Derviş ve Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Tan da yasalarda pozitif ayrımcılığı destekleyen hükümlerin yer alması gerektiğini söyledi.
Erkek baba, erkek devlet
Avukat Hülya Gülbahar, Türkiye'de kadına yönelik ayrımcılık ve TCK değişiklikleri konusunda Türkiye'deki durumu özetledi.
Anayasa'nın 10. maddesinin sonuna, "Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir. Devlet kadınların ve erkeklerin eşitliğinin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür" ifadesinin girmesi önerisinin Meclis'te Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) oylarıyla reddedildiğini hatırlatan Gülbahar, "Hükümetin ve erkek egemen anlayıştaki iktidarın bu direnişiyle; kadına yönelik ayrımcılığı önleyen uluslararası sözleşmelerin uygulanmasını da engellediler" dedi.
Medeni kanunda da benzer bir durumla edinilmiş mallara katılma rejiminin 2002 sonrasını kapsayarak, 17 milyon evli kadının hakkının görmezden gelindiğini söyleyen Gülbahar, TCK'da namus cinayetlerinin nitelikli adam öldürme kapsamına alınmamasının, kadınların hem erkek hem de devlet tarafından kontrolünü sağlayan anlayışın uzantısı olduğunu söyledi.
15-18 yaş arası rızaya dayalı cinsel ilişkiye ceza verilmesi, bekaret kontrollerinin sürmesi, "zina"nın suç olarak yasaya sokularak, rızaya dayalı özel ilişkilere ceza verilmesini bu anlayışa bağladı.
Namus kavramının, kadınların sokağa çıkmaması, zorla örtünmesi, çalıştırılmaması, erkeklerle ilişki kurmaması gibi geniş olarak anlaşılması gerektiğini söyleyen Gülbahar, "Devletin vur dediği yerde erkek öldürür. TCK'da 'namus'a ilişkin düzenlemeyi yapmamakla, kadının bedeni ve hayatının erkek baba ve erkek devlete ait olduğu anlayışını da koruyorlar" diye konuştu.
Gülbahar, kadına yönelik ayrımcılığın önlenmesi için eşitlik çerçeve yasasının hayata geçmesi, kadın kuruluşlarının yasalarla ilgili taleplerinin kabul edilmesi; eşitlik çerçeve yasasının çıkarılması, bakanlık ve yerel yönetimler bünyesinde ayrımcılığı önlemeye yönelik obdusmanlık kurumunun oluşturulmasını önerdi. (ÖG/BB)